Koronavirüsün varlığına inanmayanların oranının yüzde 11.4, abartıldığını düşünenlerin yüzde 33.2, virüsün Türkiye’ye dış güçler tarafından getirildiğini sananların yüzde 15.6 olduğu bir ülkede yaşıyorsanız, çemberin daraldığını fark etmeniz güçleşir.
Yaşamın her alanında olduğu gibi futbol da nasibini alıyor virüs illetinden.
Gün geçmiyor ki bir futbolcu, teknik adam veya yöneticinin testleri pozitif çıkmasın.
Son dönemlerde kervana hakemler de katıldı. Hem de ciddi boyutlarda.
Adlarını açıklamak bize düşmez, bildiğim en az 15 üst klasman hakemi ve yardımcısı tedavi altında. Yarısı da hastalığı atlatmış durumda. Alt klasmanları konuşmuyoruz bile.
Merkez Hakem Kurulu şaşkın vaziyette. Klasman açıklıyorlar, sonucu pozitif çıkan hakemleri değiştirmek zorunda kalıyorlar. VAR’dan hakem alıp maça veriyor, dördüncü hakemi sahaya sürüyorlar. Artı, hakemlerin sağlık sorunlarını yakından takip edip, bizzat ilgileniyorlar.
Örnek mi? Hastalığı ağır geçiren Ümit Öztürk
Futbolda dün yoktur. Günü ve yarını yaşayacaksın. Geride kalanlardan ders alacaksın. Geçen hafta Trabzonspor karşısına lig sonuncusu olarak çıkan Başakşehir’e bakın. Ne yaptı? İki maçta altı puan. Ya Alanyaspor’a sahasında boyun eğen Galatasaray? Gitti, zor da olsa Erzurumspor’u yendi, kendine geldi.
Trabzonspor için de dönüm noktası olarak görülen bir sınavdı Fenerbahçe maçı. Kötü gidişe “dur” diyebilmek için tüm kozlarını oynaması gerekiyordu. Tabii teknik direktör Eddie Newton’ın futbol aklını okuyabilmemiz açısından da önemliydi bu doksan dakika. O maalesef nerede çalıştığının farkında değil bence...
Şunu net biçimde söyleyebilirim; Trabzonspor iki farklı görüntüsü, “gerçek hangisi?” dedirtti bana.
İlk yarıda mükemmele yakın oynayan bir takım, ikinci bölümde ise erken yediği golle panik yapan ve direncini yitiren bir ekip vardı. Bu kadar kırılgan olması kaygı verici bir durum. Uğurcan bu ülkenin yetiştirdiği en iyi kalecilerden biri. Ama dün akşam
Gaziantepspor-Trabzonspor maçından sonra hakem Fırat Aydınus ile gözlemci Yunus Yıldırım’ın (Covid-19 testi olmadığı için) aynı masada yemek yemesi tartışma yaratmıştı. MHK talimatlara aykırı bu durum için savunmalarını istemiş, dosya Hukuk Müşavirliği’ne sevk edilmişti. Yapılan inceleme sonunda Aydınus ve Yıldırım’ın PFDK’ya gönderilmesine gerek görülmemiş. Doğrusu da bu idi.
MHK ikisine de iki haftadır görev vermiyor. Cezayı kendi kesmiş anlaşılan. Ama yeter. İncir çekirdeğini doldurmayacak bir yemek için fazla bile. Kurul en kısa sürede gözlemcilere de test şartı getirip, saçma sapan gündemler yaratılmasına son vermeli. Açıkçası haftaya, Aydınus ve Yıldırım’ın isimlerini basın bültenlerinde görmek istiyorum. Umarım bu uygulama Trabzonspor’un tepkisine karşılık yapılmamıştır!
Bahane üretmeyin!
Dikkat ediyor musunuz? Bu sezonun tartışma konusu hakem değil, Video Asistan Hakemliğine (VAR) döndü.
Başkanlar, teknik direktörler ve futbolcular kendi yetersizliklerini örtmek için sistemi sorgulamaya başladı. Bazı
Beşiktaş, Alanyaspor ve Galatasaray. Üçü de Avrupa’ya erken veda ettiler. Hem ülke puanı, hem prestij açısından iki kozumuz kaldı. Şampiyonlar liginde Başakşehir, Avrupa liginde Sivasspor. Onların kazandıracağı puanlar, önümüzdeki dönem süper lig şampiyonunun da kaderini belirleyecek.
Villarreal İspanya’nın güçlü ekiplerinden biri. Bir kaç yıl önce gitmiştim Villar-Real şehrine. 50 küsur bin nüfuslu sakin bir kasaba. Bir dostumuz sohbet sırasında şöyle demişti; “Burada hırsızlar için en güzel fırsat maç günleridir. Şehrin yarısından fazlası stada gidince onlara gün doğuyor.” Pandemi döneminde işleri kesattır ama, puan çalma hakkımızı kullanamadık.
Temsilcimiz kötü başladı. Henüz 20 dakikada iki gol yemek ve buradan geri dönüş yapmak kolay değildi. Savunmadan çıkarken kaptırılan topun faturasını Kubo kesti. Hemen ardından araya atılan pasta Bacca’ya gol vuruşunu yapmak düştü.
Ne olacaktı bu skordan sonra? Kaybedecek bir şeyiniz yoksa cesur davranacaktınız. 33. dakikada Kayode
Bu iki takım geçen sezon şampiyonluk mücadelesi yapmıştı değil mi?
Süper ligi takip etmeyen birine sorun, “hadi oradan” der size. Skora değil, sahadaki oyuna bakarım. Kimi tatmin etti, bilmiyorum. Ama kazanan her zaman haklıdır, hele bu şartlarda.
Trabzonspor’un mazereti belli. Takımın nerede ise yarıdan fazlası değişmiş. Futbolcunun kalitesi ne olursa olsun yeni bir ülke, iklim ve insanlara uyum sağlamak zaman alır. Nwakaeme ve Ekuban gibi ofansif oyuncuların yokluğuna, sakatlıklar ve hastalıklar da eklenince teknik direktör Newton kendine göre elindeki en hazır ekibi sürdü sahaya. Ama ne fayda? Yine hüsran.
Başakşehirspor’a gelince. İlk dört haftada gol atamamış bir takımdan söz ediyorum. Bu psikolojideki bir rakip karşısında ilk yarı sonunda soyunma odasına geride gitmek ve maçı çevirmek zor bir işti. Trabzonspor’un bunu başaracak gücü de, niyeti de yoktu. Okan Buruk’un öğrencileri ise dişlerine göre bir rakip bulduğunun farkında idi. Hep üstün kaldılar. Siftah kolay oldu.
Malzeme “bu” demek bahane değil. Özellikle orta alandaki
Gaziantepspor - Trabzonspor maçından sonra hakem Fırat Aydınus ve gözlemci Yunus Yıldırım’ın “yemek muhabbeti” sosyal medyaya düşünce çok tartışılmıştı. Aydınus’a öfkeli olan Trabzonspor cephesinden gelen tepkilerden sonra bir gerçek var; “Kara kaplı” deftere adı yazıldı ya. Deneyimli hakem çok uzunca bir süre Trabzonspor maçlarına çıkamaz.
Gelelim o yemeğin faturasına. Hesabın KDV’si Aydınus ile Yıldırım’a kaldı.
İkiliden savunma isteyen Merkez Hakem Kurulu’nun gerekçesi, aynı masada oturmaları değil, Covid-19 testi yaptırmayan Yunus Yıldırım ile hakemlerin risk almaları. Gerçi o görüntüler yayınlanmasa, kimin haberi olacaktı masaya bırakılan tatlının kaç kalori olduğundan?
Peki, MHK soruşturma başlatmakta haklı mı? Kağıt üzerinde evet. Talimatlara aykırı davranılmış. Göz ardı edilemezdi.
Cezası mı? Kitaba bakarsanız 1-2 maç dinlendirme. Zaten bu hafta ikisinin de görevi yok. Vicdanlara sorarsanız “ihtar” yeter. Fazlası haksızlık olur.
Bu arada bir detayı da paylaşayım; Yıldırım maçtan
VAR’a rağmen hakem kararları hâlâ gündem oluşturuyorsa, ortada sakatlık var demektir.
Oysa Video Asistan Hakemliği’nde kalfalık dönemine geçmiş olmamız gerekiyordu.
Sıkıntı, VAR kapsamının giderek genişlemesi ve uygulamaların tam olarak anlaşılamaması.
Kimler tarafından? İğneyi önce kendimize batıralım; futbolu yorumlayanlar.
İki; oyuncu ve teknik adamlar.
Üç; kulüp yöneticileri.
Peki hakemler dört dörtlük uyguluyor mu talimatları?
Türk futbolu Avrupa’da kulüpler düzeyinde “duraklama” değil, hızlı bir şekilde “gerileme” dönemine girdi.
Son yıllarda yaşanan hayal kırıklıkları nasıl telafi edilir diye elde kalem-kağıt hesap yaparken, Beşiktaş, Alanyaspor ve son olarak Galatasaray’ın başarısızlıkları sinir bozucu bir noktaya getirdi bizi.
Başakşehir, Şampiyonlar Ligi’nde en zor rakiplerle eşleşti. Yoluna devam edebilmesi mucizelere bağlı. Avrupa Ligi’ndeki temsilcimiz Sivasspor’un şansı olabilir.
Artık her şey, onların elde edeceği sonuçlara bağlı. Ülke puanlaması açısından tarihin en kötü pozisyonuna doğru sürükleniyoruz.
Peki neden?
Tehlike “kapıdayım” diye bas bas bağırıyordu zaten.
Kulüpler batma noktasına bugün gelmedi ki.