Ayağınız kayar düşersiniz, “Oluyor böyle şeyler, görünmez kaza işte” denilebilir o zaman. Ama bir arabalı vapur daha son araba tam yerleşmeden iskeleden ayrıldığında işte bunu diyemezsiniz. Özellikle de 5 yaşında bir çocuğun hayatına mal olmuş, anneannesini yoğun bakımda mücadele verirken bırakmışken.
Her ölüm acı, çocukların ölümü daha da acı. Böyle büyük acıların arkasından boşboğazlık etmemek için belediye başkanı ya da devlet büyüğü olmaya da gerek yok.
İnsan olmak, biraz da olsa vicdan sahibi olmak yeterli.
BERGÜZAR KOREL HAKLI
Dün Twitter’dan Bergüzar Korel isyan ediyordu: “‘Oluyor böyle, bunlar görünmez kazalar’ diyen Bayrampaşa Belediye Başkanı Atilla Aydıner, bu görünmez kaza değil. Senkron hatası da değil. Peşini bırakmayacağız. Bizim canımız gitti. Ece’miz gitti. Bir anne evlatsız kaldı, diğer annemiz yaşamak için mücadele ediyor. Kaza, feribotun kapak kapanmadan iskeleden ayrılması sonucu meydana geldi. Biraz insan olun, biraz yürekli olun! BİRAZ!!!!!!”diyordu. Ardından da ekliyordu, “Sağlıklı bir yavru için lösemi deyip ‘zaten ölecekti’ imasında bulunan zihniyet. Ben size ne diyeyim, ne edeyim? Vicdansızlar!”
Sonuna kadar haklıydı. Özellikle de
Her şeyin iptal olduğu cuma gecesi Maçka GMall’dayız, Dot’un yeni oyunu ‘Dövüş Gecesi’ni izlemek üzere... İçeri girerken kimliklerimizi alıyor, seçim yapmamız gereken cihazı teslim ediyorlar. Artık nasıl paranoyak olduysak “Bütün bilgilerimizi kimlikten alacaklar” konuşmalarına şahit oluyoruz. Oysa basit bir prosedür, cihazların kaybolmaması için.
Sonra salonda yerlerimizi alıyoruz, Dot oyunlarında yerler numarasız, ne kadar geride kalırsanız o kadar iyi, başınıza bir şey gelme riskini azaltıyorsunuz. Bu oyunda kumandası elinizde olan bir seçim simülasyonundasınız.
Bir sunucu çıkıyor ve önce izleyiciden kendini tanıtmasını istiyor. Böylece çoğunluğun 25-45 yaş aralığında kadın olduğu çıkıyor ortaya. Aylık gelir durumu da 2500-5000 TL aralığında. Daha sonra sıra geliyor sunucunun tek tek 5 adayı tanıtmasına. İlk izlenim önemli tabii. Hiç düşünmeden sırf yakışıklı diye Serkan Altunorak’a oy verenler oluyor. Sonra en çok oy alan aday da, en az oy alan aday da kendisini anlatıyor.
Derken bir sonraki oylamada sonuçlar değişmeye başlıyor. En hırslı ve vahşi olan bir numaraya yükseliyor, neredeyse yüzde 50 oy alıyor, kalan yüzde 50 diğer dört aday arasında bölünüyor. Daha sonra
Evet, hep birlikte sosyal hayata ara verdik. Belki de ilk kez böyle hep birlikte hareket ettik. İstanbul Moda Haftası’nda defileler ertelendi, konserler, tiyatrolar, sergi açılışları bir bir iptal edildi, gece kulüpleri kapılarını açmadı.
İptal edilemeyen moda haftası defilelerinde bile Berkin Elvan anıldı. Podyuma Berkin Elvan yazılı tişörtlerle ya da elinde ekmekle çıkan tasarımcılar oldu. Antrepo dışında gerçekleşecek tüm moda etkinlikleri ertelendi. Gamze Saraçoğlu defilesinde ise müzik yoktu.
Gece hayatında da durum farklı değildi. Mekanların bir kısmı müzik çalmayarak, bir kısmı da kapılarını açmayarak ‘yastayız’ mesajı verdi. “Sosyete uyuma, çocuğuna sahip çık” sloganlarıyla inleyen Nişantaşı’nda Atiye Sokak mekanları tamamen kapalıydı.
İzzet Çapa işletmelerinden Biber ve Sess’e şehirde birçok mekan kapalı olduğunu erken saatlerde duyurdu. Kalabalığı her zaman sokaklara taşan Lucca’da bile müzik yoktu.
Sadece sokaklar değil, ünlü isimler de destek verdi, Berkin Elvan için tweet’ler attı, yazılar yazdı. Televizyon dizilerinin setlerinde, bütün çalışanlar hep birlikte Berkin Elvan’ı andı.
Cem Yılmaz “Şakamız bitti, üzgünüz” dedi.
Sezen Aksu ‘Kibir, iktidar
Dün gece yatarken bugünün yazı konusu belliydi. Bugün size İstanbul Moda Haftası’ndan bahsedecektim, uzun uzun ilk günün değerlendirmesini yapacaktım. Deri Tanıtım Grubu Başkanı Ruken Mızraklı’nın İtalyan Vogue’un 26 yıllık yayın yönetmeni Franca Sozzani’yi moda haftasında ne kadar iyi ağırladığını anlatacaktım.
Sozzani’nin bitmek bilmez defileler karşısında nasıl şaşırdığını ama ne kadar iyi idare ettiğini de söyleyecektim.
Defne Samyeli’nin 17 yaşındaki güzeller güzeli kızı Deren’i Atıl Kutoğlu defilesinde gururla podyumda izleyişini de yazacaktım.
Bugün öyle bir sabaha uyandık ki, bütün bunlar son derece anlamsız geliyor şimdi.
Daha çocuklarımızı bile koruyamıyorsak, bırakın korumayı, bilinçli ya da bilinçsiz hedef haline bile getirebiliyorsak; moda haftamız şahane olsa neye yarar?
ÜZGÜNÜZ ÇOCUK!
Ağzımızı bıçak açacak halde değiliz, içimiz yanıyor. Konuşacak, söyleyecek bir şeyimiz de yok. Sözün bittiği yerdeyiz.
Dün başlayan Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’un defileleri, sunumları ve çok konuşulacak partileriyle 5 gün boyunca gündemimiz değişiyor.
n İstanbul Moda Haftası’nın neden İtalyan marka Gucci’yi anlatan ‘The Director’ filminin gösterimiyle başladığını anlamayan bir tek ben olabilir miyim? Yerli markaları dünyaya tanıtma iddiasıyla başlayan moda haftamızın ‘Runway’ programının yabancı bir markanın belgeseliyle açılmasının Meg Ryan’lı kurdeleli açılıştan çok da bir farkı var mı? Tamam, bir moda belgeseli yan etkinliklerde olabilir ama takvimde böyle bir gösterime yer ayırılması ne kadar doğru?
GALERİDE MODA SUNUMU
* Bu sezon moda haftası Karaköy’de Antrepo No.3’te. Evet, Kuruçeşme’den daha merkezi olduğu kesin. Ama bu sezon ilk defa defilelerin birçoğu farklı lokasyonlarda gerçekleşecek. Örnek verelim, Mehtap Elaidi ‘İstanbul is the new black’ koleksiyonunu Galeri Mana’da tanıtarak ilk defa bir sanat galerisinde moda sunumu yapmış olacak.
Zeynep Tosun defilesi Avusturya Konsolosluğu’nda, Özgür Masur defilesi ise Fransız Sarayı’nda gerçekleşecek. Nazlı Soylu ve Tuğçe Ergun’un markası Lady Faith ise ‘Alaçatı’ adlı yeni koleksiyonlarını Lucca’da sunacak. Aslı Filinta
İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’yla dün kaldığımız yerden bugün devam ediyoruz. Konumuz, Türkiye’nin son dönem mimarisinden Venedik Bienalleri’nde Türkiye’nin kalıcı bir pavyona sahip olmasını sağlayan isimlere uzanıyor
Bu yıl ilk defa Venedik Mimarlık Bienali’ne katılıyoruz. Türkiye’deki son dönem mimariyi nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de imar disiplini açısından çok büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Kentlerimizi koruyamamış olmamız, kentlerimizin kontrolsüz bir biçimde genişlemiş olması tabii üzücü ve giderilmesi çok zor. Kentlerimizde gördüğümüz imar düzensizliğini mimarlarımızın sırtına yüklemek doğru değil. Mimarların kalitesizliği değil bu. Bunun çok çeşitli nedenleri var.
İmar açısından düzenli gelişen kentle düzensiz gelişen kent arasında çok büyük farklar oluyor. Çok çeşitli alanlara yansıyor. İmar konusunda disiplinli yaklaşım sergileyen toplumlar hem birbirlerine saygılı, hem geçmişlerine saygılı, hem geleceklerini planlayan, hem teknolojiyi kullanabilen, hem çevreye saygılı yapılar ve kentler oluşturuyor. Eğer bunu yapamıyorsanız, bütün bu alanlarda eksikleriniz var mesajını ortaya koyuyorsunuz aslında. Ne kadar çok şeyin göstergesi
Venedik Bienali’nde artık sanatçı ve mimarlarımızı ağırlayacak kalıcı bir Türkiye pavyonu var. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı bu konuda “Sabit bir mekana sahip olmamız ülkemizin uluslararası alanda bilinirliğine önemli katkılarda bulunacak” diyor
Venedik Bienali’ne 2005’te ilk kez gittiğimde ne kadar etkilendiğimi unutamam. Hüseyin Çağlayan’ın “Olmayan Varolma” adlı video çalışmasını Palazzo Levi’de izlemiştik. Oyuncu Tilda Swinton o zaman daha bu kadar popüler değildi. Serginin küratörü Beral Madra, koordinatörü ise Murat Pilevneli’ydi. Daha sonra hep birlikte diğer ülke pavyonlarını büyük bir heyecan ve kıskançlıkla gezmiştik. Aradan yıllar geçti. Sonunda bu yıl İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve
21 destekçi sayesinde Türkiye, Venedik Bienali’nde 20 yıl süreyle kalıcı bir pavyona kavuştu. Bu önemli gelişmenin perde arkasını İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’dan dinledim.
Hiç bilmeyen birine Venedik Bienali’ni nasıl anlatırsınız?
Bu hafta sandığımdan daha da zor bir görevim vardı. Dünya çapında bir eğlence hayatı ve parti gurusuna bir mekanda İstanbul gece hayatını özetlemem gerekiyordu. Alışığım, “Bu akşam nereye gitmeli?” sorularına ama bu sefer durum farklıydı. Berlin’den Los Angeles’a birçok şehrin en havalı kulüplerini kuran biri vardı karşımda. Yine de hiç düşünmeden “Lucca’ya gidiyoruz” dedim. İstanbul gece hayatında kim, nerede, nasıl eğleniyor, daha çok ne yeniliyor-içiliyor, hangi müzikle coşuluyor hepsinin cevabını Lucca’da bulabileceğini söyledim.
Eminim çok güzel restoranlara götürüldü, en şahane manzaralara nazır Türk yemeklerinin tadına baktı, Asmalımescit’i tavaf etti, Ulus 29-Sunset hattını öğrendi ama en lokal eğlenceyi Lucca’da gördü.
YENİ BULUŞMA NOKTASI
10 sene oldu Lucca hayatımıza gireli.
İstanbul gibi mekanların uzun yaşayamadığı bir şehirde bu çok önemli bir başarı. Lucca’nın patronu Cem Mirap gelen bütün teklifleri reddetti ve şube açmadı. Şimdi ise Cem Mirap yeni bir yer daha açıyor, Cantinery.
Aylardır adını bekliyoruz. Her konuştuğumuzda ‘gastronomik bir kantin’ sözü geçiyordu cümle içinde ama adı son ana kadar açıklanmadı.