Cengiz Hortoğlu

“28 yaşında bir kadınım. Eşimle 6 yıldan bu yana evliyiz. Eşim beni asla dinlemez.

Ben konuşurken ya susturur ya azarlar. Benim düşüncelerimin onun için hiçbir önemi yoktur.

Benimle ilgili olanlar dahil tüm kararları o alır. Bana bağırması için yanımızda kimin olduğu da önemli değildir.

Geçtiğimiz Pazar akşamı çok sayıda konuğumuz vardı. Yine ne zaman konuşmaya çalışsam bağırıp susturdu.

‘Sen yemekleri getir, seni aşan konulara girme,’ dedi. Misafirler gittikten sonra son bir kez konuşmaya çalıştım. Ama yine olmadı.

Ağır hakaretlere uğradım. Ben de ertesi sabahı erkenden valizim alıp evden ayrıldım.

Kaç günden beri benden özür dileyen mesajlar atıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum. Bana yol gösterin.”

***

Farkına varmadan, alışkanlılarla düşünce olarak aklımızdan akıp geçen veya konuşurken söylediğimiz, bizi mutsuzlaştıran ve güçsüzleştiren sözler var.

Bu kalıp sözlerin farkına varıp bu sözleri hayatımızdan çıkartabilirsek, inanın kendimize yeni bir hayat armağan etmiş oluruz.

İşte bizi güçsüzleştiren ve mutsuzlaştıran bazı kalıp sözler:

1)Bende şans ne gezer?

2)Pazar günlerini hiç sevmem.

3)Her tür bela gelir beni bulur.

4)Bana bu dünyada rahat yok.

5)Hayatta bir gün olsun gülemedim.

Mutlu olmak için hayattan ne istediğinden emin olmalısın.

“32 yaşında bir kadınım. Fakülteyi bitirdikten sonra birçok işyerinde çalıştım. Ancak aradığımı bulamadım.

Bu nedenle başka bir alanda daha eğitim aldım. Ancak yine mutlu ve başarılı olamadım. Bir işte çalışmaya başlıyorum, bir süre sonra sıkılıp ayrılıyorum, sonra başka bir iş...

Hiçbir hayalimi yaşayamadım. Halen ailemden destek alıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Bana yol gösterin.”

***

“Değerli okurum insanın ne istediğini bilmesi ve bundan emin olması başarı ve mutluluk için çok önemli! Ben size bundan sonra ne yapabileceğinizi anlatacağım. Umarım bunları hayata geçirir, başarılı ve mutlu olursunuz.

İşte 8 adımda hayallerini gerçekleştirme:

1)Söylenme,

2)Sitem Etme,

3)Dertlenme,

4)Erinme,

5)Şikayet etme,

6)Tembelleşme,

7)Pişmanlık duyma,

8)Somurtma,

9)Öfkelenme,

10)Erteleme,

11)İçlenme,

12)Bağırma,

13)Telaşlanma.

***

Mutluluk ve sağlık dileklerimle…

Cengiz Hortoğlu

http://twitter

Doğru söze yalan karıştırmak, altına başka madenleri karıştırmaya benzer, dayanıklılığı artarken değeri düşer. (Bacon)

“27 yaşında bir kadınım. Eşimle 3 yıldır evliyiz. Eşim çok iyi bir insan olmasına rağmen yalanları beni bıktırdı. Hiçbir sözüne güvenemiyorum. Söylediklerinin hangisi doğru bilemiyorum. Sadece bu nedenle boşanmak istiyorum.”

Değerli okurum, gerçekten de yalanlar evliliği bitiriyor. Ama madem eşİniz çok iyi bir insan belki açık açık konuşup bir şans daha vermelisiniz. Belki de aşağıda yazdıklarımı ona da okutmalısınız.

Evliliğin en temel kurallarından birisi dürüst ve güvenilir olmak nedeni ne olursa olsun yalan söylememektir. Bazen küçük bir yalan eşinizin size olan güvenini sarsmaya yeterlidir.

Bir kere yalan söyleyince karşınızdaki insan bu yalanı yakaladığında artık her konuda doğruyu da söyleseniz inandırıcı olmazsınız.

Çünkü yalan söyleyen birisinin hangi sözünün doğru hangisinin yalan olduğunu ayırt edemezsiniz. Bu da karşı tarafta güven problemi yaratır. Bir hata da yapsak bunu dürüstçe söylemek çok daha doğrudur.

O an belki bir sıkıntı doğar. Ama bu aşılabilir. Gizleyerek, yalan söyleyerek, atlatarak o sorunu içinden çıkılmaz hale

Nasıl davranırsan tıpkı ayna gibi sana öyle geri yansır. (Goethe)

Evlilikle ilgili yaptığımız çalışmalar sırasında eşlerin birbirlerine değer vermemelerinin evliliği ne kadar olumsuz etkilediğini açıkça gördük.

Bana halen gelen birçok mailde “Eşim bana bir yabancı kadar değer vermez,” sözünü sıklıkla görüyorum.

Bir erkeğin“Sabahın erken saatlerinden gecelere kadar çalışıyorum ama eve geldiğimde eşim bana ‘Hoş geldin, nasılsın?’ demez. ‘

Bir kahve içer misin? Günün nasıl geçti?’ diye sormaz. İçeri girer girmez çocukları şikâyet etmeye başlar. Eve bir yabancı gelse ona daha çok değer verir” sözleri çok şey anlatıyor.

Bir kadının “Sabahtan akşama kadar yemek, ütü bulaşık canım çıkıyor; akşam da sofrayı kurarım. Sabah erkenden çocukları hazırlar okula gönderirim. Sonra da onun kahvaltısını hazırlarım.

Daha bugüne kadar yaptıklarıma teşekkür etmiş değil. Yemeği yer kalkar, televizyonun karşısına geçer. Çayı veya kahvesi gecikse kıyameti kopartır.

Ne çocuklarla ne de benimle ilgilenir. Birbirimizle konuştuğumuz süre günde beş dakikayı geçmez. Bir misafirimiz gelse ve ben ne zaman konuşmaya başlasam ‘Sen sus ne anlarsın?’ der.

Hayatım boyunca gördüğüm kadarıyla üretmeyen çalışmayan mutlu olamıyor. Boşanma davası açmak isteyen bir kadınla yapılan söyleşiyi, sizinle paylaşmak istiyorum:

Soru: Neden boşanmak istiyorsunuz sorununuz nedir?

Cevap: Eşimi çok sevmeme rağmen boşanmak istiyorum.

Soru: Hem eşiniz çok sevdiğiniz söylüyorsunuz hem de boşanmak istiyorsunuz. Bu bir çelişki değil mi?

Cevap: Ben iki fakülte bitirdim. Ama çalışmama izin vermiyor.

Soru: Neden çalışmak istiyorsunuz? Maddi sıkıntınız mı var.

Cevap: Hayır maddi durumumuz çok iyi. Eşim de çok cömert. Her yıl arabamı değiştirebiliyorum... Lüks bir evde oturuyoruz. Evde onlarca yardımcım var.

Soru: O hâlde neden çalışmak istiyorsunuz?

Değerli okurlarım her davranışımız tüm hayatımızı etkiliyor. Bir davranış benzer başka bir davranışı tetikliyor. Bu davranış biçimleri zamanla alışkanlık haline geliyor. Yani bugün nasıl davrandığımız geleceğimizi belirliyor.

Olumsuz bir davranışımız bizi sadece o an mutsuz etmiyor, daha sonraki bütün davranışlarımızı da olumsuz etkiliyor.

Sadece bir davranışlarımızın farkında olmak ve onu değiştirmek bile hayatımızı tamamen değiştirebilir.

İşte mutsuzluğu garantileyen 18 davranış:

1)Sabah zamanından geç uyanır, aceleyle hazırlanıp doğru düzgün kahvaltı yapmadan evden çıkar.

2)Evde çocuklarına veya eşine, ne günaydın ne merhaba der.

3)Kiminle görüşse başkalarının aleyhinde konuşur.

4)Karşılaştığı herkese işinden ve hayatından şikayet eder.