Haftada 38 saat internet kullanıyor musunuz?
Çoğumuz daha hafta ortasında 38 saati tamamlamış oluyoruz.
Sadece bilgisayar başında geçirdiğiniz zaman değil, akıllı telefonunuzla oynadığınız, epostalarınıza baktığınız, Twitter ya da Facebook hesaplarınızda geçirdiğiniz zaman da sayılıyor. Eğer soruma cevabınız “Evet”se üzülerek söylemeliyim ki, siz bir internet bağımlısısınız. Tıpkı benim ve daha birçok kişinin olduğu gibi.
“Bilgisayar: Elektronik kokain”
İlk defa tam 3 yıl önce internet bağımlılığı davranış bozuklukları arasına resmen alındı, hatta Çin, Tayvan, Kore gibi ülkeler internet bağımlılığını ulusal bir sağlık krizi olarak görüp tedavilere başladı.
Tabii bunda internette sanal çocuk büyütürken kendi bebeğini ihmal edip ölümüne sebebiyet verenler de, bir tıkla yemeğini ısmarlayıp yerinden hiç kalkmadan günler geçirip kan pıhtılaşmasından ölenler de etkili oldu.
Boşuna, “İnternet bağımlılığı, iklim değişikliği kadar önemli bir sorun” demiyor Oxford Üniversitesi Profesörü Susan Greenfield.
“Bilgisayar elektronik kokain. Aynı kokain gibi önce manik sonra depresif yapıyor” diyor UCLA Profesörü Peter Whybrow.
İstanbul’da iki mekan daha faaliyete geçti. Biri Şişhane’deki Vietnam restoranı Cafe Saigon, diğeri ise Lucca’dan tanıdığımız Turgay Yıldız’ın Karaköy’deki yeni yeri Mitte...
Şehre dönüşümüz hızlı oldu. Bir günde beş kapı birden yapmak gerekti. Güne Lucca’da kahvaltıyla başlandı, öğle yemeğine Cafe Saigon’a yetişildi, Soho House’ta görüşmelerle devam edildi, final de Karaköy’de yeni açılan Mitte’de yapıldı. İşte bugünkü konumuz da şehrin iki yeni mekanı Cafe Saigon ve Mitte.
Cafe SaIgon, Şişhane’de İKSV binasının, Deniz Palas’ın tepesinde. Binanın tarihi güzelliği ve şahane manzarası beklentiyi ister istemez yükseltiyor. Daha önce aynı yerde Borsacıların işlettiği X Restaurant vardı. Cafe Saigon ise Fabio Suarez’e ait.
Henüz yeni, bir şans vermekte fayda var
Aynı X’te olduğu gibi yine dekor Deniz Palas’a yakışmamış. İçerideki altın rengi dev Buda heykeliyle dekorun kalanının uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bir dönemin popüler gece kulübü Buddha Bar’ı hatırlatıyor. Yoga ve meditasyon merkezlerinde yasaklanan Buda heykellerinin restoranlarda kullanılmasına henüz karışılmıyor olması da anlamsız bir sevinç yaratıyor bünyede.
Her şeye rağmen dekoru bir de gece gözüyle
Ahmet Hakan’ın İstanbul’un göbeğinde, Teşvikiye Karakolu’na 2 dakikalık mesafede başına gelenler çok üzücü.
Ama daha da üzücü olan, yaşananlara hiç şaşırmamış olmamız.
Zaten öncesinde şiddete alıştırıldığımız için mi, zaten her an olabileceğini bildiğimiz, hatta beklediğimiz için mi, yoksa artık bizi şaşırtmak mümkün olmadığı için mi, işte o tartışılır...
***
Artık hemen hiçbir şeye şaşırmadığımız günlerde Paris Moda Haftası’na bağlanıyorum ve işin tuhafı iki defile beni fazlasıyla şaşırtıyor.
Biri Rick Owens’ın kadın modellerin sırtlarında başka kadın modelleri taşıdığı defilesi.
Kız kardeşlik, kadın kadına dayanışma mesajları veriliyor bir yandan.
Bir yandan da hepimizin bagajı başkaları aslında deniliyor.
‘En büyük hayalin ne?’ Sandra Bullock’un ‘Güzel Dedektif’ filminde güzellik yarışması finalinde bir sahne vardır.
Sunucu tek tek yarışmacılara bu soruyu sorar.
Hepsi tek tek aynı yanıtı verir ve büyük alkışı alır.
Sıra Sandra Bullock’a geldiğinde bir sürü şey sayar, salondan ses çıkmaz.
Sonunda alkışı kapabilmek için diğer kızların verdiği evrensel cevabı tekrarlamak zorunda kalır.
Asla gerçekleşmeyeceğini bile bile söylediği iki kelimeyle yarışmanın kazananlarından olur.
Peki ama nedir bu cevap?
“Dünya barışı”...
Aradığınız kişiye ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz!’
Son zamanlarda hayatımızı en iyi özetleyen cümle bu.
Hepimiz ruhen evde yoktuk...
Evinden ya da işinden hiç uzak kalmamış olanlar bile...
Biriken emaillere cevap vermek, yapılacaklar listelerini tamamlamak, hayatın her alanında bir sonbahar temizliği yapmak gibi daha birçok şeyi erteleye erteleye ekimi bulduk.
Eskiden yeni sezon eylülde başlardı, yeni TV dizileri hayatımıza girer, moda haftalarından yeni tüyolar alınır, yeni semtler yükselir, en çok da yeni mekânlar keşfedilirdi.
Sonunda şehre döndük!
Bugünkü konumuz, İstanbul’da heyecanla beklenen yeni mekânlar...
Bin kişilik bir dağ köyünde, tam yedi günde, stresten uzak sağlıklı yaşam hakkında neler öğrendim?
Avusturya’da bin kişilik bir köy: Altaussee. Bir doğa harikası, yeşillikler arasında bir göl ve arkada Alpler manzarasıyla resim gibi. Zaten tam da bu yüzden 6 Kasım’da vizyona girecek olan son James Bond filmini burada çekmişler. Daniel Craig ve Monica Bellucci çekimler için bir aya yakın burada kalmış.
Peki ama burada benim işim ne? Altaussee’de Viva Mayr adlı bir sağlıklı yaşam merkezindeyim. Avusturyalı efsane doktor Franz Xaver Mayr’ın yöntemini uygulayan bir merkez, hatta “sağlık hapishanesi” diyenler de var. İngiliz Kraliyet Ailesi’nden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Lanvin’in tasarımcısı Alber Elbaz’dan Kevin Spacey’ye renkli bir müdavim kitlesi var.
Bütün hedef sindirim sisteminizi rahatlatmak
Şimdiye kadar çok niyetlendim hayatımdan bir hafta izin almaya. Yemeden-içmeden, sosyalleşmeden, hatta mümkünse online bile olmadan bir hafta sadece ormanda yürüyebilmek, sağlıklı beslenebilmek ve fiziksel olduğu kadar ruhsal detoks da yapabilmek için. Daha en baştan telefonununuzdan uzak kalın, TV izlemeyin gibi uyarılar yapılıyor ama bunu yapabilmek
mümkün
Tecrübeyle sabit, hiçbir beslenme uzmanı bilmediğiniz bir şey söylemiyor.
Aslında söylenenlerin hepsini adımız gibi biliyoruz ama uygulamaya gelince takılıyoruz işte.
Bir başkasının yanında sık sık tartıya çıkmak, kas ve yağ oranlarınızın ölçülmesi zaman zaman motive ediyor.
Bazen de bildiklerimizi tekrar tekrar duymak gerekiyor uygulamaya geçebilmek için. İşte bugün Avusturya’daki sağlıklı yaşam merkezi Viva Mayr Klinik’in direktörü Dr. Harald Stossier’den öğrendiğim kendi kendimize uygulayabileceğimiz beslenme tüyolarıyla başlıyoruz.
Yarın Milliyet Pazar’da 7 günlük detoks macerasıyla devam edeceğiz.
Her lokmayı en az 30-40 defa çiğnemeli, sindirimi kolaylaştırmak için. Tamamen sıvı hale geldikten sonra yutmalı. İlk denemelerde 15’in üzerine çıkamazsanız endişelenmeyin, gelişecek. Çok çiğnemek hem beyne tokluk sinyalinin ulaşması için gerekli zamanı sağlıyor hem de besinin bileşenlerine daha kolay ayrılmasını ve daha kolay sindirilmesini sağlıyor.
En çok sabah, en az akşam yemek yemeli. Nedeni basit, vücudun temposu saatler ilerledikçe yavaşlıyor. Günün ilk yarısında yediğimiz hemen hemen her şey rahatlıkla sindirilebiliyor. Ancak daha sonra yenilen gıdaların sindirimi zorlaşıyor.
Her tatilde âdettir, havaalanı girişlerinde tanınmış isimler görüntülenir, nereye tatile gittikleri sorulur.
Şimdiye kadar cevap veren kişilerin sadece gidilen yeri söylemek ve söylememek arasında bir seçim yapması gerekiyordu.
Şimdi ise destinasyon açıklamak durumunda kalanlar bir cümle ekliyor sonuna, “Ama tatil değil, iş gezisi”...
Bodrum, Dalaman gibi belli başlı tatil yerlerine uçanlar da aynı cümleyi eklemek zorunda hissediyor.
Böyle bir baskı altında hissediyoruz kendimizi, sadece başkalarının tepkilerinden çekindiğimiz için değil, kendi kendimizden bile rahatsız olduğumuz için.
Nedeni belli, müthiş bir suçluluk hissi içindeyiz.
Tabii biraz bilinçliysek, biraz sağduyuluysak...
Bırakın 9 günlük bir kutlamayla kendimizi ödüllendirmeyi...