Trabzonspor’un 8 yabancı oyuncusu var. Hepsi birbirinden maliyetli. Tümünü maç listesine yazsanız, saha içinde 5 tanesinden yararlanacaksınız. Bunların ikisi forvet. Dün Başakşehirspor karşısında Yatabare sakatlığı nedeniyle yoktu, Cardozo ise henüz hazır olmadığı için kulübede idi.
Yani, yaptığı onca transfere karşın Vahit Halilhodzic santrforsuz başlamak zorunda kaldı maça. Alternatif ise, daha önce sağ kanatta görmeye alıştığımız Sefa oldu. Dolayısıyla hücum organizasyonlarında alışılmadık bir durumla karşı karşıya kaldı Trabzonspor. Belki Waris’in doğrudan kaleye giderek tehlike yaratabileceğine, belki de duran top organizasyonlarına güvenmişti Boşnak hoca.
Lakin ilk yarıda düşündüklerinin hiçbiri olmadı. Bordo-mavili ekip, Mehmet Ekici’nin ceza alanı dışından sert şutunda kaleci Volkan’ın kritik müdahalesi, pozisyonun devamında ise Waris’in altı pastan topu dışarı attığı an gole yaklaşabildi sadece. Buna karşın sakin oynamaya ve hızlı hücumla şans bulmaya çalışan Başakşehirspor, yakaladığı iki fırsatı da değerlendiremedi. İki takım açısından da kısır bir ilk yarı oldu.
Bu maça kadar merak edilen soru şu idi; “Bu sezon üçü Avrupa, ikisi süper lig olmak üzere oynadığı
Futboldaki hızlı gelişim, artık teknoloji ile atbaşı. Bundan 10 yıl önce hakem orta sahadan maç yönetirken, bugün futbolcu kadar koşmalı, sahanın her yerinde pozisyonu takip etmeli ve en doğru kararı verecek fizik kondüsyona sahip olmalı.
Gelelim gerçeklere; oyuncunun yaşı ortalama 28, hakemin 40.
Futbolcu yılda ortalama 1 milyon, hakem 100 bin lira kazanıyor.
Oyuncu fahiş hata yapıyor, haftaya maça çıkıyor. Hakem penaltıyı atlıyor, haftalarca kızağa çekiliyor.
Peki, ortada rahatsızlık veren bir adaletsizlik yok mu?
Olmaz mı? Başından sonuna, adaletsizliğin ağa babası hem de..
Lakin o adaletsizlik futbolun her unsurunda var. Futbolcusu, teknik adamı, hakemi, medyası, tribünü, sokağı... Nasiplenmeyeni yok!.
Vahid Halilhodzic kafasındaki kadroyu nihayet Metalist maçında sahaya sürme şansı buldu. Sakatlığı nedeniyle bir süredir riske etmediği Cardozo ilk onbirde çıktı. Berkalem ve Papadopoulos savunmanın göbeğindeki yerini aldı. Daha ilk maçında gösterdiği performansla dikkat çeken Waris solda, Sefa sağda, ortada ise Medjani, Salih ve Constant üçlüsü rakibi durdurmak üzere kurgulanmıştı. Bu tercihler sonrası ilk kesiği Fenerbahçe müsabakasında beğeni kazanan Yatabare yemişti. Unutmadan geçen sezondan sadece iki oyuncu, Onur ve Zeki vardı kadroda! Şimdi, ideale yakın bu kadrodan, önemli eksikleri bulunan Metalist karşısında ne beklenir? Ezberinizi bozun. Takımın başında Halilhodzic gibi garantici bir teknik adam varsa, önce savunma güvenliği, sonra topa daha çok sahip olma gayreti ve Cardozo’yu devreye sokma planı elbette. İlk 25 dakika Trabzonspor’un yapmak istediği bu olunca, Metalist kendi yarı alanından beklemediği kadar kolay çıktı, neredeyse hiç baskı görmedi. Trabzonspor bir duran toptan, köşe atışından Constant ile golü atıncaya dek rakip kalede tehlike yaratacak tek pozisyon bulamadı. Skor üstünlüğünü sağlayan temsilcimizin daha ofansif oynaması beklenirken, bunu yapmak
Şike davasına konu olan 2010-11 sezonundan bu yana Fenerbahçe ile oynadığı maçlarda psikolojik eşiği bir türlü aşamamıştı Trabzonspor. Saha dışındaki gerilim takıma hep olumsuz yansımış, alınan kötü sonuçlar ve yaşanan olaylar, adeta bordo-mavili ekibin yakasına yapışıp kalmıştı.
Bu kez ilk onbirinde o atmosferi yaşamamış 8 yeni oyuncuyla çıktı sahaya Karadeniz temsilcisi. Son 15 gündür bu maçın önemine dair işittikleri söylemlerin nasıl bir motivasyon yaratacağı bir yana, transferde harcanan onca paranın skora yansımasını istiyordu taraftar.
Yıllardır kazandığı sinir savaşının avantajına karşın, tıpkı rakibi gibi Fenerbahçe de uzun süre temkinli oynadı. Haklıydı. Yatabare gibi hava toplarına çok hakim, Waris gibi çok seri ve sürekli kaleye gitmeyi düşünen iki tehlikeli adamı kontrol etmek zorundaydı. Trabzonspor ilk yarıda bu silahları hızlı hücumlarda kullanmayı denedi ancak bir kez şans buldu. Maçın 36. dakikasında Waris’in Mert’te kalan şutu maçın da ilk pozisyonuydu. Buna karşın Halilhodzic, Emenike ve Sow’un yüzünü kaleye dönmesine izin vermeyen bir savunma kurgusunu ön plana almıştı ki, başarılı oldu. Fenerbahçe topu sürekli Gökhan ve Caner’in kullandığı kanatlara
Önce Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Şanlıurfa GAP Arena stadıyla ilgili soruşturma açtırdı.
Ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından görkemli bir törenle hizmete giren Mersin Olimpiyat Stadı’nda maç oynanamayacağı açıklandı.
İkisinin de gerekçesi yeni Türkiye söylemlerini tekzip eder nitelikte!
Urfa Stadı’nın çimleri bakımsızlıktan kurumuş, Mersin’de ise saha zemini futbolcu sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuştu.
İnsanın hafızası almıyor.
Şanlıurfaspor müthiş paralar harcayarak Süper Lig’e çıkma gayretinde...
Mersin İdmanyurdu bu sene yükseldiği Süper Lig’de iddialı olabilmek için daha şimdiden hesabı kitabı karıştırmış durumda.
Medyaya yansıyan haber, Abdullah Kiğılı gibi sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yıllarca hizmet etmiş bir spor adamı için fazlasıyla ağırdı.
İddiaya göre Kiğılı, Fenerium Mağazaları Genel Müdürü’nün, Aziz Yıldırım tarafından görevden alınmasına tepki göstermiş, başkan da kendisine, “Seni de kovdum Abdullah...” demişti.
Kiğılı’yı Futbol Federasyonu yönetim kurullarında yer almaya başladığı 90’lı yılların başından beri tanırım. Sözünün eri, dürüst, doğru bildiğininden şaşmayan, yeni fikirlere açık, onca işinin arasında futbola hizmet etmekten keyif alan bir insandır. Camiada bu meziyetleri sayesinde saygınlık kazanmış, TFF’deki görevleri sırasında Fenerbahçeli olmasına karşın, tarafsızlığını koruyabilmiş bir yöneticidir.
O haberi okuyunca şaşırdım. Aziz Yıldırım bu kadar ileri gidebilir, dava arkadaşını medya önünde küçük düşürecek tarzda açıklama yapabilir mi diye düşündüm.
Öyle ya, bu ifadeler ne bir kulüp başkanına, ne de yıllarca birlikte çalıştığı yöneticisine yakıştırılacak cinstendi.
Lakin gazetelerde, internet sitelerinde, televizyonlarda kulüp aleyhine çıkan her haberi “Zorunlu açıklama”, “Bilgilendirme”, “Kamuoyuna duyuru” adıyla yalanlayan Fenerbahçe
Memnuniyetsizlik, şikayet, zaman ve sabır... Bunlar Trabzonspor Teknik Direktörü Vahid Halilhodzic’in ağzından son dönemlerde duymaya alıştığımız sözcükler... Boşnak hoca adeta uçan kuştan şikayetçi. Transferin gecikmesi, saha içi ve dışında yaşanan olaylar belli ki canını sıkmış. Takımın istediği düzeye gelmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor ve camiadan sabır bekliyor.
Onca transfer sonrası beklentilerin yükseldiği bir ortamda hoca haksız değil aslında. Yarıdan fazlası değişmiş bir ekibin uyumu, takım hüviyeti kazanması ve saha sonuçlarının istendiği gibi gelişmesi için elbette makul bir süre gerekli. Galiba Halilhodzic’in “Hazırız” dediği güne kadar Trabzonspor’un puan kayıpları yaşaması, taraftarını üzmesi doğal karşılanmalı. Dolayısıyla hocanın, yönetim de dahil camiayı “şampiyonluk” sözcüğünden uzak tutmaya çalışması, hiç garipsenmemeli.
* * *
Öncelikle şunu söyleyelim. Bu kadar sıkıntı konuşurken Trabzonspor’un Erciyes deplasmanından çıkardığı puan küçümsenmemeli. Çünkü henüz ne oynadığı, nasıl oynamak istediği ve sistemin parçası olacak futbolculardan yoksun bir kadro mücadele eden takımı, kendisinden çok daha hazır olduğu gözlenen rakip karşısında zaten
Bu sütunlarda çoğu kez eleştirdik İbrahim Hacıosmanoğlu’nu. Tek adama dayalı yönetim anlayışını, sivri dilini, olaylara yaklaşım tarzını ve siyasi mesajlarını Trabzonspor üzerinden vermesini hem yadırgadık, hem de temsil ettiği camiaya yakışmadığını ifade ettik. Sonuçta kendi bakış açısıdır, günahı da sevabı da boynunadır dedik.
Lakin, Hacıosmanoğlu’nun Rostov Havaalanı’nda oyuncusu Belkalem için ortaya koyduğu tavır ve mücadele, gerçekten takdire değerdi.
Rus pasaport polisinin ülkeye sokmadığı, hatta ilk uçakla geri göndermeyi kafasına koyduğu Belkalem’in yanından bir dakika ayrılmayan ve 4 saati aşkın bir süre yaşanan haksızlığı ortadan kaldırmak için uğraşan Trabzonspor Başkanı, yukarıda saydığımız tüm olumsuzlukların önüne geçecek bir duruş sergiledi.
Rus polisinin uzlaşmadan uzak ve sert tutumu karşısında geri adım atmadı. Siyasi ilişkilerini oyuncusunun mağdur olmaması için sonuna kadar kullandı.
Çeliği eritti
Ruslar “asla olmaz” dedikçe, Hacıosmanoğlu “olacak” diye diretti. Açık söyleyelim, bu direniş ve sonuçları, eski doğu bloku ülkeleri liderinin bükülmez denen çeliğini eritmeye yetti.
Anımsarsınız, iki yıl önce Fenerbahçe basketbol takımı, Eurolegaue