Galatasaray, İsveç Ligi takımlarından Östersunds, Fenerbahçe ise Makedon Vardar takımına elendi, yine kıyamet koptu!
Bakın sevgili dostlar, futbol tarihimiz böylesi iş kazalarıyla doludur. Hepsini yazsak, köşemize sığmaz. Tabii ki iki büyük takımın böylesi adı-sanı duyulmamış takımlara elenip, Avrupa dışında kalması hoş değil, ama dünyanın sonu ise hiç değil...
Aslan’ın lige fırtına gibi girmesi liderlik koltuğuna oturması, bu iş kazasını çoktaaan unutturdu bile... Ne var ki, Fenerbahçe’de fırtınalar dinmek bilmiyor. Çünkü, sarı-lacivertli ekip, ligde gelecek adına kötü sinyaller veren bir futbol oynuyor, doğru... Ancak daha dakika bir, Aykut Kocaman’a yüklenmeyi de pek doğru bulmuyorum.
Haaa bizim ülkemizde yerli hocaların asla kredisi yoktur. Yabancılara gösterilen sabrın yüzde birini yerlilere göstermeyiz maalesef... Aykut Hocamızı yakinen tanırım. Sakin ve sabırlı bir insandır, öfke kontrolü vardır. Ne var ki, Vardar maçı sonrası basın toplantısını soru almadan terk etmesini yadırgadım. Sonra yaptığı açıklama ‘pardon’ seviyesinde idi. Görüyoruz ki, sevgili hocamız öfkesini kontrol edemiyor, Gençlerbirliği maçı sonrası yaptığı sert açıklamalar da bunun en büyük göstergisidir.
Şunu sormadan geçemeyeceğiz, tamam Fenerbahçe kötü futbol oynuyor eyvallah... Acaba yönetim kanadı Aykut Kocaman’ın istediği transferin yüzde kaçını gerçekleştirdi? Yani, bu gelenler mi, yoksa perde arkasında farklı isimler mi vardı? Var ise ki, bilmiyoruz, neden alınmadı? Aykut Kocaman’da bizim ülkemizin yetiştirdiği bir hocadır, ona sahip çıkmak ve biraz kredi vermek gerekmez mi?
Alın size Lucescu örneği... Oğuzhan’ı kadroya almıyor, sonra baskılar üst seviyeye çıkınca hoop Oğuzhan yeniden kadroda! İddia ediyorum, bunu bir yerli hoca yapsa, yer yerinden oynardı, çarmıha gerilirdi. Eee ne de olsa Lucescu... Yabancı ve de kariyerli hoca ya, kredisi sınırsızdır
bizim ülkemizde!
Bu çeşmeden dostluk akıyor
Yılın yorgunluğunu Saros, Gelibolu ve Şarköy üçgeninde atıyorum genellikle... Saros Körfezi’ni hep doğal klimaya benzetmişimdir. Korudağ’dan esen rüzgarlar, hava sıcaklığı üst seviyede de olsa fark etmez, sizi serinletir, bunaltmaz...Şarköy’de sahiliyle, yeşilliğiyle, emeklilerin tercih ettiğini şirin bir yerdir...İki hafta önce yolum yeniden Şarköy’le kesişti. Sahili dostlarla gezerken, gözümüz bir çay bahçesinin içinde yer alan çeşmeye takılı kaldı. Kocaman ve mermerden yapılmış bir çeşme, muslukları var ama su akmıyor, belli ki kurumuş... Dört bir tarafı SİYAH-BEYAZ renklerle süslenmiş, yani son şampiyon Beşiktaş’ı sloganlarıyla izleyenlerin dikkatini çekiyor. Serde merak var ya, garsona sorduk, ‘’Niye bu çeşme siyah-beyaz?’... Genç garson, ‘O sezon hangi takım şampiyon olursa, o takımın renkleriyle süslüyoruz bu çeşmeyi... İki sezondur da SİYAH-BEYAZ... İnşallah bu sezonda da Beşiktaş olur, gelenek bozulmaz’ yanıtını verirken, İşte dostluk, işte fair-play... Diğer renkleri tutanlar da o bahçede oturuyor, sohbetler futbol üzerine kuruluyor, şampiyon olan takım takdir ediliyor. Çeşmenin tek taşına zarar verilmiyor... Şarköy’deki o çeşmenin kurumuş musluğundan ‘dostluk-barış’ akıyor, gidin, görün.
Avrupa’yı bırakın, Anadolu’ya bakın
Yazılı medyada okudum, Altınordu’nun başarılı file bekçisi Berke Özer’in Fenerbahçe’ye transferi söz konusu, pazarlıklar sürüyormuş. Valla, Berke’yi Spor Bahane’ye davet ettik, orada tanıştık, yakın olduk. Boylu-poslu, yetenekli ve de A Milli Takım kadrosunun kapısını çaldı.
Öyle sağda-solda kaleci arayacağınıza, Berke Özer gibi sporcularımız var. Berke onlardan sadece birisi... Avrupa’yı bırakın, gözünüzü Anadolu’ya çevirin bak ne cevherler var oralarda...
Berke Özer, müthiş efendi ve saygılı, pozitif enerji dolu... Türk futboluna ve gerçekleşmesi halinde Fenerbahçe’ye uzun yıllar başarılarla hizmet edecek bir file bekçisidir. Berke Avrupa yolcusu, aman kaçırmayın.
Bir de Barışcan’ımız var ki o da forvet arkası, müthiş bir yetenek. Bizden hatırlatması.