Beşiktaş’ın Devler Ligi’ne farklı yenilerek veda etmesi, elbette üzücüdür. Hakem triosunu ne kadar eleştirsek, eleştirelim, istersek hakaret edelim, ne fark eder? Olan olmuş, Kartal, maddi ve manevi büyük zarar görmüş.
Beck’e çıkarılan kırmızı kart ve penaltı kararı skandal ötesidir. Bu maçın önemini bilmeyen mi var? Nereden çıktı defolu İskoç hakem?
Kiev maçına takılı kalmanın kimseye faydası yok. Olan olmuş, atı alan Üsküdar’ı geçmiş, bize de üzülmek kalıyor.
Rotayı UEFA Avrupa Ligi’ne çeviren Kartal’ın kırılgan bir yapısı var maalesef... Hadi hakem skandal ötesi, peki futbolcu kardeşlerimize ne demeli?
Beşiktaş’ın en yumuşak karnının savunma bloğu olduğunu bir kez daha gözlemledik. O ilk gol var ya ilk gol, o pozisyondan çıkarılacak çok dersler var.
Profesyonel oyuncuların sahada kalmak gibi sorumlulukları var, ama takan yok! Yok “hakeme kızdım”, yok “hakem skandalmış”... Bunlara sığınıp ikinci sarıyı görmenin mazeretleri bunlar olamaz. Aboubakar efendi, arkadaşlarını gereksiz bir hareketle yalnız bırakmıştır. Herhangi bir oyuncunun böylesi bir lüksü yoktur. Taşıdığın forma ağırdır. Öncelikle onun nasıl taşıyacağını öğren. Bunun faturası ağır olmalıdır bizce...
Umut olarak sahaya çıkıyorsun, hiç bir şey yapmıyorsun, fark ne olursa olsun, arkadaşlarını sahada kaderleriyle baş başa bırakıyorsun, suçlusun, yüzün kızardı mı, merak ediyorum.
Her geçen hafta görüyoruz ki, Kartal’da Sosa ve de özellikle Gomez’in yeri hâlâ boş duruyor! Gelen gideni aratıyor maalesef...
Cesur olun, kuralları uygulayın
Hakemlerimizi eleştirmek, ya da yerden yere vurmak gibi bir tarzım yok. Ufak tefek hatalarını öne çıkarıp, budamak gibi düşünce içinde de olmadım.
Öyle ki, yorumlarımda onların da insan,artı bu oyunun bir parçası olduklarını hep savundum. Biraz daha ileri giderek, ‘robot değiller, insanın olduğu yerde hata vardır’ sözünü savundum yıllarca... Bunu yaparken, bariz hatalarını da asla görmemezlikten gelmedik, yanlışlarını da sakınmadan köşelerimize taşıdık. Açıkcası onların avukatlığına da soyunmadık.
Ne var ki, sezon başından bu yana kimi tuttuysak elimizde kaldı! Öyle formsuzluklar ki, şaşırmamak elde değil. MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, her ne kadar diline fren koysa da, mutsuz olduğunu iyi biliyorum. Kokartlısı, kokartsızı fark etmiyor, müthiş hatalar yapıyorlar. Çalması gereken düdükleri çalamıyorlar, çıkartmaları gereken kartları ceplerinde unutuyorlar!
Haa madalyonun bir de tersi var. Biliyoruz tribünler baskı yapabilir eyvallah, ancak futbolcu kardeşlerimizde hakemlerimize maalesef yardımcı olmuyorlar, olmak istemiyorlar. O güzelim oyunu germelerine üstlerine yok vallahi!
Gönül’e gönülden saygı duyunuz
Haftanın derbisinde Gökhan Gönül’e gerek saha içinde, gerekse tribünlerde yapılanları gördükçe içim acıdı doğrusu! Gönül’ün avukatı değilim. Ancak o yuhaladığınız futbolcu, Fenerbahçe’ye dokuz yıl hizmet etti, bu sürece de altı kupa sığdırdı. Dememiz o ki, ekmeğini yediği formaya alın terini de kattı.
Efendim, Beşiktaş’a transfer oldu diye bunları ona yapmaya ne hakkınız var? Peki, Beşiktaş’ın efsanelerinden Feyyaz ve Sergen Fenerbahçe’de oynamadı mı? Artı Sergen, dört büyük kulübün formasını giymedi mi? Sergen ya da Feyyaz’a Beşiktaş taraftarından böyle bir tepki gösterildi mi? Ben anımsamıyorum.
Onun içindir ki, bu oyunda değişimler kaçınılmazdır, doğasında var. Eyy sarı-lacivertli taraftarlar... Gökhan Gönül’e tepki göstereceğinize, ona saygı duyun. O formaya dokuz yılını vermiş bir insandan söz ediyoruz. Gönül bu anlamda saygıyı da, sevgiyi de fazlasıyla hak ediyor, bilesiniz.