Dün gece yatarken bugünün yazı konusu belliydi. Bugün size İstanbul Moda Haftası’ndan bahsedecektim, uzun uzun ilk günün değerlendirmesini yapacaktım. Deri Tanıtım Grubu Başkanı Ruken Mızraklı’nın İtalyan Vogue’un 26 yıllık yayın yönetmeni Franca Sozzani’yi moda haftasında ne kadar iyi ağırladığını anlatacaktım.
Sozzani’nin bitmek bilmez defileler karşısında nasıl şaşırdığını ama ne kadar iyi idare ettiğini de söyleyecektim.
Defne Samyeli’nin 17 yaşındaki güzeller güzeli kızı Deren’i Atıl Kutoğlu defilesinde gururla podyumda izleyişini de yazacaktım.
Bugün öyle bir sabaha uyandık ki, bütün bunlar son derece anlamsız geliyor şimdi.
Daha çocuklarımızı bile koruyamıyorsak, bırakın korumayı, bilinçli ya da bilinçsiz hedef haline bile getirebiliyorsak; moda haftamız şahane olsa neye yarar?
ÜZGÜNÜZ ÇOCUK!
Ağzımızı bıçak açacak halde değiliz, içimiz yanıyor. Konuşacak, söyleyecek bir şeyimiz de yok. Sözün bittiği yerdeyiz.
14 yaşında; evden çıkmış, ekmek almaya gidiyordu. Bir protestoya katılmamıştı, bir taşkınlık yapmıyordu.
Kaldı ki, protestoya da katılabilirdi ve bunun sonucu da böyle olmamalıydı.
Ekmek almaya giderken gaz fişeğiyle vuruldu.
Tam 269 gün direndi. 15 yaşına bastı.
Komada mücadelesi devam etti ve bunun 268 gününde bir özür dileyen bile yoktu.
16 kiloya kadar düşmesi gerekiyordu, “Gereken yapılsın” denilmesi için.
Peki onu vuranlara ne oldu? Tam 239 gün sonra haklarında soruşturma açıldı ama sonuç alınamadı.
Sonuç, 15 yaşında bir çocuğu kaybettik. Pisi pisine!
Acı çekiyoruz. Nasıl çekmeyelim, hepimiz suçluyuz.
Çocuğu olanlar da, olmayanlar da anlıyor, bir çocuğun değerini ve çocukları pisi pisine kaybetmenin bu kadar kolay olmaması gerektiğini.
Bundan sonra istediğimiz kadar “Berkin ölümsüzdür” desek ne yazar? Onu geriye getirir mi?
Geriye ne kalıyor, başta ailesine olmak üzere hepimize başsağlığı ve sabır dilemekten başka?
FOTOĞRAFTA ASIL BAKILMASI GEREKEN
Tuncay Özkan, 6 sene sonra tahliye oldu. Kızıyla, eşiyle, dostlarıyla kucaklaşmasına hep birlikte tanık olduk.
Bu manzarada hiç konuşulmayan ama en çok dikkat çeken, eşim diye teşekkür ettiği Duygu Dikmenoğlu’ydu.
Evet, anne-babayı, çocukları, kardeşi için her koşulda beklemek kaçınılmazdı. Ama sevgiliyi, eşi beklemek; üstelik de 6 sene hapis yatan, müebbet cezasına çarptırılan eşi beklemek takdire şayandı.
Hele de genç, güzel ve ünlü bir kadının bu 6 sene boyunca bir gün bile magazine yakalanmadan, ortalarda hiç görünmeden ve buna rağmen hiçbir duruşmayı kaçırmadan eşinin yanında olması daha da önemliydi.
İşte sırf bu bile bir erkeğe şanslı diyebilmemiz için yeterli aslında.