Mayıs itibariyle Bodrum fısıltıları da başladı. Görünen o ki turizm sektöründe yaşananlar henüz Bodrum’u etkilemedi. Yabancı markaların yerli turistten beklentisi hâlâ yüksek. Yıllardır heyecanla beklenen uluslararası markalar bu yaz itibariyle Bodrum’da şubelerini açıyor. İşte bu yazın en çok konuşulacakları...
- Nikki Beach (Torba): Açılışı yılan hikayesine döndü; Miami, St. Tropez, St. Barths, Ibiza, Marakeş, Koh Samui, Bali, Monte Carlo, Mayorka, Marbella, Porto Heli gibi tatil bölgelerinin popüler mekanı Nikki Beach, bu yaz Dubai’den sonra Bodrum Torba’ya geliyor. Gelecek yıl Courchevel’de de bir şube açmayı planlayan Nikki Beach, Torba’da 72 oda, SPA, villalar ve iki restoranıyla hem otel hem de beach club olarak hizmet verecek. Yalıkavak’ın yükselişi son hızla devam ederken Torba yeni cazibe merkezi olabilecek mi göreceğiz. 6 Mayıs Cuma akşamı Nikki Beach Türkiye’ye gelişini Ortaköy Esma Sultan Yalısı’nda bir partiyle kutluyor. Bodrum’daki açılış ise haziranda.
Yemekleri çok beğeniliyor
- Interni (Tilkicik): Mikonos’un havalı restoranı Yalıkavak Tilkicik Koyu’na, geçen yaz 29’un olduğu yere, Epique Island’a komşu geliyor. Geçen yaz Lucca’nın Mikonos’taki partisine de ev
Çok değil, sadece birkaç yıl önce Art International’ın kurucusu Sandy Angus ile konuştuğumda “İstanbul bir değil, üç sanat fuarını ayakta tutacak kadar güçlü bir şehir. Stratejik konumuyla hem Rusya’dan hem Ortadoğu’dan koleksiyonerleri İstanbul’da buluşturacağız” demişti.
Üç yıl sonra ise şimdi geldiğimiz nokta, Art International Eylül’de Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek fuarı iptal etme kararı aldı, ülke gündemi gerekçesiyle.
Oysa çağdaş sanat piyasasında konuşulan ise, bu sadece terör korkusuyla alınmış bir karar değil, üç yılda ticari olarak beklenen başarının elde edilememesinden de kaynaklanıyor aslında.
Tabii bunda da yine ülke gündeminin ve turizmde yaşanan sıkıntının da etkisi çok.
Uluslararası bir fuarın iptali sadece çağdaş sanat piyasası için değil, İstanbul için önemli bir kayıp.
Hedef, Kilis’te okul yapmak
Bu durumda ilk göz ağrımız Contemporary Istanbul’a daha çok iş düşüyor.
Bize göre bir ütopyaydı, Hüsamettin Koçan’a göre ise bir hayal...
Beklenenden kısa sürede gerçek oldu, hatta bu yıl 10. yaşını kutluyor.
Evet, Hüsamettin Koçan’ın Bayburt’ta, doğduğu Bayraktar (eski adıyla Baksı) köyünde kurduğu Baksı Müzesi’nden söz ediyorum.
İki yıl önce Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü kazandı ve ödülün sembolü olan Miro’nun ‘Güzel Göğüslü Kadın’ heykelini bir yıl boyunca müzede misafir etme hakkını da...
Yönetim kadınlarda
Müzede çağdaş sanat koleksiyonunun yanında türünün belli başlı örneklerini içeren geniş bir halk resimleri koleksiyonu ve yerel el sanatı örnekleri de sergileniyor.
Bu hafta sonu şehrin gündeminde gastronomi vardı.
Cumartesi günü Bomontiada’da Türk Mutfağı Derneği’nin düzenlediği ‘Yer misin, Yemez misin?’ sloganlı ‘Yemeğini Keşfet’ etkinlik serisi ve Pazar Esma Sultan Yalısı’nda Time Out İstanbul’un 101 Lezzeti...
Yemeklerden daha ilginç olan ise ‘Yemeğini Keşfet’te dinlediğimiz ilham verici hikâyelerdi.
Bu yılın teması cesaretti, konuşmacılar da temanın hakkını veren isimlerden seçilmişti.
Fool dergisinin yaratıcıları İsveçli Lotta ve Per Anders Jörgensen’den ufak üreticilere ve sürdürülebilir tarıma destek vermek, sofra geleneklerini yaşatmak için Beyrut’un ilk çiftçi pazarı Souk el Tayeb’i kuran Lübnanlı Kamal Mouzawak’a, İspanyol şef kardeşler Joan, Jordi ve Josep Roca ile birlikte Tire’den Gaziantep’e yaptığı mutfak keşiflerini ‘The Turkish Way’ filmi ile belgeleyen İspanyol yönetmen Luis Gonzalez’den Sydney’deki restoranları Efendy ve Anason Mezebar’la büyük beğeni toplayan ve IACP tarafından en iyi uluslararası kitap seçilen Anatolia’nın yazarı şef Somer Sivrioğlu’na birçok kişi hikâyesini anlattı.
Yemek tarifiyle
En çok merak ettiğim, genç yaşta Noma’nın pasta şefi olup 6 senenin sonunda ayrılarak Kopenhag’ın Torvehallerne
İstanbul eğlencesini yazın önce Bodrum’a, sonra Çeşme’ye taşıyan ilk işletmecilerdendi. Yıllar önce Havana ile akşamüstü partilerini başlattı, nar suyuyla yapılan kokteylleri hayatımıza soktu, hatta bir dönem erkeklere pareo bile giydirdi. Biber’le mahalle barlarını yeniden canlandırdı, Park Şamdan’la klasiklerin ayrı bir yeri olduğunu bir kez daha gösterdi. Emre Ergani, İstanbul yeme-içme-eğlence sektöründe birçok farklı alanda öncü oldu. İşte bu yüzden, “Artık yeni bir restoran ya da bar beni heyecanlandırmıyor, bir tane daha diyor geçiyorum ama bu proje beni çok heyecanlandırıyor” dediğinde dikkat kesilip soluğu Sultanahmet’te alıyorum.
Nişantaşı, Boğaz hattı ve Bodrum’dan sonra Emre Ergani’yle Sultanahmet’te buluşmak ilginç tabii. İlk aklıma gelen Sultanahmet’e uzun zamandır gelmeyen farklı bir kitleyi çekeceği ve bugünlerde üzücü bir tenhalık içindeki bölgeyi hareketlendireceği oluyor. Tabii Sultanahmet civarında içkisiyle yemek yemek isteyen turistlere tavsiye edecek iyi bir restoran açığını kapatacağı da... Peki ama nasıl?
80 milyon avroluk proje
Bırakın Sultanahmet’in, İstanbul’un en güzel, en resim gibi sokaklarından biri tarihi Soğukçeşme Sokağı. Ayasofya’nın yanıbaşında,
Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık’ın Afyon’da bir çiftliği var: 38°30°.
Çiftliğinde sadece hayvanları, tarlaları değil uzay üssünü andıran bir peynir üretim merkezi de var.
Afyon’un Tazlar köyünde uçsuz bucaksız ve son derece sessiz bir arazide böyle bir merkez görmek ister istemez şaşırtıyor insanı.
Ahmet Kocabıyık’ın bu köyü seçmesinin nedeni babası, Borusan Holding’in kurucusu Asım Kocabıyık’ın burada doğmuş ve büyümüş olması.
Asım Kocabıyık, sadece TÜSİAD’ın değil, TEMA, TEV ve İKSV gibi birçok önemli kurumun da kurucularından.
Eğitim, sanat ve kültüre katkısı büyük.
38°30° da hayvancılık, tarım ve sanatla bölgeyi kalkındırmada etkili olacak. Evet, burada İtalyan peynirleri, mozzarella, burrata, stracciatella, scamorza ve ricotta üretiliyor. Şimdilik İstanbul’da sayılı şarküteride bulabileceğiniz peynirler çok yakında bütün Macrolarda satılacak. Bir de yakında İstanbul’da mozzarella bar açma projeleri var.
Vehbi Koç Vakfı Ödül Töreni için İş Sanat Kültür Merkezi’ndeyiz. Salon hıncahınç dolu, derin bir hüzün ve gözleri yaşartan bir mutluluk iç içe geçmiş durumda.
Nasıl olmasın?
Bir yanda Mustafa Koç’un erken ve acı kaybı, bir yanda dünya çapında bir Türk profesörün müthiş başarısı...
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’un Mustafa Koç’u sevgi, özlem ve rahmetle anmasıyla başlıyor tören.
Bundan dokuz yıl önce Vehbi Koç Ödülü’nün pek çoğumuzun adını hiç duymadığı bir bilim insanına verildiğini anlatıyor Ömer Koç.
“Profesör Aziz Sancar, söz konusu tören için Türkiye’ye hareket ederken Amerika’daki dostlarına ‘Türkiye’nin Nobel’ini almaya gidiyorum’ demişti.
Bundan sekiz yıl sonra dünyanın Nobel’ini de alarak hepimizi bir kez daha gururlandırdı.
Milano’nun alışveriş caddesi Via Monte Napoleone’de karşılıklı iki pastane var. Biri, 1817’de kurulan ve 2. Dünya Savaşı sonrası şimdiki yerine taşınan Cova, diğeri ise 1824’te kurulan Pasticceria Marchesi.
Cova’yı Louis Vuitton Moet Hennessy grubu alıyor, Pasticceria Marchesi’yi ise Prada grubu...
Bugün, Cova hâlâ eski haliyle aynı yerde, Pasticceria Marchesi ise Prada’nın Wes Andersonvari dokunuşlarıyla yenilenerek yine aynı yerde, aynı aileler tarafından işletiliyor.
Boşuna, Miuccia Prada “Kültürümüzü gençlere daha çekici hale getirmeye çalıştım. Hayatın ne kadar gerekli bir parçası olduğunu görmeleri için...” demiyor.
Bugün, bu iki pastane hâlâ Milanolular ve turistler için en popüler yeme-içme mekânlarından.
Geçmişe, kültürel mirasa böyle bir sahip çıkma hali var İtalyanlarda.
Kuşaktan kuşağa geçiyor