Bölgede gerici restorasyon mümkün mü?

7 Haziran 2017

Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Yemen’in Katar ablukası, hiç şüphesiz ki yalnız Körfez ülkelerini etkileyecek bu ülkeler ve Kuzey Afrika, Ortadoğu sorunu değildir. Bu, şu anda içinde bulunduğumuz küresel krizin en önemli en ayırt edici ve tarihi adımlarından biridir. Katar ablukası, 1973 petrol kriziyle birlikte geliştirilen petro-dolar kurgusunu hem iktisadi hem de siyasi olarak yenilemek ve bölgede yeni bir ekonomik-siyasi düzen oluşturmak amaçlıdır.

Bu konuda geçen ay şunu yazmıştık: “Petro-dolar sistemi, 1975 yılında, ABD’nin Suudi monarşisiyle yaptığı ve OPEC’i de kapsayan bir anlaşmaya dayanır. OPEC ülkeleri, petrolün satışını yalnız dolarla yapacak ve petro-dolarlar ABD banka sistemi üzerinden mali piyasalarda çeşitlendirilecekti.

Suudi parası da bir müddet sonra, dolara sabitlendi. Suudi Arabistan ve ABD merkezli bu anlaşma, yalnız bir enerji oyunu değildi, bir sermaye birikimi ve hegemonya biçimiydi aynı zamanda. Petro-dolarlar, silahlanma, Ortadoğu’da ve diğer gelişmekte olan ülkelerde siyasetin yasa dışı finansmanı için kullanılıyordu. Yani darbelerin, diktatörlüklerin ayakta kalması için bürokrasiye ve bu ülkelerin silahlanma bütçesine ‘yardım’ adıyla ayrılan bütçeler,

Yazının Devamı

Hasta filler tepişiyor...

1 Haziran 2017

Biliyorsunuz, geçen hafta İtalya’nın Sicilya Adası’nda sorunlu bir “gelişmiş” ülkeler toplantısı yapıldı. ABD, Kanada, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren G7 zirveleri, yetmişli yılların ortalarından beri gerçekleştiriliyor; çünkü G7, Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler’in ve Çin’in Avrupa, Asya ve Latin Amerika coğrafyalarında siyasi ve ekonomik hâkimiyetlerinin “el birliği” ile kısıtlanması ve olası pazar daralmalarına karşı “gelişmiş” ülkelerin, dünya ticaret çevrimini denetleme ve yönetme saikiyle, zorunlu bir araya gelme platformu olarak doğdu.

Doksanlı yıllarda ise Sovyetlerin de dağılmasıyla hem gereksizleşti hem de Asya ve Latin Amerika ülkelerinin sisteme hızla entegre olmaları sonucu etkinsiz hale geldi. Böylece G7, şekilsel olarak varlığını korudu ama “gelişmekte” olan ülkelerin de katılımıyla bu platform, esas itibarıyla, G20’ye dönüştü.

Şimdi bu yedi “gelişmiş” ülke yine zirve yapıyor, toplanıyor ama bütün yaptıkları müsamere seviyesinde bir tiyatro karikatüründen öteye gitmiyor. Bunlar her toplantıda, dünya ticareti, iklim değişikliği, mülteci sorunu, terör gibi meseleleri ele alıyorlar ama bütün bu

Yazının Devamı

Bir soygun mekanizması yüksek faiz, düşük büyüme

30 Mayıs 2017

Şu yaşadığımız günlerin Türkiye’nin siyasi dönüşümündeki tarihi önemi yadsınamaz. Ancak Türkiye ekonomisinin de, tam da şu günlerde, atacağı adımlar hepimizin bu içinde bulunduğumuz yüzyıldaki refahını, bu ülkenin geleceğini belirleyecek.

Geçen yüzyılda kalmış, bir şekilde bize dayatılan para ve maliye politikalarıyla yeni sanayi devrimini yakalamayı bırakın, büyük çoğunluğun insanca yaşamasını sağlanacağını bile iddia etmek artık bana çok saçma geliyor.

O halde günü karşılayamayan “eskilerden” temizlenmek gerekiyor. Zaten bir noktada Türkiye ekonomisinin dinamikleri, kendiliğinden de olsa, bunu yapmaya başladı. Sanayicinin ve ihracatçının, meslek örgütleri ve çeşitli sivil toplum kurumlarıyla, artık kendilerini yatırımdan caydıran eskimiş politikalardan vazgeçilmesi konusunda dile getirdikleri talepler ilgili kurumlarımızda karşılığını bulmaya başladı.

Kredi Garanti Fonu (KGF) gibi uygulamaların sanayicide ve banka kesiminde karşılığını bulması, bankaların gerçek işlevinin sanayiciyi ve yatırımcıyı finanse etmelerini olduğunun hatırlanması, kamu iktisadi işletmelerinin, işletme kârlılığı ve kamu yararı bileşimini sağlaması ve bunun ne denli önemli olduğunu anlamamız, yalnız finansal

Yazının Devamı

KGF üzerinden yeni iktisat felsefesine giriş...

25 Mayıs 2017

Dün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Genel Kurulu vardı.

TOBB, örgütlülüğü ve elinde bulundurduğu ekonomik gücüyle bugün dünyanın sayılı sivil toplum güçlerinden biri sayılıyor. Türkiye’nin her yerine yayılmış oda ve borsa ağı ve 1.5 milyonu aşan aktif üyesiyle ekonomik ve siyasi dengelere etki edebilecek bir iktisadi ağı Türkiye oluşturmuş durumda.

Hiç şüphesiz ki TOBB’un bu yaygın örgütlü gücü ve zorunlu üyeliğe dayanan kamusal yapısının yanlış kullanılması hatta atıl tutulması Türkiye’nin geleceğini şimdiden kaybetmesi anlamına gelir. Ancak TOBB’un hem iştirakleriyle hem de örgütlü gücü ile yürüttüğü yeni stratejinin hepimize umut verdiğini söyleyelim.

Örneğin, TOBB bünyesindeki Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) attığı adımlar ve son altı ayda ekonomiye verdiği destek tarihidir. Esasında KGF örneğinden yola çakarak TOBB gibi kurumların ne yapması, ekonomiye nasıl katkıda bulunmasını anlatacağımız gibi, yeni bir ekonomi anlayışının hatta felsefesinin ipuçları da burada bulabiliriz.

Devletçiler/Piyasacılar...

Türkiye’de uzun yıllar devletleştirme/özelleştirme başlığı altında, ekonomide devletçilik/piyasacılık tartışması yapıldı. Esasında bu tartışmanın, tam şimdilerde, ne

Yazının Devamı

Yeni birlikler, AB ve Türkiye...

23 Mayıs 2017

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) dün İstanbul’da hem 25. kuruluş yıldönümünü kutladı hem de Türkiye’nin dönem başkanlığı çerçevesinde İstanbul zirvesini gerçekleştirdi ve bir sonuç bildirgesi yayımladı.

KEİ’nin kurulması fikri seksenli yılların başına dayanıyor. Sovyetler’in Türkiye’nin zengin olduğu gıda ve benzeri tüketim mallarına, Türkiye’nin de enerjiye olan ihtiyacı KEİ’yi temellendiren, karşılıklı çıkarlara bağlı, bölgesel ticaret işbirliği arayışlarını öne çıkartıyor. Yine o dönem, uluslararası ticaret açısından zor günler yaşayan Romanya, Bulgaristan KEİ fikrine ve arayışına katılıyorlar.

Bir müddet sonra Sovyetler’in dağılması Karadeniz’le bağlantılı ülkelerin kendi aralarında daha etkin ve sorunsuz ticaret yapmaları arayışına ara verdirmiyor. KEİ’yi inşa etme toplantılarına Azerbaycan, Gürcistan, Moldova ve Ermenistan da eski Sovyetler Birliği ülkeleri olarak dâhil oluyorlar. Sonuçta Sovyetler’in dağılmasıyla ortaya çıkan ülkeler dışında iki Avrupa ülkesi de (Yunanistan, Arnavutluk) bu oluşuma katılıyor ve KEİ 1992 yılında kuruluyor.

Esasında KEİ gibi yalnız ticari ve ekonomik saiklerle kurulmuş birlikler, AB gibi siyasi ve çok kapsamlı, çok amaçlı büyük

Yazının Devamı

Türkiye ekonomisi, savunma sanayii ve nitelikli dolandırıcılar...

18 Mayıs 2017

'Tarihi’ diye nitelenen ve basında böyle anlatılan Erdoğan-Trump buluşmasında sürpriz sayılacak, beklenmeyen bir gelişme olmadı. Esasında bu buluşma öncesi ABD’nin tartışılan adımı da beklentiler dahilindeydi. Daha önce de bu sayfada yazdığımız gibi bu buluşmada esas olan, bölgedeki reel-politikten ziyade, orta ve uzun vadede belirginleşecek yeni ekonomi-politiğin çok da konuşulamayan ipuçlarının ortaya çıkmasıydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye Çin’de yapılan “tek kuşak-tek yol” zirvesinden gitmesi, Rusya-Türkiye ve Türkiye-AB ilişkilerinin yeni yol haritası, Türkiye’nin 16 Nisan itibarıyla belirlediği yeni anayasal sistemi ve Cumhurbaşkanı’nın tüm bunlardaki siyasi belirleyiciliği, vizyonu, bu buluşmayla ABD’ye taşındı. Bence bu görüşme “tarihi” olarak tanımlanacaksa tarihi olan budur. Tabii bu anlamda da, yalnız bu buluşma değil, Türkiye’de şu sıralar olan biten birçok gelişme ve hem iktisadi hem de politik adım olarak da tarihidir. Tıpkı bu hafta sonu gerçekleşecek AK Parti Kongresi gibi...

Cumhurbaşkanı’nın Çin ve ABD yolculuğunun başladığı tarihlerde İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı himayesinde IDEF’17- 13. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı gerçekleştirildi. Savunma

Yazının Devamı

Bugün... “Eski”ye nokta koymak!

16 Mayıs 2017

Bugün Cumhur-başkanı Erdoğan ABD Başkanı Trump ile görüşüyor. Bu görüşmenin ağırlığını Ortadoğu politikası bağlamında reel-politik güncel kapsasa da doğrudan ya da dolaylı olarak ekonomi-politik bu görüşmede belirleyici olacak. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Erdoğan’ın Washington’a Pekin’den geçmesi.

Çin’in başkenti Pekin’de ‘Tek Kuşak, Tek Yol: Ortak Refah İçin İşbirliği’ başlığıyla düzenlenen zirve, Çin’in Asya, Afrika ve Avrupa’da devasa altyapı yatırımlarını öngören “Yeni İpek Yolu” projesinin en önemli zirvelerinden biriyidi. Almanya’nın 30 farklı dilde yayın yapan haber ajansı Deutsche Welle (DW) Pekin’deki zirveyi, “Milyarlarca dolarlık yatırım hedeflense ve Türkiye gibi ülkelerin beklentisi büyük olsa da temkinli olan Avrupa ülkeleri projede karşılıklı çıkar görmüyor” alt anonsuyla dünyaya servis etti. Avrupa ülkelerinin tümünü bilmem ama Almanya’nın “Tek kuşak, tek yol” projesinden çıkarının olmadığını tahmin etmek zor değil. Daha doğrusu, bu proje, Almanya’nın Doğu Avrupa’yı kendi periferisi yaparak, Türkiye’yi de istikrarsızlaştırarak gerçekleştirmek istediği stratejiyi bitirecek alternatif ama çok gerçekçi bir yeni dünya düzeni başlangıcı...

Esasında Trump öyle

Yazının Devamı

Türkiye tezlerinde ısrar edecek!

11 Mayıs 2017

Salı akşamı ABD Savunma Bakanlığı’nın “Suriye Demokratik Güçlerini”ne (ağırlığını PYD/YPG ve PKK’nın oluşturduğu yapı) ağır silah verilmesi ve bu gücün Rakka operasyonunda kullanılmasını Trump’ın onayladığını açıklamasından sonra TL dolar karşısında değer kaybetti. Pentagon’un bu açıklaması piyasalarda olumsuz karşılandı çünkü bu açıklamadan beklenen ABD-Türkiye ilişkilerinin olumsuz etkileneceğiydi. Böylece bu olumsuzluğun ekonomiye de kalıcı olarak sirayet edeceği fiyatlandı.

Ancak Türkiye’nin ulusal güvenliğine ve çıkarlara yönelik terörist tehditlere karşı, nereden gelirse gelsin, her türlü tedbiri almaya devam edeceği çok açıktır. Türkiye buradan asla ödün vermeyecek ve geri adım atmayacaktır.

Evet, bir önceki yüzyılda ABD’nin, Türkiye’nin hemen yanı başında, Türkiye’nin benimsemediği bir adımı atması Türkiye’nin, küresel düzlemde, ekonomik pozisyonunu kökten sallardı. Zaten böyle durumlarda Türkiye’de ABD’nin istediği çizgiye gelir ve mesele çözülürdü. Ama şimdi ikisi de olmayacak Türkiye, burada ABD’nin yanlış yaptığını söyleyecek ve hiçbir zaman bu çizgiye gelmeyecektir. Çünkü “ABD’nin geçmişte buna benzer aldığı tek taraflı hatalı kararların yol açtığı olumsuz sonuçlar

Yazının Devamı