Bu hafta sonu şehrin gündeminde gastronomi vardı.
Cumartesi günü Bomontiada’da Türk Mutfağı Derneği’nin düzenlediği ‘Yer misin, Yemez misin?’ sloganlı ‘Yemeğini Keşfet’ etkinlik serisi ve Pazar Esma Sultan Yalısı’nda Time Out İstanbul’un 101 Lezzeti...
Yemeklerden daha ilginç olan ise ‘Yemeğini Keşfet’te dinlediğimiz ilham verici hikâyelerdi.
Bu yılın teması cesaretti, konuşmacılar da temanın hakkını veren isimlerden seçilmişti.
Fool dergisinin yaratıcıları İsveçli Lotta ve Per Anders Jörgensen’den ufak üreticilere ve sürdürülebilir tarıma destek vermek, sofra geleneklerini yaşatmak için Beyrut’un ilk çiftçi pazarı Souk el Tayeb’i kuran Lübnanlı Kamal Mouzawak’a, İspanyol şef kardeşler Joan, Jordi ve Josep Roca ile birlikte Tire’den Gaziantep’e yaptığı mutfak keşiflerini ‘The Turkish Way’ filmi ile belgeleyen İspanyol yönetmen Luis Gonzalez’den Sydney’deki restoranları Efendy ve Anason Mezebar’la büyük beğeni toplayan ve IACP tarafından en iyi uluslararası kitap seçilen Anatolia’nın yazarı şef Somer Sivrioğlu’na birçok kişi hikâyesini anlattı.
Yemek tarifiyleEn çok merak ettiğim, genç yaşta Noma’nın pasta şefi olup 6 senenin sonunda ayrılarak Kopenhag’ın Torvehallerne pazarında bir taco dükkânı açan Meksika asıllı Amerikalı Rosio Sanchez’di.
Sanchez’in anlattıklarından daha etkileyici olan ise yönetmen Anne Georget ve filmi ‘Imaginary Feasts’.
Yönetmen, Nazi kamplarından başlayarak savaş sırasında hayatta kalmaya çalışanların günlük tutarak, yemek tariflerini yazmalarından etkilenmiş ve bu şekilde açlıkla mücadele ederken kendi hayal güçleriyle ayakta kalmaya çalışanların hikâyesini bir belgeselle anlatmaya karar vermiş.
Yemek kültürünü şimdiye kadar hiç düşünmediğimiz bir şekilde inceliyor ve aslında düşündüğümüzden ne kadar daha derin olduğunu görmemizi sağlıyor.
Michelin yıldızlıDiğer çok etkilendiğim konuşma ise dünyanın ilk ve tek Michelin yıldızlı engelli restoranının şefi Serkan Güzelçoban’ın konuşmasıydı.
Serkan Güzelçoban, dünyada Michelin yıldızı alan Türkiye kökenli ikinci şef.
Üstelik bu yıldızı sıradan bir restoranda değil, kuruluşundan itibaren mutfağında olduğu bir engelli restoranıyla, Handicap ile almayı başarmış.
13 yaşında aile dostlarının restoranında harçlığını kazanmak için bulaşıkçı olarak çalışmaya başlamış, Wald & Schlosshotel’de yardımcı şefliğe kadar yükselmiş.
Daha sonra çalışanlarının üçte biri engelli olan Anne-Sophie adlı engelli otelinin şefliği teklifini almış. Down sendromlu ya da öğrenme güçlüğü olan ekibiyle çılgın bir tempoda çalışmış, Anne-Sophie Restaurant’da çok başarılı olmuş.
Sonunda “Mademki engelsizler ve engelliler bu kadar iyi yemek ortaya çıkarıyor, sesimizi duyurmak için daha farklı bir şeyler yapmalı, onlara hak ettiği saygıyı vermek için dünyanın en iyi restoranlarının arasına girmeliyiz” demiş ve otelde bir restoran daha açmış: Handicap.
Handicap ile geçen yıl 1 Michelin yıldızı kazanmışlar.
Bir kez daha görüyoruz, cesaret ve azimle her şey mümkün.