Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’e gelen kanun tasarısı, çalışma hayatında pek çok konuda değişiklik öngörüyor. Çalışanlar açısından tasarının en önemli maddesi, yıllık izin kullanımında değişiklik öngören madde...
Hem çalışanlardan, hem işverenlerden gelen talepler sonucunda yıllık izin kullanım koşullarının değiştirilmesi gündeme gelmişti. Tasarı bu yöndeki talepler sonucunda hazırlandı. Peki, tasarı bu haliyle yasalaşırsa yıllık izinler nasıl kullanılacak?
İş Kanununa göre işçi yıllık izin hakkını 1 yılın sonunda elde eder. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmış işçi, 1 yılın sonunda yıllık izin kullanma hakkına kavuşur. Aynı işverene bağlı (A) işyerinde 6 ay, (B) işyerinde 6 ay çalışmış işçi de yıllık izin hakkına kavuşur. Yıllık izin hakkı için kriter aynı işyerinde değil, aynı işverene bağlı olarak çalışmadır. İşyerinde kıdemi 1 ila 5 yıl olan işçiye (5 yıl dahil) 14 gün, 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan işçiye 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçiye ise 26 gün yıllık ücretli izin verilmelidir.
En çok 3’e bölünüyor
Bu süreler, yıllık izin verilebilecek en az sürelerdir. İşveren isterse işyerinde yıllık izin sürelerini daha uzun belirleyebilir. Diğer yandan,
SSK’lı, Bağ-Kur’lu veya devlet memuru çalışanların emeklilikleri farklı şartlara tabi. Sigortalı yani 4-a’lı çalışanların emeklilik şartlarını incelediğimiz bu yazıda 3 koşula dikkat çekiyoruz
Emeklilik, çalışanların statülerine göre, yani SSK’lı (4-a), Bağ Kur’lu (4-b) veya devlet memuru (4-c) olmalarına göre farklılık gösterir. Bugünkü yazımızda sigortalı, yani 4-a’lı çalışanların emeklilik koşullarını inceleyeceğiz.
Genel olarak bir veya birden fazla işverene bağlı olarak hizmet sözleşmesiyle çalışanlar için 4-a, yani eski adıyla SSK koşulları geçerlidir. Bu sigortalılar için emeklilikte 3 koşulun bir arada yerine getirilmesi şarttır. Hem emeklilik için gerekli yaşı tamamlayacaksınız, hem prim ödemeniz dolmuş olacak, hem de başlangıçta erkek ve kadın için farklı olan sigortalılık süreniz tamamlanacak. İşte bu 3 koşul tamamlanınca emekli aylığına hak kazanırsınız.
SSK’lılar için emekli olma şartlarını sigorta başlangıç tarihi belirliyor. Sigortaya giriş tarihinize göre emeklilik yaşı ve ne kadar prim ödeneceği ortaya çıkıyor. Sigortalıların emeklilik koşullarında zamanla yapılan yasal değişiklikler ise farklı emeklilik tarihlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
1999 ve
Dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren kooperatifler 600 milyar doları bulan iş hacmi ile küresel düzeyde 1 milyardan fazla insana hizmet ediyor. Kooperatiflerin yüzde 27’si tarım ve gıda alanında faaliyet gösteriyor. Diğer taraftan, kooperatifler ticari işletmeler için temel oluşturan özgün bir model ortaya koyuyor ve önemli ölçüde istihdam yaratıyorlar. Bu anlamda, özellikle şeker pancarı tarımının kooperatifler kanalıyla ülkemiz açısından istihdama önemli katkılar sağladığını söylemek mümkün.
Şekerpancarı üretimi, ekonomik, sosyal ve kültürel önemi nedeniyle son zamanlarda sıkça gündeme geliyor. Dünyanın en büyük şeker üreticisi Brezilya. Ardından Hindistan ve Çin geliyor. Türkiye ise şekerpancarı üretiminde 12’inci, pancar şekeri üretiminde ise dünyada 5’inci sırada.
Pankobirlik verilerine göre, Türkiye’de her yıl 150 bin çiftçi ailesi pancar tarımı ile geçimini sağlıyor. Fabrikalarda daimi ve mevsimlik olarak 10 bin kişiye, bakım ve hasat dönemlerinde 200 bin mevsimlik tarım işçisine istihdam yaratılıyor.
Şeker pancarı çiftçisinin kendi imkânları ile sulama suyuna kazandırdığı 1.7 milyon dekar tarım arazisi ile sağladığı istihdamın yatırım değeri bugüne kadar 1.6
İşverenlerin büyük kısmı eleman bulamamaktan şikayet eder. Bunun en temel nedeni, işverenin talep ettiği becerilerle, iş arayanların becerilerinin örtüşmemesidir. Bunun dışında, işverenlerin bir diğer şikâyeti de buldukları elemanların iş beğenmemesidir. İşverenlere göre “Kimse iş beğenmiyor”dur. Gerçekten de kuru temizlemeciler dağıtım elemanı, restoranlarsa bulaşıkçı bulmakta zorlanır. Yani, pek çok kişinin rahatlıkla yapabileceği işler için bile eleman bulmak bazen çok zor olabilir. Sosyal yardımların etkinliği konusuyla bu sorun aslında tam anlamıyla örtüşüyor. Geçen hafta Meclis’e gelen kanun teklifiyle bu konuda ciddi bir adım atılacak.
Tembelleştirmemeli!
Sosyal yardım, sosyal güvenlik sistemine dahil olamayan kişilere hayatlarını sürdürmeleri için sağlanan bir destek. Yani, aslında “asli” değil, “tali” bir unsur. Bir devletin amacı, tüm vatandaşlarına iş bulmak ve onların gelire sahip olmasını sağlamak olmalıdır. Ancak çalışamayacak durumdakilere veya farklı nedenlerle iş bulamayanlara, sosyal yardımlarla destek sağlanır ve bu kişilerin yoksulluk riskiyle karşılaşmaları engellenir. Diğer yandan, bu kişilerin sosyal yardımlara bağımlı hale gelmemeleri ve iş bulmalarının
2015 yılı hanehalkı işgücü anketi sonuçları, bir önceki yıla kıyasla işgücüne katılım oranında artış olduğunu gösteriyor. 2014’te yüzde 50.5 olarak gerçekleşen işgücüne katılım oranı, 2015 itibarıyla yüzde 0.8 puan yükselmiş ve yüzde 51.3 olmuş. Madalyonu tersine çevirdiğimizde bu durum çalışma çağındaki nüfusun diğer yarısının işgücüne dahil olmadığı anlamına geliyor. Türkiye’de işgücüne dahil olmama yönünde güçlü bir eğilim var. Bunun en önemli nedenleri, ev işleriyle meşgul oldukları için kadınların işgücüne katılımlarının düşük olması, sosyal yardımlar nedeniyle işgücünün dışında kalmayı tercih edenler, eğitime katılımın genişlemesi ve uzun süre iş arayan ancak bulamadığı için ümidini kaybeden kişiler.
2015’te işgücü piyasası içinde yer almadığını beyan eden kadınların sayısı 11 milyon 498 bin. İş bulma ümidini kaybederek iş aramaktan vazgeçen kişi sayısı da 676 bin. Bu iki göstergeden daha olumlu yorumlanabilecek olan ise eğitime katılımdaki artışa dair ipuçları veren, eğitim/öğretim nedeniyle işgücünün dışında yer alanların sayısı. Bir taraftan, işgücünün nitelik düzeyindeki artışa işaret eden bu gösterge; diğer taraftan, işsizliğin ertelenmesi ya da ötelenmesi demek de
Başbakan Ahmet Davuto-ğlu’nun müjdesini verdiği taşeron işçilere kadro hakkının detayları netleşiyor. Başbakan, kamuda görev yapan tüm taşeron işçilerin kadroya geçirileceğini ifade etmişti. Söz konusu düzenlemeyle 720 bin taşeron işçi kadro hakkına kavuşacak. Bu açıklama sonrası taşeron işçilerin kafasında, geçişin nasıl olacağına ilişkin sorular var.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, kamuda görev yapan taşeron işçilerden 1 Kasım 2015 ve öncesinde işe girmiş olanlar kadroya geçirilecek. Bu tarihten sonra taşeron işçi olarak kamuya alınan taşeron işçiler için kadro hakkı söz konusu değil. Tarih belirlenmesinin amacı, taşeron işçilere kadro verileceği vaadinden sonra kamuya taşeron işçi olarak alınan kişilerin kadroya geçirilmesinin engellenerek, olası suiistimallerin ortadan kaldırılması.
Statü ne olacak?
Devlet Memurları Kanunu’nda memur, sözleşmeli personel ve işçi statüleri bulunuyor. Taşeron işçilerden kadroya geçirilecekler “özel sözleşmeli personel” statüsünde kamuya atanacak. Bu statünün çalışma koşulları, mali ve sosyal hakları ayrıca düzenlenecek. Özel sözleşmeli personel statüsünde atanacak kişiler, aynen diğer sözleşmeli personeller gibi memurların toplu
Taşeron işçilik çalışma hayatının en büyük sorunuydu. İş Kanunu’na farklı amaçlarla dahil edilen ancak hatalı uygulamalarla “modern köleliğe” dönüşen taşeron işçilik sorununun çözümünde çok büyük adım atıldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dünkü açıklaması sonrasında kamuda çalışan bütün taşeron işçilere kadro hakkı tanınacak. Bu, taşeron işçiler ve aileleri için çok büyük bir müjde.
Başbakan kamuda asıl iş, yardımcı iş ayrımı olmaksızın tüm taşeron işçilere kadro verileceğini açıklandı. Taşeron işçilerin merakla beklediği yardımcı iş, asıl iş ayrımının kadro konusunda önemi kalmadı.
Herkese kadro var
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdiğinden bu yana, gerek işçiye gerek işverene pek çok yeni yükümlülük getirdi. İşverenin söz konusu yükümlülükleri kuşkusuz çok daha kapsamlı. Bu anlamda, işverenler iş güvenliği profesyonellerini görevlendirmek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışanları bilgilendirmek, risk değerlendirmesi ve acil durum eylem planı yapmak gibi yeni yükümlülüklerle karşı karşıya kalırken; işçiler ise mesleklerine ilişkin mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğunu yerine getirmek zorunda. Dahası, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereğince belirli meslekler açısından söz konusu olan bu zorunluluğu yerine getirmeyen çalışanlar işlerini kaybedebilirler.
Kimleri kapsıyor?
Kanun gereği, çok tehlikeli ve tehlikeli sektörlerde yer alan işyerlerinde “40 meslekte” istihdam edilen işçilerin mesleki eğitim alma zorunluluğu söz konusu. İlgili tebliğde, çok tehlikeli ve tehlikeli sektörlerde yürütülen işlere ilişkin sayılan mesleklerde, mesleki eğitimi bulunmayan işçilerin çalıştırılmaması gerekiyor. Söz konusu mesleklerde 25 Mayıs 2016 tarihinden itibaren mesleki yeterlilik belgesi olmayan işçilerin istihdam edilmesi mümkün olmayacak. Bununla birlikte,