Lige iyi başlangıç yapmak önemlidir. Devamını getirmek de öyle. Kazanıyorsan haklısındır. Trabzonspor, tıpkı Sivasspor gibi yoğun bir maç trafiği içinde. Mazeret üretebilirsiniz, ancak üç puanı cebinize koyabiliyorsanız kabul de görebilirsiniz.
O halde bordo-mavili ekip ikide iki yaptığı için alkışlanabilir.
Ama özellikle ikinci yarıdaki mücadeleye dikkat çekmek istiyorum. Mücadele denince aklımıza gelen, üst düzey oyun. Hayır öyle olmadı. Kalite konuşulmalı. Ligimizde bu düzeye ulaşmak için çok çalışmamız gerek. Futbol olarak keyif vermedi, gerginlik vardı, sertlik vardı, savunma güdüsü vardı.
Ya doksan dakikanın gerçeği? İrdelemezseniz yarın canınız sıkılır. Önde kapattığı ilk yarıda geçen haftaki performansından uzak, tutuk, hücumda etkisiz ve Abdullah Avcı’nın oyun planından uzak kaldı. Ne idi plan? Öndeki hücumcuları doğru beslemek, kanatları kullanmak, orta alanda pas trafiğine hakim olmak.
Sivasspor’un savunma kurgusu içinde Gervinho, Nwakaeme, Djaniny kayboldu. Tek çabalayan
Galatasaray Başkanı ve teknik direktörü, Giresunspor maçında Kerem ile Marcao arasında yaşanan olayı “aile içi mevzu” olarak nitelendirse de, milyonlarca kişinin gözü önünde gerçekleşen “saldırı”, toplumu ilgilendiren bir hale gelmiştir.
Yemekhanede, soyunma odasında, antrenmanda, uçakta veya takım otobüsünde yaşanmış olsa, tamam... Belki üzeri örtülürdü.
Evet; kulübün Marcao kararı, iç işleridir. Tartışılamaz, karışılmaz.
Öte yandan Marcao’ya verilen ceza üzerinden de polemik yapılamaz. Ya genç oyuncu tahrike kapılıp karşılık verse, yumruklar havada uçuşsa idi?
O vakit ikisinin de ceza almasını nasıl eleştirecektiniz? Hukukçu olmanıza gerek yok, açın bakın talimata. Siz ne yapardınız? İki maç ceza mı verirdiniz?
Olayın bu noktaya gelmesinde hiç mi sorumluluğunuz yok? Bir disiplin sorunu söz konusu değil mi?
Skandal İngiltere’de, Fransa’da, İspanya veya Almanya’da yaşansa, sansür mü uygulanacaktı o görüntülere? Yasak mı konacaktı haberlere?
Son bir kaç sezonu kötü geçirse de, karşınızda büyük yatırımlarla eski günlerine dönmeyi hedefleyen Roma gibi, Avrupa’da marka olmuş bir rakip vardı. Hani bir şeyin kalitesine dikkat çekmek için “ölüsü bile yeter” deriz ya. Öyle bir takım işte.
Trabzonspor’un talihsizliği, UEFA Konferans Ligi play-off’unda güçlü İtalyan temsilcisi ile eşleşmesi oldu. Talihsizlik diyorum, dişine göre başka takımlar da vardı. Her şeye rağmen son ana kadar iyi mücadele etti, ancak yaptığı basit hataların kurbanı oldu.
Mourinho’nun ekibi Roma oyuna temkinli girerken, Trabzonspor topa daha çok sahip olmasına karşın bu üstünlüğünü dakikalar ilerledikçe yitirmeye başladı. Peki neden? İlk yarı özelinde söylüyorum, büyük beklentiler içinde olduğumuz Gervinho o kadar etkisiz kaldı ki, onun performansı, hemen arkasındaki Peres’i de etkiledi. Bu zaafı kısa sürede fark eden Roma, bordo-mavililerin sağ kanadını adeta bağladı.
Bu kadar ofansif oyuncuya sahipseniz, alternatifiniz de olmalı değil
Sezona galibiyetle başlamak önemlidir. Bir adım ötesi, iyi oynayarak başlamaktır. Yarın için moral olur, umut olur, güven olur. Bazen acılara da merhem olur.
Trabzonspor yeni bir kişilik geliştiriyor. Bu takım hücum etmeyi seviyor. Ederken de her an skora etki edecek silahları var. Bir değil, iki değil, belki beş-altı oyuncusu ile golü kokluyor. Bakasetas, Nwakaeme, Hamsik, Gervinho ve Djaniny. Bakıyorum da, hangi ekibin var böyle bir lüksü?
Bordo-mavililere bir maç üzerinden dört dörtlük diyebilir miyiz? Süper Lig’de böyle bir performans yok. Olamayacak da. Lakin uzun yıllardır takip ettiğim Trabzonspor’un farklı olacağını söyleyebilirim şimdiden. Işığı doğru noktaya tutuyorsanız tünelin sonunu görürsünüz.
Futbolun tadı goldür. İlk yarıda dört gol bulmak ve hepsini aynı coşku ile kutlamak ekip olmanın göstergesidir. Karadeniz temsilcisinde bunu gördük. Umarım bu oyuncu grubu aynı tutkuyu sürdürür.
Haftaya yenilebilirsiniz. Bir sonraki maçı da yitirebilirsiniz. Fakat Abdullah hocanın yaratmaya çalıştığı
Yaşı kırkın üzerindekiler anımsar. Geçmişte üst düzey hakemlerin nerede ise yarısı (sanırım kışladaki otoritelerini sahaya taşıdıkları için) asker kökenlilerden oluşurdu.
Futbol anarşisinin tavan yapmaya başladığı 90’lı yılların sonunda Genelkurmay Başkanlığı’nın talimatı üzerine bu isimler kademeli olarak hakemliği bıraktı. Karar bir anlamda ordu mensuplarını koruma kalkanı idi.
Aradan uzun zaman geçti. Futbol Federasyonu bünyesinde oluşturulan “temsilci kadrosu” saha ve disiplin olaylarında etkin biçimde rol almaya başladı. Temsilcilerin de emniyet teşkilatı içinden seçilmesi tercih edildi.
Öyle ya, gerektiğinde statlarda görev yapan polis, jandarma ve diğer kolluk güçlerine sözü geçecek bir “amire” ihtiyaç duyulabilirdi! Bu tercihin olumlu yönlerini de gördük, abartıldığını da...
Örneğin, geçen sezon bir büyük takımımızın teknik direktörünün maç sonrası kullandığı ifadelerin raporlara nasıl yansıdığı gibi. Hoca hakeme “cibiliyetsiz” diyor, hakem ve iki
Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişsin. Öne geçtikten sonra müthiş mücadele edip rakibe şans vermiyorsun, ama yedi dakikalık uzatmanın son saniyelerinde öyle bir hata yapıyorsun ki, kahrolmamak mümkün değil. Bu kadar eziyeti kimse hak etmedi. Son penaltı vuruşuna kadar yüreğimiz ağzımızda seyrettik.
Oysa geçen haftaki ilk maçtan sonra “Trabzonspor turu geçer” demiştik. İnanmış ve sahadaki futbola bakıp öngörüde bulunmuştuk. Lakin bu kadar zor olacağını kestirememiştik. Aslında penaltılara kalmadan işi bitirebilirdi temsilcimiz. Atacaktı ikinciyi çekecekti fişi. Ama futbol böyle bir oyun. Konsantrasyonunu yitirmeyecek ve aynı ciddiyetle bitiş düdüğünü bekleyeceksin.
Molde teslim bayrağını çekmek üzere iken eşitlik sayısını buldu ya. Bu ekstra bir motivasyon sağladı Norveç temsilcisine. Yaptığı oyuncu değişiklikleri bizden erken olunca, karşımızda daha diri ve istekli bir takım bulduk. Hiç vazgeçmediler.
Oyunun geneline bakarsanız Trabzonspor farkını görebilirsiniz. Her anlamda üstün olmamıza rağmen normal
Türkiye’de hakem camiası, futbolun en zayıf halkası...
Yöneticisinin, hakeminin, gözlemcisinin kaderi, iki dudağın arasında...
Bakmayın Futbol Federasyonu Başkanı ve yöneticilerinin pozitif mesajlarına...
İşler yolunda giderken yanlarında olurlar, tökezledin mi tekmeyi vururlar.
Futbolda skor elbette önemli. Ama başlangıç hamleniz güne dair değil, koca bir sezona ışık tutacak ise, Trabzonspor yeni formatlı Avrupa Konferans Ligine ve sezona olumlu sinyaller ile başladı. Kafalarda soru işaretleri yok mu? Elbette var, lakin umutsuzluğa sevk etmemeli.
Bir Barcelona, Real Madrid, Juventus veya Liverpool değilseniz, oyununuzu kabul ettirmek yerine rakibi iyi analiz edip, önlem alır, sonuca ulaşmak için kendi stratejinizi belirlersiniz.
Trabzonspor ilk resmi maçında ikinci ve üçüncü bölgede doğru işler yaparken, savunmasında alarm verdi. Molde dört kere geldi kalemize, üçü gol oldu. Geçen sezonun en güvenli bölgesinin, belli ki yeni oyun formatında ruh hali bozulmuş.
Yoksa böyle bir rakip karşısında bu kadar basit goller yemenin izahı olamaz.
Sanıyorum Abdullah Avcı’nın öncelikle kafa yorması gereken konu belli oldu. Orta üçlünün ofans kadar savunmasına da katkı sağlaması gerek. Rakibi asla küçümsemiyorum, ama güç sende ise girdiğin pozisyonları cömertçe harcamayacaksın. Normal