15 Temmuz’un birinci yılında enerji savaşları

11 Temmuz 2017

Dünya 22. Petrol Kongresi İstanbul’da katılımcı devlet başkanları ve başbakanların konuşmalarıyla açıldı. Petrol denince akla önce milyarlarca dolarlık petro-dolar ekonomisi, Ortadoğu ve petrol yüzünden bitmek bilmeyen iç savaşlar gelir. Bütün bir 20. yüzyılı -iki büyük dünya savaşı dahil olmak üzere- petrol kaynaklı enerji ve petrole dayalı sanayilerin pazar savaşı belirlemiştir. Geçen yüzyıldan farklı olarak, bu yüzyılın enerji kavgası yalnız petrol üzerinden yapılmıyor buna doğalgaz da eklendi.

Tam şu sıralar Doğu Akdeniz, Kuzey Irak ve Hazar Denizi petrol ve doğalgaz kaynakları reel-politik alanı belirliyor. Kıbrıs’ta Rum tarafının uzlaşmaz tutumu ve barışçı bir çözümü yeniden elinin tersiyle itmesi, Irak’ta Bölgesel Kürt Yönetimi’nin her açıdan tehlikeli referandum kararı, Körfez ülkelerinin düşen petrol gelirlerine bağlı olarak yeni siyasi arayışlara girmeleri ve “büyükler küçükleri yutar” kuralını Katar için masaya getirmeleri, Rusya’nın yeni bölge stratejisi... Bütün bu politik gelişmelerin arka tarafında, Akdeniz ve Ortadoğu, Kafkasya coğrafyalarındaki eski ve yeni enerji kaynaklarının ve potansiyel yeni enerji alanlarının yeniden paylaşımı yatıyor.

Petro - dolarlar...

Öte

Yazının Devamı

‘Sahte liberalizm’ örtülü merkantilizm

7 Temmuz 2017

Bugün Hamburg’da G-20 liderler zirvesi gerçekleşiyor. Almanya bu zirvenin ana başlıklarını üç kavramla formüle etmiş; dayanıklılık, sorumluluk ve sürdürebilirlik. Bu üç başlık sistemin temel sorunlarına var olanı değiştirici çözümler önermiyor. Tam aksine var olanı koruyan ve burada ısrar eden, oldukça statükocu bir yaklaşımı bizim önümüze koyuyor.

Örneğin dayanıklılığın artırılması başlığı altında temel ekonomik sorunlar sıralanmış: Küresel ekonomi, ticaret ve yatırım, istihdam, finansal piyasalar ve finansal mimari, uluslar arası vergi işbirliği buradaki temel başlıklar. Sürdürülebilirliğin desteklenmesi ve sorumluluğun üstlenilmesi başlıkları ise mültecilerden iklim değişikliğine kadar farklı sistemik, insani sorunları kapsıyor. Burada Almanya iki önemli başlığı öne çıkartıyor; bunlar dijitalleşme ve küresel sağlık. Çünkü Almanya kendisini Endüstri 4.0’ın öncü ülkesi sayıyor.

Küresel sağlık başlığında ise başta Afrika olmak üzere, dünyanın “yoksullaştırılmış” coğrafyalarına ulaşamayan temel sağlık hizmetlerinin ele alınacağını sanmayın. Burada Almanya, geliştirdiği dijital sağlık gereçlerini nasıl sorunsuz dünyaya satabileceğini herkese konuşturmaya çalışacak.

Mülteci sorunu...

Yazının Devamı

G-20 Zirvesi: Görünenler ve görünmeyenler

4 Temmuz 2017

Bu hafta Almanya’nın Hamburg kentinde başlayan G-20 zirvesi, bir çok açıdan hayli tartışmalı geçecek.

Öncelikle bu zirvenin Almanya’da olması önemli bir tartışmanın odağı oluyor. Almanya’nın, başta Türkiye olmak üzere, G-20’nin belkemiğini oluşturan “gelişmekte olan ülkelere” daha doğrusu “doğu tarafı” ülkelerine bakışı öteden beri sorunlu. Bu sorunlu bakışın aslında doksanlı yılların başından itibaren, Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan süreçte belirginleştiğini söyleyebiliriz. Almanya, duvarın yıkılması ile, önce Doğu Almanya’yı içine aldı. Esasında Doğu Almanya’nın “yutulması” Almanya’nın Doğu Avrupa üzerinden başlattığı yeni bir parçalama - sömürgeleştirme sürecinin ilk adımı idi.

Brzezinski buna “Balkanlaştırma” der. Evet Yugoslavya iç savaşı ve parçalanması Doğu Avrupa’dan başlayan, Türkiye üzerinden Hazar ve Doğu Akdeniz’e uzanan, Almanya merkezli, bir yeni sömürgeleştirme projesi idi. Burada üç önemli durak vardı; birincisi Yugoslavya - ki bu iç savaşla çözülmüştü(!) ikincisi Türkiye ve Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika coğrafyası - ki bu halen devam ettiriliyor.-

Gerginlik meselesi...

Türkiye - Almanya arasındaki “gerginliğin” tarihsel ekonomi politiği tam da budur. Almanya,

Yazının Devamı

Türk Akımı ve darbe yürüyüşlerinin ekonomi-politiği

22 Haziran 2017

Bu hafta sonu Türk Akımı projesinin temelleri resmen atılacak. Türk Akımı Rus doğal gazını Karadeniz bağlantılı olarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak bir enerji nakli projesi... Ancak, Türk Akımı’na yalnızca bir enerji projesi olarak bakamayız. Türk Akımı, öncelikle yine Türkiye merkezli olarak inşa edilen Güney Gaz Koridoru ile birlikte değerlendirilmelidir.

Enerjinin petrol, doğal gaz olarak Avrupa’ya ulaşması, enerji tedariki, işletimi ve bunun sonucunda doğacak mali zenginlik, aynı zamanda, bir siyasi egemenlik pozisyonudur. Çünkü bu enerjiyi, ticarete ve bunun sonucunda bir sermaye gücüne dönüştürenler, yalnız bir ekonomik güç elde etmezler, bununa birlikte, siyasi güç elde ederler ve buna bağlı olarak bu enerji bölgelerinin siyasi yapısını belirlerler. Bütün bu büyük coğrafyanın son iki asırlık siyasi tarihinin büyük bölümü, bir noktada, enerji alanlarının ve enerji ticaretinin paylaşılması, ele geçirilmesi tarihidir.

Avrupa-Atlantik hattı

Avrupa’nın enerji güvenliği ve sorunsuz, uygun maliyetle istediği kadar enerji tedariki, yalnız Avrupa’nın politik ve iktisadi güvenliğinin en önemli parametresi değildir. Bu sorun, aynı zamanda, ABD’nin Atlantik ötesi güvenliği

Yazının Devamı

‘Serbest’ ticaret ve korumacılık kandırmacaları üzerine...

21 Haziran 2017

Son günlerde çok yararlı bir tartışma var ekonominin gündeminde...

Bilindiği gibi, başta tarım olmak üzere, bazı sektörlerde tüketici lehine bir fiyat terbiyesinin ithalat yoluyla olabileceği görüşü kolaycı bir çözüm olarak gündemde...

Gümrük vergilerinin indirilmesi tekel konumundaki işletme ya da üreticilerinin arz fiyatlarını dünya fiyatları seviyesine getirebilir. Dolayısıyla, ithalatı kolaylaştırmak iç ve dış fiyatlar seviyesinin dengelenmesi için önemli bir palyatif (yüzeysel) önlem olarak gözükür.

Özellikle hububatta, rekoltenin düşük olduğu yıllarda da ithalat kolaylığı arz-talep dengesini optimum fiyat seviyesinde sağlar. Ancak tarım yıllar boyu bütün ülkeler için stratejik ve sosyal boyutu nedeniyle de korunan bir alan olmuştur. Ülkelerin tarımsal yeterliliği yalnız sosyal-iktisadi bir gelişmişlik ölçütü değildir, tarımsal yeterlilik, aynı zamanda, bir ulusal güvenlik sorunu da olmuştur yıllardır.

Tarım ve korumacılık

Kapitalizm öncesi krizler, uzun bolluk yıllarından sonra gelen kıtlık krizleriydi. Geçmişte emperyal imparatorluk olma ölçütü, her koşulda ve her mevsimde tebaasını doyurmayı başarmaktı. Sizin eğer hakimi olduğunuz bir coğrafyada kıtlık varsa, bolluğun olduğu,

Yazının Devamı

Yeni bir kalkınma yolu...

15 Haziran 2017

Türkiye’nin ilk çeyrek büyüme performansındaki ayrıntılar önemli. Çünkü bu ayrıntılara baktığımızda yalnız iktisadi bir yönelim ve buna bağlı sonuçlar elde etmiyoruz. Bu büyüme performansı, büyümenin bileşimi ve yönelimi, bize önemli bir değişimin ipuçlarını da veriyor.

Öncelikle Türkiye’nin yakın ve Ortadoğu ülkeleri dışında kalan Asya ülkelerine ihracatı giderek artıyor. Burada yüzde 30’u bulan bir ihracat artışı söz konusu. Öte yandan, Türkiye, büyüme temposunda Asya’yı yakalıyor. 2017 ilk çeyreğinde Çin (6.9) Hindistan’dan (6.1) sonra Türkiye yüzde 5 ile en yüksek büyümeyi yakaladı.

Asya büyümesi...

Doksanlı yılların ortalarından itibaren hızlanan Asya büyümesi, esasında Batı’nın büyüme ve kalkınma paradigmasından temel bir kopuşu temsil ediyordu. Doksanlı yıllarda arka arkaya gelen krizler, başta G.Kore olmak üzere, Asya ülkelerinde devletin piyasa düzenlemelerine ve genel büyümeye katkısının daha yoğun olduğu yeni bir yolu bu ülkelerde gündeme getirdi. Esasında, Çin’in ayrı bir hikâyesi olduğu için onu dışarıda tutsak bile, bu ülkelerin ayrışması yetmişli yıllardan itibaren belirginleşmeye başlamıştı. G. Kore’nin hızlanan sanayileşmesi ve burada devletin rolü de bu yıllara

Yazının Devamı

Artık vasata sevinemeyiz!

13 Haziran 2017

2017 ilk çeyrek büyüme verileri Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak hepimize çok şey söylüyor. Öncelikle bu büyüme verisinin sanayi ve ihracat etkileriyle yukarı çıkması çok olumlu bir işaret. İhracatın büyümeye katkısı 2.2, sanayinin de 1.3 oldu. Türkiye ekonomisi 2016’ın 3. çeyreğinde yüzde 1.3 küçülmüştü. Son iki çeyrekte, yıllık bazda, yüzde 3.5 ve 5 oranlarındaki büyümeler, hem hızlı bir toparlanmaya işaret ediyor hem de bu büyüme hızının 2017 ve 2018 yılları içinde artarak devam edeceğini bize gösteriyor. 2017 ikinci çeyrek büyümesinde KGF etkisi de çok net olarak görülecek. Nitekim ikinci çeyrek için gelen öncü veriler büyümenin, istihdamı da düzelterek sürdüğünü bize gösteriyor.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus, hane halklarının tüketim harcamalarının, yüzde 5.1 gibi yüksek oranda ve yaygın olarak artmasıdır. Dolayısıyla, burada iç ve dış (2.8 ve 2.2) talep gerçekleşmeleriyle yüzde 5 büyüyen, oldukça tempolu ve dengeli -kapsayıcı- bir hızlanmayla karşı karşıyayız.

Şimdi bu hızlanmayı, kalıcı ve kapsayıcı bir yeni büyüme yolu olarak inşa etmek gerekiyor.

İki yol...

Bu çerçevede, hep söylediğimiz gibi, bundan sonrası için Türkiye’nin önünde iki seçenek var.

Yazının Devamı

Operasyon Körfez’den Pasifik’e uzanıyor...

8 Haziran 2017

Katar’a abluka kararından sonra gelen İran saldırıları ve bu saldırıları DEAŞ’ın üstlenmesi “işin” rengini bütünüyle açığa çıkartıyor. Obama döneminde “sistem” içine alınmaya çalışılan İran yeniden dışarıya itiliyor.

Katar ablukası ve İran’a dün yapılan saldırılar, bölgede terör örgütleriyle yürütülen paylaşım savaşının artık devletleri sahaya çekmeye dönük yeni bir aşamaya geldiğini gösteriyor.

Yani vekâlet savaşlarıyla gelebilecekleri yere kadar geldiklerini, çözülemeyen devletleri artık ellerindeki terör örgütleriyle çözemeyeceklerini düşünüyorlar. Kaldı ki DEAŞ, FETÖ ve PKK/YPG gibi vekâlet savaşı yürüten örgütlerin kullanım alanları genişledikçe deşifre olmaları ve güçlü devletler karşısında yenilgiye uğramaları kaçınılmaz oluyor.

Tabii ki bu örtülü paylaşım savaşı, ekonomik olarak, iki temel dinamiği denetlemeye, ele geçirmeye dayanıyor. Birincisi, enerji alanlarının kontrolü ve yeniden düzenlenmesi; ikincisi ise bölgedeki ticari pazarların ve ticari yolların kontrolü... Zaten Katar operasyonu bize çok somut ipuçlarını veriyor.

Güney Pars Doğal Gaz Sahası’ndaki kaynakların Katar-İran arasındaki paylaşımı ve bu paylaşımın ekonomik sonuçlarının elde edilmesiyle bölgedeki enerji

Yazının Devamı