“Sevgilimle bundan 8 ay önce bir sosyal paylaşım sitesinde tanıştık. Beni çok sevdiğini söylüyordu. Ben de ona aşıktım.
Bu nedenle evlenmeye karar verdik. Bundan iki ay kadar önce de nişanlandık. Nişanlandığımdan bir hafta kadar sonra maddi sıkıntıları olduğunu söyleyerek babamdan yardım istedi. Babam da benim hatırım için istediği parayı verdi.
Ancak bu fedakarlıklarımıza karşın yaptıklarıyla beni hüsrana uğrattı. Bir akşam birlikte yemeğe gittik. Yemekte telefonu çalınca masadan uzaklaştı.
Uzun süre sonra geldi. Ben de kiminle görüştüğünü sordum. O,işleriyle ilgili bir görüşme olduğunu söyledi. Ben buna çok da inanmadım.
Bir şey de söylemedim, ama içime bir kuşku düştü. İşyerinde sekreteriyle aram iyi olduğu için ondan bilgi almak istedim.
Buluştuk ve bana her şeyi anlattı. Hatta nerede buluştuklarını dahi öğrendim. Bir kız arkadaşımla bir akşam buluşacakları restorana gittik. İçeri girdiğimde masada güller vardı ve yemek yiyorlardı. Çıldıracak gibi oldum.
‘Bana bunu nasıl yaparsın, mademki başkasını seviyordun, benimle neden nişanlandın?’ dedim.’
Uzun süre tartıştık. Kadın da kendisi de bana hakaret ettiler. Ayrıca bana tokatla vurdu. Yüzüğü de yüzüme fırlattı.
“25 yaşında genç bir kadınım. 1,5 yıldan bu yana birlikte olduğum bir sevgilim var. Uzun zamandır evlilik planları yapıyorduk.
Ancak bana son yaptıklarıyla hayatımı zindana çevirdi. Bunu bana nasıl yaptığını anlayamıyorum.
Önceki gün bir kız arkadaşım arayıp, ‘Benimle buluşmak istediğini’ söyledi.
Evime geldiğinde telaş içindeydi. O sevgilisinin kendisini aldattığından şüphelenip bilgisayarını karıştırırken, benim sevgilimle olan sevişmelerimizi görmüş.
Bunları bana göstermek üzere bir CD’ye kaydetmiş. Gördükleri karşısında neye uğradığını şaşırdığı için beni aramış. Bu anlattıklarına önce inanmak istemedim.
Ama bilgisayarı açıp CD’yi takınca neye uğradığımı şaşırdım. O an sevgilim olacak adama telefon açıp bunu nasıl yapabildiğini sorarken gözyaşlarımı tutamadım.
Akşam eve geldiğinde bana bu yaptıklarının nedenini açıklamaya çalıştı.
Ama uğraştıkça batıyordu. ‘Evimden derhal defol git!’ dedim. Uzun süre tartıştık ve çıkıp gitti. Şu anda onunla olan ilişkimi tamamen bitirdim.
Her sabah daha fazlasına sahip olmak için uyanıyoruz. Sahip olduklarımızla yetinmiyor, daha çoğunu, daha çoğunu istiyoruz, ama bu nereye kadar?
Böylece mutlu olamıyor, mutlu olmanın peşinden koşuyoruz.
Oysa mutluluk daha çoğuna sahip olmak değil, sahip olduklarımızın keyfini çıkartmaktır.
Böylece hayatın peşinden koşmak yerine hayatı tam da ortasından yaşamış oluruz. Aslında mutluluğun ne kadar kolay olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bunu anlamak için çocukluğumuzu hatırlamak yeterli...
***
İşte benim çocukluğum:
Çocukluğumda teknolojiyle tek bağımız kocaman bir radyoydu. En büyük keyfimiz yazlık sinemalarda yıldızların altında film izlemekti.
Koşuşturmalar, acele işler, hep bir şeyleri yetiştirme çabaları hayatı ıskalamamıza neden oluyor.
Ancak ne olursa yaşamı sanata dönüştürmenin bir yolunu bulmalıyız. Bunu yaptığımızda yaşamak daha da anlam kazanır.
Çünkü hayat yanı başımızda bir nehir gibi akıp gidiyor. O halde bahane üretmeden yaşımız da ne olursa olsun yaşamımızı bir sanata hatta bir şiire dönüştürebiliriz.
İşte yaşamı sanata dönüştürmenin 14 yolu:
1)Haftada bir kez sinemaya git.
2)Arada bir sevdiğin bir sanatçının konserini izle.
3)Sevdiğin bir oyun için tiyatro bileti al. Tiyatroya gitmeyi hayatının bir parçası haline getir.
4)Resim sergilerini takip et.
Değerli okurlarım, komşusuyla sorun yaşayanlardan çok sayıda mail alıyorum.
Bu gelen mailler bana, komşunun evden çok daha önemli olduğunu öğretti. Komşuları yüzünden evini satıp başka semte taşınanlar bile var.
Çünkü insanın ailesiyle birlikte dinleneceği, huzur bulacağı, yeri evidir. Bir insan evinde yeterince huzurlu değilse bu durum aile hayatına yansıyacağı gibi iş hayatını da olumsuz etkiler.
İşte komşuluklarda hayatı zorlaştıran hatalar:
1)Komşusu hakkında ileri geri konuşmak,
2)Komşunun ev eşyalarıyla veya yaşamıyla alay etmek,
3)Komşusunun veya çocuklarının başarılarını kıskanmak,
4)Gece yarılarına kadar gürültü yaparak, müziği sonuna kadar açarak onlara hayatı zehir etmek,
İnsan yaşamak için doğar yaşama hazırlanmak için değil.
Boris Pasternak
Değerli okurlarım zaman akıp geçiyor. 5 yıllık, 10 yıllık hedefler koymak ve bu hedeflere ulaşmak son derece anlamlı ve önemli…
“Ancak hedeflerime ulaştığımda mutlu olurum,’ diyorsak gerçekten yaşamı ıskalamış oluruz.
Bu nedenle kendimize küçük mutluluklar bulmalı ve bunları yaşamımızın bir parçası haline getirmeliyiz.
***
İşte size küçük mutluluk önerileri:
1)Sabah uyandığında o günün hayatının en güzel günü olduğuna inan.
“32 yaşında bir kadınım. Eşimden boşandıktan sonra iki çocuğumla yaşamaya başladık.
Büyük bir sitede oturuyoruz. Buraya taşındığımızdan bu yana üst komşum bize hayatı zehir etti.
Gece yarılarına kadar gürültü yapıyorlar ve müziği sonuna kadar açıyorlar. Birkaç akşamda bir geceleri alem yapıyorlar. Sabahlara kadar zıplıyorlar.
Defalarca uyardım. ‘Çocuklarım okula gidiyor, lütfen yapmayın,’ dedim. Ancak anlatamadım.
Ben ne zaman uyarmaya kalksam karşılığımda küfür ve hakaretlerle karşılaştım. Artık evimi satıp gitmekten başka çarem kalmadı. Lütfen bana yol gösterin.”
***
Değerli okurum, sizi çok iyi anlıyorum. Bir insanın evinde huzurla yaşaması çok önemli… Ama siz evinizi satmaktan vazgeçin. Sizi koruyan yasalar var.
işte yapılabilecekler:
Yaşam sadece deneyimlerden öğrenilerek yaşanacak kadar uzun değil. Bu nedenle bilgi edinmek ve başkalarının deneyimlerinden de yararlanmak gerekir. İşte benin hayattan aldığım derslerden çıkardıklarım:
1)Hiçbir zaman bilgiçlik taslama.
2)En doğru bildiklerinin bile yanlış çıkabileceğini unutma.
3)Başarılarınla övünme, başarısızlıklarına üzülme, ama dersler çıkar.
4)Hayatın anlamı almaktan çok vermesini bilmektir. Bunu bil. Kullanmadığın hiç eşyayı evde tutma, ihtiyacı olana ver.
5)Hayatı iyi yaşa, ama gelecek günler için kazancının bir kısmını biriktir.
6)Her akşam uyumadan önce sahip olduğun hayata şükret.
7)Sana kötülük yapanlar dahil hiç kimseye kin ve nefret duyma.