Bu hafta sandığımdan daha da zor bir görevim vardı. Dünya çapında bir eğlence hayatı ve parti gurusuna bir mekanda İstanbul gece hayatını özetlemem gerekiyordu. Alışığım, “Bu akşam nereye gitmeli?” sorularına ama bu sefer durum farklıydı. Berlin’den Los Angeles’a birçok şehrin en havalı kulüplerini kuran biri vardı karşımda. Yine de hiç düşünmeden “Lucca’ya gidiyoruz” dedim. İstanbul gece hayatında kim, nerede, nasıl eğleniyor, daha çok ne yeniliyor-içiliyor, hangi müzikle coşuluyor hepsinin cevabını Lucca’da bulabileceğini söyledim.
Eminim çok güzel restoranlara götürüldü, en şahane manzaralara nazır Türk yemeklerinin tadına baktı, Asmalımescit’i tavaf etti, Ulus 29-Sunset hattını öğrendi ama en lokal eğlenceyi Lucca’da gördü.
YENİ BULUŞMA NOKTASI
10 sene oldu Lucca hayatımıza gireli.
İstanbul gibi mekanların uzun yaşayamadığı bir şehirde bu çok önemli bir başarı. Lucca’nın patronu Cem Mirap gelen bütün teklifleri reddetti ve şube açmadı. Şimdi ise Cem Mirap yeni bir yer daha açıyor, Cantinery.
Aylardır adını bekliyoruz. Her konuştuğumuzda ‘gastronomik bir kantin’ sözü geçiyordu cümle içinde ama adı son ana kadar açıklanmadı.
MÖNÜDE NELER VAR?
Mekanı tasarlarken gerek mönüsünde, gerekse dekorasyonunda eski kantinlerden, bistrolardan, yemekhanelerden, birahanelerden ve özellikle dünyaya yayılan trend ‘Gastro Bistro’lardan ilham aldıklarını söylüyor Cem Mirap, “Kafada New Yorklu, ruhta İstanbullu, nev-i şahsına münhasır, değişken bir mönüye sahip olacak” diye de ekliyor.
Cantinery’nin mutfağı taş fırın, rottiserie, raw/crudo bar ve ızgara gibi lezzetleri barındıran bölümlerden oluşuyor.
Pelin Çakar yönetimindeki Cantinery mutfağının en önemli özelliği; sadece lokal, sezonda bulunabilen taze içeriklerle hazırlanan mevsimlik bir mönü ve günün ürünlerine göre her gün değişen farklı lezzetlerin sunulacağı ek bir mönüye sahip olması.
Peki ama mönüde neler öne çıkıyor?
Istakoz burger, soğuk bardan hamachi ceviche, et sashimi gibi Asya/Japon mutfağından ilham alan lezzetler, gümüş balığı tempura, sakızlı cheesecake...
Mönüye, çok iyi bir şarap kavı, ödüllü yabancı mixologist/barmenlerden kokteyller ve özel bir bira mönüsü de eşlik edecek.
TASARIMCILARI ÇOK ÜNLÜ
Cantinery, mutfağıyla olduğu kadar tasarımıyla da dikkat çekiyor. New Yorklu tasarım ofisi Roman & Williams imzasını taşıyor. New York’un havalı oteli The Standard’ı ve içindeki The Standard Grill ve Boom Boom Room’u da tasarlayan tanınmış ikili, aylar öncesinden İstanbul’a gelerek, ABD dışında Avrupa’da ilk projelerini gerçekleştirmek için şehrin yeme-içme sahnesinde detaylı inceleme yapmış. Ayrıca İstanbul’un tarihi ve mimari dokusunu da incelemişler.
Cantinery’de bembeyaz bar, yüksek tavanlar, boydan boya camlar, tamamen açık mutfak, eğlenceli yeme-içme barı ve bistro görünümlü masalar dikkat çekiyor.
Cantinery, Lucca’nın aksine gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etmeyecek; saat 24.00’te kapanacak.
Peki ne zaman açılıyor? Bu ay sonuna doğru. Heyecanla bekliyoruz.