Haftada 38 saat internet kullanıyor musunuz?
Çoğumuz daha hafta ortasında 38 saati tamamlamış oluyoruz.
Sadece bilgisayar başında geçirdiğiniz zaman değil, akıllı telefonunuzla oynadığınız, epostalarınıza baktığınız, Twitter ya da Facebook hesaplarınızda geçirdiğiniz zaman da sayılıyor. Eğer soruma cevabınız “Evet”se üzülerek söylemeliyim ki, siz bir internet bağımlısısınız. Tıpkı benim ve daha birçok kişinin olduğu gibi.
“Bilgisayar: Elektronik kokain”
İlk defa tam 3 yıl önce internet bağımlılığı davranış bozuklukları arasına resmen alındı, hatta Çin, Tayvan, Kore gibi ülkeler internet bağımlılığını ulusal bir sağlık krizi olarak görüp tedavilere başladı.
Tabii bunda internette sanal çocuk büyütürken kendi bebeğini ihmal edip ölümüne sebebiyet verenler de, bir tıkla yemeğini ısmarlayıp yerinden hiç kalkmadan günler geçirip kan pıhtılaşmasından ölenler de etkili oldu.
Boşuna, “İnternet bağımlılığı, iklim değişikliği kadar önemli bir sorun” demiyor Oxford Üniversitesi Profesörü Susan Greenfield.
“Bilgisayar elektronik kokain. Aynı kokain gibi önce manik sonra depresif yapıyor” diyor UCLA Profesörü Peter Whybrow.
Etkisi uyuşturucu ve alkolle aynı
Fazla internet kullanımı insanı sadece aptallaştırıyor ya da yalnızlaştırıyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Depresyon, kaygı, obsesif kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye de neden oluyor.
En tüyler ürpertici bulgu, internet bağımlılarının beyinlerinin uyuşturucu ve alkol bağımlılarının beyinlerine benzemesi.
Beyin internet kullanımıyla değişiyor, konuşmadan hafızaya birçok alan olumsuz yönde etkileniyor.
İnternette geçirdiğimiz zaman uyku, spor ve yüzyüze iletişime zaman ayırmamızı engelliyor ya da sınırlıyor.
Çocuklar, anne babalarının “Aradığınız kişiye ulaşılamıyor” modunda olmasına alışmış.
Onların derdi kendilerine internette uygun bir profil yaratmakta. Hepimiz gibi sürekli herkese malzeme vermekten yorgun düşüyorlar, FOMO diye özetlenen sürekli bir şeyi kaçırma korkusuyla sosyal medyayı daha da yakından takip ediyorlar.
Bebekler için durum farklı ama sonuç aynı, anne bebeğini emzirirken mesajlaşıyor ve o mesajlar yüzünden geriliyorsa bebek bunu anneyle kendi ilişkisinde gerginlik olarak algılıyor.
Yataktan kalkmadan bağlanıyoruz
Üstelik akıllı telefon kullanıcılarının üçte biri sabah yataktan kalkmadan internete bağlanıyor.
50 yaş altındakiler mesajlarını, epostalarını ve sosyal medyayı her 15 dakikada bir kontrol ediyor.
Sürekli kontrol edenler de var. Uzmanlara göre, bunu biz seçmiyoruz ama kısa dönemli ödüller yüzünden buna sürükleniyoruz.
Çünkü basit bir mesajla özel hayatımızda ya da işte istediğimiz anlık bir şeyi elde etmemiz mümkün olabiliyor.
Daha ileri aşamalarda, sürekli telefonunun titrediğini sananlar da oluyor, “hayalet titreşim sendromu” deniyor buna.
İnternet kullanımı arttıkça antidepresan kullanımının arttığı da kanıtlandı.
Peki hala şaşırıyor muyuz, Yargıtay’ın Balıkesir’deki bir boşanma davasında Facebook bağımlılığını geçerli bir neden saymasına?
Tabii ki hayır.