Lige tutunmaya çalışan takımlara karşı oynamak zordur. Nasıl reaksiyon göstereceklerini, ne kadar agresif olacaklarını kestiremezsiniz.
Trabzonspor dün böyle rakibe, Erzurumspor’a konuk oldu. Güç maç olacağı belli idi. Kazandı ama hak etti. Özellikle ikinci yarıdaki mücadelesi takdire değerdi.
Bordo-mavili ekip kötü başladı maça. Şunun altını çizelim, geçen hafta taraftarın ıslıkladığı Yusuf’un yokluğu, sağın alternatifi Kamil’in sakatlığı, tüm kurguyu bozdu. Ünal Karaman’ın mevcutlar arasından formül üretme gayreti takımı zorladı. Erzurumspor, Obertan ile sol kanadını koridora çevirdi, karşısındaki Toure yetersiz kaldı.
Trabzonspor’un kopuk oynadığı ve hücuma çıkarken çok top kaybettiği bu bölümde, Erzurumspor’un skoru lehine çevirecek girişimlerinde son vuruş yetersizliği vardı. Ünal hocanın oyuncu tercihleri elbette sorgulanabilir. Bunca oyuncunun yokluğunda orta sahayı daha diri tutmak mümkün değil mi? Rakamları sevmem. 3-5-2 sistemi mevcut oyuncu kadrosu ile daha verimli olabilir. Ofansif yönünüz güçlü ama orta alanda ciddi sıkıntılarınız var. Karaman’ın bu alternatifi gözden geçirmesi gerekebilir.
Erzurumspor ikinci yarıda inisiyatifi ele aldığı yanılgısına düştü. Bu,
Sabri Çelik’in başkanlığındaki Merkez Hakem Kurulu göreve geldiğinde, “vakit az, kredileri yok” demiştim. Yanılmışım!
Medyanın tamamına yakını, büyük bir hoşgörü ve tolerans ile yaklaşıyor yeni MHK’ye.
İnsanlar doğru işler yapıldığına inanıyor ve destekliyor kurulu.
Onlar da günü kurtarmak yerine, haziran ayından sonra da göreve devam edeceklermiş gibi cesur hamleler yapıyor.
Benimki, duyum veya bir bilgiye dayalı değil; tamamen öngörü.
Sabri Çelik ve ekibi göreve getirilirken kısa vadeli düşünüldüğünü sanmıyorum. Dolayısıyla onların da rahat bir çalışma ortamı bulması camia adına büyük şans.
Trabzonspor’da sakat oyuncuları bir kenara koyun, sahaya çıkacak takımı on yaşındaki çocuk bile sayabilir artık. Ünal Karaman’a sormanıza gerek yok. Eldeki kadro belli. Bu avantaj mı? Bazen. Artık her oyuncu kimin ne yapacağını biliyor. Nereye koşacağını, topla nasıl buluşacağını, pası kimin atacağını ezberlemiş gibiler.
Çark işliyor ama, haftalardır alternatifsiz bu oyuncu topluluğu yoğun bir maç trafiği yaşıyor. Kupa dahil son iki maçtır öne geçmelerine rağmen skoru tutamamaları, tamamen fiziksel yorgunluğa bağlıydı.
Akhisarspor karşısında, ilk yarıda kontrollü oynamaya çalışan, kalabalık savunmayı aşmakta zorlansa da tempoyu artırdığı bölümlerde ciddi pozisyonlar bulan bir Trabzonspor vardı. Ekuban, Rodallega, Nwakaeme, Novak’ın son vuruşlarına lafım yok. Ama karşılarında son haftalarda ciddi hatalar yapan, dün ise kalesinde devleşen Lukac isimli bir kaleci vardı. Sadece ilk yarıda dört önemli kurtarış yaptı. Lukac’a hakkını verelim de, Uğurcan’ı da unutmayalım. O da maçın kaderini değiştirebilecek çok önemli müdahalelerde bulundu.
İkinci bölüm Trabzonspor’un eski alışkanlıklarını değiştirmesi açısından önemli idi. Çünkü geriye düştüğü maçları çevirme konusunda fazla bir
Teknik direktörlüğünü beğenirsiniz, beğenmezsiniz.
Ama her insana, hak ettiği saygıyı göstermek zorundasınız.
Ünal Karaman’ın Trabzonspor’un “feda” sezonunda üstlendiği misyonu ve görevi kimsenin küçümseme hakkı yok.
Lafım, futbol bilgisi olmadığı halde öküz altında buzağı arayanlara ve ahkâm kesenlere.
Trabzonspor gerçeklerinden bihaber, reyting almaya çalışan ve sosyal medyada tıklanma peşinde koşanlara.
Yıllardır aynı şeyi söylüyor ve yazıyorum. Trabzonspor’un en büyük düşmanı “Trabzonluyum” diye geçinip, takımına acımasızca saldıranlar ve haklarını korumaktan korkanlardır. 2010-11 sezonunu savunmayanlardır! Hesap sormaktan kaçanlardır! Gerçekleri görmezden gelenlerdir.
Ünal Karaman pek çok Trabzonlu’dan daha Trabzonsporludur.
Bazı hikayeleri doksan dakikaya sığdıramazsınız. Özveriyi; niyeti üzüm yemek değil, bağcı dövmek olanlara anlatamazsınız.
Örneğin; stoperden sağ bek olur mu? Veya çizgi oyuncusundan savunmacı? Savunmacı orta sahanın göbeğinde görev yapabilir mi? 18 yaşındaki bir gence, süper ligdeki ilk maçında, üstelik Galatasaray deplasmanında kale teslim edilir mi?..
Adınız Trabzonspor, kadronuz dar ve çok önemli oyuncularınızın yokluğunda takım kurmakta zorlanıyorsanız, bu garipliklerin hepsi olur!
Bordo-mavililerin on gündür nefes almadan, dinlenmeden ve zihinsel olarak yorgun çıktığı üçüncü sınavda, iki sağ bekin sakatlığında görev Hüseyin’e kaldı. Maç boyunca kusursuz oynadı. Savunmanın göbeğinde Toure ve Hosseini uzun aradan sonra birlikte maça çıktı. Önemli hatalar yaptılar, özellikle Toure çok kötü idi. Antrenman yapmadan maça çıkan Yusuf fedakârlıkta bulunarak formasını aldı, yetersizdi. Diğerleri “yorgun savaşçılar” sınıfında idiler!
Maçın kahramanı kim derseniz; kaleci Uğurcan derim. Her iki yarıda öyle kritik kurtarışlar yaptı ki? Takımını adeta ipten aldı. Çok önemli müdahalelerde bulundu, yenilgiyi önledi.
Türk futbolunu yakından tanıyan, yıllarca hakem camiası ile iyi ilişkiler içinde olmuş UEFA eğitimcisi Jaap Uilenberg ile MHK eski Başkanı Oğuz Sarvan’ı yeniden göreve getirmeleri, on numara bir hamle bence.
Özellikle Video Asistan Hakemliği konusundaki kafa karışıklarına son vermek adına, daha iyi bir tercih yapılamazdı.
Hafta içinde işbaşı yapan Sarvan ve Uilenberg’in ilk dokunuşlarının çok olumlu olduğunu kanaatindeyim. Hakemlerin de farklı düşündüğünü sanmıyorum.
Ancak ne üzücüdür ki, VAR girdabından kurtulup, yaklaşık iki yıldır doğru dürüst eğitim almadıklarını itiraf eden çok sayıda hakem var.
Sadece eğitim mi?
Ümraniyespor 1. ligin iyi takımlarından biri. Çeyrek finale dek gelmesinin rastlantı olmadığını gösterdi. Artık daha büyük hedefleri var. Kutluyorum, analarının ak sütü gibi hak ettiler yarı finali. Müthiş bir mücadele örneği verdiler.
Trabzonspor ilk maçta avantajlı bir skor elde edememişti. Ünal Karaman turu riske atmamak için rövanşa ideal kadrosu ile çıkıp işi garantiye almak istemişti. Lakin o kadar dar ve rotasyona imkan vermeyen bir ekibi var ki. Nefes alıp, dinlenme şansı yoktu oyuncularının. Bedeli ağır oldu.
Trabzonspor hızlı hücumu seven bir takım. İlk yarıda işlerin iyi gitmediği bölümde sahne alan Nwakaeme, nefis bir vuruşla kaleci Burak’ı avladı. Ancak rakip kolay pes edecek cinsten değildi. Geriye düşmesine rağmen maçı çevirebileceğine dair inancını hiç yitirmedi.
İkinci yarı çok ilginç geçti. Geriden gelip üstünlüğü yakalayan Ümraniyespor ve atacağı bir golle turu çevirebilecek bir Trabzonspor.
Aslında bu şans, son bölümlerde en az dört kez ayağına geldi bordo-mavili ekibin ayağına. Neler kaçmadı? Bir tanesi gol olsa Trabzonspor’un Avrupa hayalleri devam edebilirdi.
Trabzonsporlu oyunculara kızmamak gerek. Enerjileri tükendi, fiziksel olarak çok yorgunlar.
Sabri Çelik MHK’si ilk hakem atamalarını bu hafta yaptı.
İsimler üzerinde polemik yaratmaya gerek yok.
Bazı maçlarda riski göze alsalar da, bir yerden başlamaları gerekiyordu.
Ancak kişisel fikrim, kimse şapkadan tavşan çıkarmalarını beklemesin.
Merkez Hakem Kurulu eski başkanı Yusuf Namoğlu ve çekirdek kadrosu, Video Asistan Hakemliği sayesinde koltuklarını koruyacaklarını düşünürken, Türk hakemliğine en güvenilmeyen ve şüpheyle bakılan dönemini yaşattılar.
Hakemin psikoloji bozuldu. VAR’sız maç yönetemez duruma geldiler ve yetilerini kaybettiler.
VAR odası ile saha arasındaki iletişim son derece sağlıksız hale geldi. Kıdem ve güç yarışına döndü, çoğunun arası açıldı.