Trabzonspor’un puan cetvelinde bulunduğu konuma bakıyorum, doğrusu bir sporsever olarak içim cız ediyor!
Elbette bu oyunda her sezon zirveye oynayamazsınız, hatta inişli-çıkışlı grafikler çizebilirsiniz, doğaldır. Doğal olmayan, Karadeniz Fırtınası’nın şu anki tablosu...
Bordo-mavili ekip, zirve yarışından koptu, bir bilinmeyene yelken açmış gidiyor! Diyeceksiniz ki, daha çok maç var, uzun maraton, üç puanlı sistemde her şey terse dönebilir, eyvallah. Ancak ‘Görünen köy, kılavuz istemez’ arkadaşlar...
Bu yorumu Fenerbahçe’ye farklı yenildikleri için yapmıyoruz.
Teknik direktör Ersun Yanal, bilgi birikimi yüksek bir hoca, buna da lafımız yok..... Bizi asıl irite eden, alınan yedi yabancı oyuncunun ekibe olan katkıları... İşte sıkıntı burada yatıyor.
Yusuf Erdoğan, gelecek adına umut veren bir oyuncu... Hırsını, kazanma duygusunu ve de enerjisini müthiş beğeniyoruz. Bir de Mehmet Ekici... Müthiş, teknik kapasitesi yüksek bir krampon... Top ayağına çok yakışıyor, rakip için başlı başına tehlike... Yabancılara bakıyorum, elle tutulacak, öne çıkarılacak oyuncu yok gibi! Bu benim düşüncem, katılır veya katılmazsınız.
Özellikle yabancı transferinde kılı kırk yaracaksınız arkadaş...
Vincent Aboukabar... 24 yaşında, çabuk, güçlü, mücadeleyi seviyor, çapraz koşularla rakip savunmayı yıpratıyor. Bunların hepsine eyvallah... Ne var ki, şu gol kaçırması yok mu? İnsanı delirdiyor, taraftara saç-baş yolduruyor!
Kardeşim, kolayı kaçırıyor, zoru atıyor! Tolgay’ın savunmanın arkasında Aboubakar’la buluşturduğu pozisyonu anımsayın, yüzde yüz gol... Gelin görün ki, söz konusu Aboubakar ise tartışmaya da gerek yok.
Ne yani gol attı diye göklere mi çıkaralım? Haaa, cezaalanı dışında fena işler yapmıyor değil. Cenk kardeşimiz de ona uydu, ilk yarıda klasıyla ters orantılı kötü bir vuruşla, takımını golden etti! Hele hele 68’de bir pozisyon var ki, kaçmaz kardeşim. Hadi ilk vuruşunda fantaziye kaçtın, ikinci şutuna ne demeli? Yönetim ve Güneş golcü istiyorlarsa, hatayı kendinizde arayacaksanız, Cenk ve Aboubakar kardeş! Dileriz Babel, forvetteki gol krizine çare olur.
Hazır söz forvetten açılmışken, kim ne derse desin, Kartal’a dört dörtlük bir golcünün şart olduğunu dün bir kez daha gözlemledik.
Gaziantep, her kadar savunma ağırlık bir taktikle oynasa da, çok tehlikeli bir takım... Hele hele Ghilas başlı başına yedi bela! O boyuna ve de kilosuna rağmen, hiç de ağır değil, dozer
Advocaat’ın Fenerbahçe’ye büyük katkılar sağlayacağını defalarca bu köşeden ifade ettik. Bu tezimizin hâlâ arkasındayız.
Advocaat bu işin çemberinden geçmiş bir teknik adam. Öyle şöhret falan tanımaz, prensip ve ilkelere uymuyorsanız, adamın gözünün yaşına bakmaz! Nitekim yan yollara sapmadan, lafı evelemeden gevelemeden Emenike ile Wiel’e kırmızı kartı çekti, valla doğru da yaptı. Emenike ve Wiel, Advocaat olduğu sürece forma şansı bulamayacak. Ha geçmişte olduğu gibi yönetim, hocaya baskı yapar mı? Pek sanmıyorum, çünkü Advocaat, öyle kolay kolay taviz verecek bir teknik adam değildir.
Yani iki futbolcuyu kazanma adına sabırlı hareket etti, ne var ki bardağı taşırdılar, sorumsuz davrandılar! Eee kendi düşen ağlamaz, artı bu oyunda hiç kimse vazgeçilmez değildir, kim olursanız olun, kurallara uyacaksınız!
Advocaat’ın beğendiğim bir başka yanı ise açık sözlü oluşu... Düşünün adam öyle veya böyle Gençlerbirliği’ni 3-0 gibi farklı skorla yeniyor, ama özeleştirisini de aslanlar gibi yapıyor. Birileri gibi kötü oyuna asla kılıf aramıyor!
Ümit Özat’ı da kutlamazsak ayıp ederiz... Şükrü Saracoğlu Stadı’nda savunmaya yaslanmadılar, kazanmak adına müthiş ofansif bir oyun ortaya koydular, ama
Beşiktaş’ın kırılgan bir yapısı olduğunu daha önce yorumlarımızda vurgulamıştık. Kartal’ın Devler Ligi’nden elenişi ‘inşallah lige yansımalar yapmaz’ demiştik. Bu tezlerimizin doğru olduğunu gözlemledik! Ve Kartal’ın ligdeki yenilmezlik unvanı da dün ortadan kalktı!
Elbette bu oyunda sürprizler ya da iş kazaları yaşanabilir, buna lafımız yok. Ne var ki, Beşiktaş öne geçtiği bir maçta, üç dakika içinde iki gol yiyorsa, buna söylenecek çok şey var! Arkadaş, size kafa tutan ve yenilmezliğinize son veren Kasımpaşa’nın ligdeki konumuna lütfen bir bakın! Sadece konum mu ya kadrosuna ne demeli? Hani elle tutulur, oyunu rakip sahaya yıkan, top ayağına yakışan bir tek Tunay Torun var. Valla helal olsun ona top ayağına geldiği anda başlı başına bir tehlike.
Dememiz o ki, Kasımpaşa’ya yenilmek asla ayıp değil. Artı iyi oynamıyorsanız, savunmada müthiş hatalar yapıyorsanız, ki yapıyorsunuz, kalkıp, kendinizi savunamazsınız!
Marcelo’nun cezalı oluşu Kartal’ın yumuşak karnı olarak bilinen savunma bloğunda arızalara yol açtı! Nitekim Tunay Torun’un attığı gole bir bakın? Tunay’ın golüne lafımız yok, zorluk derecesi yüksek bir vuruş, bravo.
Ya savunmaya ne demeli? O gole nasıl vize verirsiniz
Yine içimiz dağlandı, onca şehit verdik. Şehitlerimize rahmet, yaralı kardeşlerimize, canlarımıza acil şifalar diliyorum. Onlar bizim ülkemizin güzel insanları... Onlar canımız ciğerimiz... Ülkemizi kan gölüne çevirenlerin Allah belasını versin. Beşiktaş- Bursaspor maçı sonrası bu anlatılmaz acıyı bize yaşatanlara lanet olsun.
Ne yaparlarsa yapsınlar, bu ülkeyi bölemeyecekler, böldürmeyeceğiz, emellerine asla ulaşamayacaklar.
Bunun en büyük kanıtı, Beşiktaş-Bursaspor maçı sonrası... Bir kez daha gördük ki, bu güzel ülkenin güzelim insanları, şartlar ne olursa, olsun tekvücut, tek yürek olabiliyorlar. Sporun dostluk ve barış köprüsü olduğunu cümle aleme gösterdiler. Farklı renklere gönül verenler, birbirlerine sarıldılar, teröre karşı müthiş bir tablo ortaya koydular, ülkeyi ayağa kaldırdılar.
İşte biz böyle bir milletiz. Bu milleti yıkmaya, araya nifak tohumları ekmeye kimsenin gücü yetmez, yetmeyecek. Sokaktaki insanların sesine kulak vermenin zamanı geldi de, geçiyor. Bizlerin hiç bir hesabı yok. Tek hesabımız var o da ülke sevgisidir, insan sevgisidir.
Ne diyoruz, “Tek vatan, tek bayrak”... Bu anlamda herkese büyük görevler düşüyor. Dilimize sahip çıkacağız, ayrıştırıcı değil,
Devler Lig’inde 6-0 gibi fark yiyerek elenmek bu oyunda müthiş psikolojik yıkıma yol açar, tekrar ayağa kalkmak zorlukların en büyüğüdür.
Beşiktaş’ın Bursaspor maçı öncesinde tablosu böyle idi... O farklı yenilgiye karşın taraftarın takıma sahip çıkması alkışlanacak davranıştı, helal olsun onlara. Eee gerçek taraftarlığın tanımı da budur.
Maçın geneline bakacak olursak, topla oynama yüzdesi açık ara Beşiktaş’ta idi... Özellikle ilk yarıda Kartal, topu Bursaspor’a göstermedi. Bu tabloda ilk yarıda Bursaspor’un savunmasına kapanmasını yadırgamamak gerekir.
Beşiktaş çok adamlı anlayışı yıkma adına, her türlü yolu denedi, topu kanatlara taşıdı olmadı, göbekten delmeye çalıştı, yine gol getirmedi. Nitekim, iki takım da bu yarıda sadece iki net pozisyon üretebildi, golle taçlandıramadılar. Özellikle Deniz’in kaçırdığı bir fırsat var ki, kendisi de şaşırdı, biz de! Aboubakar’ın da yakaladığı pozisyon var, var olmasına da onu gole çevirecek yetenek nerde?
Kartal, ikinci yarıya da baskılı ve iştahlı başladı... Güneş’in Olcay’ı oyundan alıp yerine Tolgay’ı sürmesi, baskıyı iki katına çıkardı. Nitekim John cezaalanına giren Gökhan Gönül’ü yere indirince hakem Yıldırım penaltı noktasını gösterdi,
Beşiktaş’ın Devler Ligi’ne farklı yenilerek veda etmesi, elbette üzücüdür. Hakem triosunu ne kadar eleştirsek, eleştirelim, istersek hakaret edelim, ne fark eder? Olan olmuş, Kartal, maddi ve manevi büyük zarar görmüş.
Beck’e çıkarılan kırmızı kart ve penaltı kararı skandal ötesidir. Bu maçın önemini bilmeyen mi var? Nereden çıktı defolu İskoç hakem?
Kiev maçına takılı kalmanın kimseye faydası yok. Olan olmuş, atı alan Üsküdar’ı geçmiş, bize de üzülmek kalıyor.
Rotayı UEFA Avrupa Ligi’ne çeviren Kartal’ın kırılgan bir yapısı var maalesef... Hadi hakem skandal ötesi, peki futbolcu kardeşlerimize ne demeli?
Beşiktaş’ın en yumuşak karnının savunma bloğu olduğunu bir kez daha gözlemledik. O ilk gol var ya ilk gol, o pozisyondan çıkarılacak çok dersler var.
Profesyonel oyuncuların sahada kalmak gibi sorumlulukları var, ama takan yok! Yok “hakeme kızdım”, yok “hakem skandalmış”... Bunlara sığınıp ikinci sarıyı görmenin mazeretleri bunlar olamaz. Aboubakar efendi, arkadaşlarını gereksiz bir hareketle yalnız bırakmıştır. Herhangi bir oyuncunun böylesi bir lüksü yoktur. Taşıdığın forma ağırdır. Öncelikle onun nasıl taşıyacağını öğren. Bunun faturası ağır olmalıdır bizce...
Umut
İskoç hakem Craig Thomson boyun posun devrilsin emi! O nasıl bir penaltıdır? Adam kafayı takmış Beşiktaş’a! İki yıl önce de Brugge-Beşiktaş Avrupa Ligi maçında böylesi skandal bir penaltıya imza atmıştı. UEFA karnesi skandallarla dolu bu hakemi nasıl maça atar?
Beck faul maul yapmıyor, tam tersi Gonzalez yapıyor. Eee adam art niyetli hem Beck’i attı, hem de penaltıyı verdi, Kartal’ın kolunu kanadını kırdı, farklı yenilginin baş hazırlayacısı oldu. Hakemlerimizi acımasızca eleştiren, başkan ve yöneticiler, lütfen bir de Thomson’a baksınlar, ellerini vicdanlarına koysunlar!
Kimi kime şikayet edeceksiniz ki? Olan Beşiktaş’a oldu, hem Devler Ligi’ne veda etti, hem de onca emekler boşa gitti. Bir hakem ancak takımın kaderiyle böyle oynayabilir! Gelelim Kartal’ın yediği ilk gole... Tosic, Yarmolenko’yu kaçırdı, arka direğe kesti, Besedin’e dokunmak kaldı. Peki kardeşim hadi Adriano meydanda yok, Marcelo sen nerdesin? Savunmacılar olarak böyle bir gole nasıl izin verirsiniz? O pozisyonun mazereti olmaz, bilesiniz!
30. dakikada hakem, Beck’i kırmızı kartla atarken, verdiği skandal penaltı kararıyla da maçı bitirdi! Yarmolenko atışı gole çevirirken, Beşiktaş moral-motivasyon olarak dibe