Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in Partizan karşısına sürdüğü onbir tercihi fena değil... Hoca ne yapsın, eldeki malzeme bu! Düşünün Babel ve Lens sakat, Negrado ise cezalı... Güneş’in sol kanatta Adriano’nun önüne Caner tercihi bir teknik adam doğrusuydu. Sağ kanatı anlatmaya gerek yok, Gökhan Gönül’ün önünde Quaresma, daha ne olsun?
Efendim, Partizan’ın bir döneme damgasını vuran bir takım olduğunu biliyoruz... Ne var ki, neredeyse on yıldır adını bile duymadık, belli ki mazilerini arıyorlar! Haaa bir özellikleri var, sert futbolu tercih etmeleri, üstelik topa değil, rakibine!
Gördükleri bol sarı kartlar, bunun en büyük göstergesidir! Böylesi bir ekip karşısında Beşiktaş’ın zorlanacağını düşünmek yanlış olur. Ne var ki, şu takım savunması var ya, duran toplarda elimiz-ayağımıza dolaşıyor, bunu bir türlü başaramıyoruz! Partizan’ın baskı kurduğu anlarda, kazanılan topları uzaklaştırmada bile zorlanıyoruz! Ki, bu baskının temelinde top kayıpları yatıyor arkadaş!
Bi de hakem kararlarına sürekli itirazları yok mu, ayaklarından çok çeneleri çalışıyor, malesef! Ricardo Gomes’in attığı kafa golüne bakın, Vida’yı arayın ki, bulasınız! Neyse ki, Allah’tan bir dakika sonra
Yaklaşık iki yıl boyunca TRT SPOR’da SPOR BAHANE adıyla bir program yaptım. Bu süre zarfında Türk sporunun en üst düzeyindeki insanlardan, sanat camiasına kadar geniş bir yelpazede pekçok konuğu ağırladım.
Sağolsunlar beni kırmadılar, programıma konuk oldular, renk kattılar. Geleneksel futbol programlarının aksine, tartışmalardan, kavgalardan, şiddetten uzak; sporu ve sporcuyu sevdirmeye, tanıtmaya, özendirmeye yönelik sohbetler yapmaya çalıştık. Program gerek camiamızdan, gerekse izleyicilerden tam not aldı. Hem biz büyük bir zevkle program yaptık, hem de konuklar ve izleyenler keyifli anlar yaşadı. Bize bu yolu açan arkadaşlara, fırsat buldukça bu sütunlardan teşekkür ettim.
Bu yaz sezonunda önce programa ara verildiği, sonra da bitirildiği söylendi bana. Olabilir, yönetimin takdiridir. Ama hiç olmazsa ayrılırken bir vedayı hak etmiyor muydum? Benim sütunlarımdan kendilerine teşekkür ettiğim yöneticiler, bir zahmet telefon açıp bana iki yıllık emeğim için teşekkür edemezler miydi? Elbette bu işi yaparken bana para ödediler, ama ben bu işi para için yapmadım. Beni bilenler bilir, bunca yıllık gazeteciyim, benim için mesleğim her şeyin önünde gelir.
Bütün bunlara da eyvallah, tamam
İnsan gözlerine inanamıyor! Koca Beşiktaş’ın, ilk yarıda böylesi ‘kötü’, böylesi ‘mahkum’ bir futbol oynadığına ilk kez tanıklık ediyorum. Neyse ki, Kartal, ikinci yarıda aslına dönüş yaptı, geriye düştüğü maçtan yüzünün akıyla çıktı, üç golle üç puanı kaptı, gönül aldı.
Düşünün Süper Lig’e yeni çıkmış Erzurumspor, güçlü rakibini ilk yarıda benzetme yerindeyse hallaç-pamuğu gibi attı. Mütevazı bir kadroya sahip ev sahibi takım, bu yarıda alan daralttı, pres yaptı, kollektif oynadı, bir gol buldu. Sadece gol mü? Bir top direkten döndü, sayısız fırsatlar yakaladılar, golle taçlandırsalar Kartal fark yerdi, fark! Kaleci Tolga’nın kurtardıklarını da hatırlatalım. Haa kalkıp, bu kötü futbola, yorgunluk ya da rakım farkı falan diye gerekçeler göstermeyin, komik olursunuz!
Kadroda devamlılık eşittir, başarıdır, temel taşlarla oynarsanız, bina üstünüze çöker! Biliyoruz ki, Kartal’ın en büyük özelliği, pas trafiği ve kanatlardan bindirmeleridir. Şimdi, Caner gibi enerjisiyle bulunduğu kanadı en iyi kullanan, verimlilik kazandıran bir fotoğrafı yedeğe çekmenin doğruluğunu kim savunabilir? Eeee o yedekse, onun görevini Adriano’dan beklemek hayalcilik olmaz mı? Linz maçında altın gol atan,
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın Divan Kurulu toplantısındaki ‘erken seçim’ açıklamasının camiada şok etkisi yarattığı gerçek...
Başkanın bu ani kararının temelindeki faktörler nelerdir, herkes bunun peşine düştü. Orman’ın kafasından neler geçtiğini anlamak için falcı olmak gerek! Belki kendi penceresinden haklı olabilir, belki yönetim içinde bilinen, ancak dışarıya yansımayan tartışmalar, dış transferde ekonomik sıkıntılar nedeniyle alınamayan, satılamayan futbolcular da bu fitili ateşlemiş olabilir. Dememiz o ki, herkeste bir kafa karışıklığı var.
Haklılar, çünkü mayıs ayında olağan kongre varken, Başkan Fikret Orman’ın bir tercihine üyeler gibi bizler de şaşırdık. Hafta başında yapılan yönetim kurulu toplantısının çok sakin bir havada geçtiğini biliyorum. Bildiğimiz bir gerçek var ki, o da yönetim içinde bir soğuk savaşın olduğudur.
Haaa, kimlerle, kiminle, neden? Bir takım dedikodular duyuyoruz, gerçek payı var mı? Eeee ne demiş atalarımız, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye! Bu madalyonun bir yüzü... Diğer yüzü ise Başkan Fikret Orman’ın, divan toplantısında kullandığı, “Hodri meydan” cümlesidir. Bir insan durup dururken bu kelimeyi kullanıyorsa ki, kullandı, orada
Ohhh ne güzel, kırk beş dakika savunmana yaslan, Beşiktaş’ın etkili hücum oyuncularına prangayı vur, iki golü yedikten sonra aklınız başınıza gelsin! Sezona Süper Kupa’yla başlayan Akhisar’ın bu anlayışını çok yadırgadım çookk!
Ne oldu? Akhisar’ın savunmaya yaslanmasını fırsata çeviren Kartal, tüm hatlarıyla rakip alana park etti.
Ne oldu? Hiç hesaba katmadığınız, ilk yarı boyunca sürekli ileri çıkışlar yapan Pepe geldi kafa golünü çaktı, faturayı kesiverdi! Kaldı ki, Pepe’nin ileri çıkışlarını gördük, Akhisar savunmada göremedi! Lens’in asistiyle Babel farkı ikiye çıkarırken, Akhisar’ın moral-motivasyonunu da aşağı çekti.
Kartal, özellikle Gökhan Gönül ve Lens’le sağ kanatı hallaç pamuğu gibi attı. Bu bindirmelerden fırsatlar üretti, gelin görün ki, özellikle Larin son vuruşlarda biraz dikkatli olsaydı, iki pozisyonu golle taçlandırabilirdi, olmadı. Kaldı ki, böyle savunma anlayışı ile sahaya çıkan takımlar karşısında üretilen her pozisyon değerlidir, yani buldu mu atacaksınız, arkadaş!
Ofansif oyuncuların yapamadığını Pepe başardı. Baktınız olmuyor, sürpriz oyuncuları devreye sokarsınız, tıpkı Pepe gibi... Güneş hocanın izni olmadan Pepe öyle savunmadan kopup, ileri çıkamaz.
UEFA Lig’ini kovalayan takımları hafife almak gibi bir niyetimiz asla yok. Ne var ki, Linz’i kalkıp, Beşiktaş ile aynı kefeye koyarsak, yanılırız. Gördük ki, Linz, cesur bir takım, yani korkusuz, kapasitesi neyse onu ortaya koyuyor. Fizik güçleri iyi, teknikleri öyle aman-aman değil, iyi direnç gösteriyor, hepsi o kadar. Bakmayın ilk yarıda pozisyon bulduklarına... Onlar üretmediler, tam tersi Beşiktaş’ın top kayıplarından kaynaklandı dersek, abartmış olmayız... Nitekim Babel ile gol perdesini aralayan Beşiktaş’ın ilk yarıyı farklı kapatması işten bile değildi. Lens ve Oğuzhan’ın kaçırdığı net pozisyonları anımsatırsak ne demek istediğimiz anlaşılır. Haaa bir de Tolgay’ın akıl dolu şutu ve üst direkten dönen pozisyonunu da kaçanlara eklemekte yarar var. Dememiz o ki Kartal, Linz karşısında tur kapısını ilk yarıda aralaması işten bile değildi.
İkinci yarıda da değişen bir şey yoktu, sürekli ofansif oynayan, çok adamlı bindirmeler yapan, topla oynama yüzdesini sürekli elinde tutan Beşiktaş idi... Rövanş için avantajlı skoru yakalamak isteyen Beşiktaş, bu yarıda Oğuzhan ile net bir pozisyonu daha cömertçe harcadı. Güneş, hoca kadroda devamlılığı öne çıkarıyor, valla iyi de
Bu köşeden gündeme dair yaptığımız yorumlar, bizlerin doğrusu... Ne var ki, zaman zaman karşı görüşler de gelmiyor değil. Farklı düşünceler, beraberinde doğruyu bulma adına elbette önemlidir. İlla bizim dediğimiz doğrudur diye bir kaide de yok.
Sıkı bir okuyucum var, ne yazarsam yazayım, mutlaka tersini savunuyor, olabilir, saygı duyuyorum. Geçen hafta Beşiktaş’ta Fabri’nin gidişiyle ilgili bir yorum yaptım. Ne demişiz; “Eğer ekonomik sıkıntınız varsa ki var, öyle sağda-solda yeni bir kaleci aramaya gerek yok...” Neden? UEFA’nın mali kriterleri ortada... Öyle şeyler duyuyoruz ki, kulüpler bırakın teknik kadro ve futbolcuları, personel maaşlarını ödemede bile zorluk çekiyorlar! Biraz daha ileri gideyim, 4 aydır maaşlar ödenemiyorsa, bu tabloda nasıl transfer yapabilirsiniz Allah aşkına? Ohh, oturtuğunuz yerden, “Yok kaleci şart, yok forvet şart, o şart, bu şart”, diye ahkamlar kesmenin doğruluğunu kim savunabilir? Para sizin cebinizden çıkmıyor ki, bilmem anlatabildik mi?
Artık kemer sıkmanın zamanı geldi de, geçiyor arkadaşlar? Çevirin yüzünüzü altyapıya, oraya yatırım yapın, taşıma suyla değirmen nereye kadar döner, pat diye durur bir gün! Dememiz o ki, madalyonun tersi hiç
Evet, Trostavn asla Kartal’a kafa tutacak bir takım değil, olmadığını da gördük! Ne var ki, bu oyunda rakibi küçümsemenin faturası ağırdır! Şenol Güneş, bu tür sürprizlerin hesabını iyi yapan bir teknik adamdır, ayağını yere sağlam basar. İlk maçtaki avantajlı skoru orada bırakmış, bunun da en büyük göstergesi sahaya sürdüğü kadrodur. Rakip 2-0’lık skorun altından kalkacak ne gücü var, ne de potansiyeli! Elbette savunmasına kapanmasından doğal ne olabilir? Beşiktaş rakibin bu direnişini kırmak ve kilidi açma adına oyunu tamamen rakip alana yıktı. Nitekim, 31. dakikada Larin’in attığı golle Torshavn ‘ın tur umudunu ortadan kaldırdı.
Larin’in attığı gol tamam, ne var ki Lens’in klasına yakışır harika asistini unutmamak gerekir. Sadece Larin mi, Caner’in farkı ikiye çıkaran golünde de onu gördük. Hazır Lens’den söz açılmışken, geçtiğimiz sezonu hayal kırıklığıyla kapatan Hollandalı futbolcu müthiş bir çıkış yakaladı. Bu gözlemimiz, sadece asist ya da golleriyle ilgisi yok. Gerçek kalitesini yakaladı, tekniğini konuşturuyor, adam eksiltiyor, topu sürekli üçüncü bölgeye taşıyor. Dememiz o ki Lens, yeni sezonun sakatlık olmadığı taktirde performansıyla ideal onbirin vazgeçilmezleri