Kulüplerimizin ekonomileri malum... Kriz ötesi... Uçurumun kenarında dolaşıp, duruyorlar! UEFA’nın radarına takılmayan kulüp sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Eeee, arka bahçenizi pas geçer, oraya yatırım yapmazsanız olacağı budur. Sürekli günü kurtarma politikası izler, elde kalmış, yetersiz yabancı oyuncuları transfer ederseniz, tabii ki kasanız patlar, UEFA tepenize biner.
Süper Lig’in 13. haftasını anımsayın. Beş büyük takımda alt yapıdan yetişen oyuncular ilk on birde oynadı, müthiş keyif verdi. Hatta bu haftaya “gençlerin haftası” dersek, abartmış olmayız.
Trabzon’da Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Hüseyin Türkmen ve Uğurcan Çakır, Fenerbahçe’ye karşı oynadı, zorluk derecesi yüksek bir maçta aslanlar gibi formalarının hakkını verdi. Ortak özellikleri, altyapıdan yetişmeleri...
Beşiktaş’ta zorunlu rotasyon nedeniyle Güven Yalçın, Dorukhan Toköz ve Fatih Aksoy, Kayseri’de Ankaragücü karşısında kantara çıktı, farklı skorun yaratıcıları oldu.
Fenerbahçe Barış Alıcı, Galatasaray’da Ozan Kabak ve Celil Yüksel, Bursa’da Okan Kocuk, Ertuğrul Ersoy, Umut Meraş, Barış Kapacak ve Umut Nayır... Hepsi yerli, hepsi genç, bir çoğu altyapılardan yetişti. Fena mı oldu?
Öyle borç harçtan kurtulmanın yolu bu gençler geçiyor, eyy yöneticiler, eyyy teknik adamlar! Çok bir şey değil, gözlerinizi altyapıya çevirin; çevirin ki, hem UEFA radarına takılmazsınız hem de o boşalan kasalarınızı (!), yeniden doldurursunuz.
Söylemekten dilimizde tüy bitti, derdimizi bir türlü anlatamadık!
Hep örnek verdim, altyapıya işlerlik kazandırmak istiyorsanız, -ki bu şartlarda mecbursunuz- gidin Altınordu gerçeğini görün. Mesafe çok uzak değil... İzmir’de yüzlerce yetenekli yıldız adayı var. Cengiz Ünder, Çağlar Söğüncü, o ocaktan yetiştiler, yurt dışında top koşturuyorlar.
13. haftada top koşturan yerli ve de genç oyuncularımız adına gurur duydum. Durmak yok arkadaşlar devam... Şu adı sanı olmayan, kasaları tamtakır bırakan yabancılardan Türk futbolunu kurtarın.
Asıl görev tabii ki yönetimlere ve teknik adamlara düşüyor. Dileriz 13. haftadan dersler çıkarmışlardır.
Yuh olsun!
Sosyal medyayı asla yok sayamayız. İletişim anlamında önemli bir kulvardır... Ne var ki, bu kulvarı kullanırken, elbette görüşlerinizi ortaya koyabilir, savunabilirsiniz. Ama yeter ki iş hakaret boyutlarına gitmesin. Hele hele futbolcuysanız, bir o kadar dikkatli olacaksınız, ince eleyip, sık dokuyacaksınız.
Örneğin Beşiktaş’ın Hollandalı futbolcusu Babel... Ne demiş bir taraftar, “Kasımpaşa’da 200 bin euroya yeniden oynamak ister misin?” Soru bu... İçeriğinde hakaret falan yok, güzel bir yaklaşım bence... Peki, Babel’in verdiği yanıtı... Müsaadenizle burada yazmak istemiyorum, skandal ötesi!
Arkadaş haddini bil, sonra şaka falan yaptım mazeretine sığınma! Senin şaka anlayışına yuhhh! Ne oldu, kadro dışı kalman söz konusu!
Artı, öyle taraftara skandal ötesi karşılık verirsen, Vodafone Stadı’nda o taraftar sana top oynatmaz, bilesin... Kaldı ki, şu saatten sonra işin çok zor... Tasını tarağını toplar, ülkene yolcu ederler!
Taraftar müşteridir, velinimettir. Onların paralarıyla ücretlerinizi alı yorsunuz. İyi belleyin.
İyi ki varsınız
Veda kelimesini hiç sevmem. Hep ayrılığı çağrıştırır. Evet, Milliyet’ten değil, 46 yılımı verdiğim, sosyal hayatın içine hep yelken açtığım İstanbul’a “Hoşça kal” demeye az kaldı.
Sağolsun, dostlarım, omuz omuza çalıştığım arkadaşlarım önceki akşam beni bir yemekte ağırladılar. Kimler yoktu ki... Genel yayın yönetmenimiz Mete Belovacıklı, spor müdürümüz Tayfun Bayındır, yardımcısı Ediz Sırapınar, editörümüz Mustafa Anıklı, haber araştırma müdürü Pınar Aktaş, yazı işleri müdürleri Bertan Ağanoğlu, Kemal Bulut, dış haberler müdürü Levent Köprülü, görsel yönetmen Ersoy Diyar, editör Eylem Düzyol ve yazarlarımızdan Tunca Bengin...
Kahh zaman tüneline girdik anılarımızı tazeledik, kahh duygu dolu anlar yaşadık. Şunu bir kez daha anladım ki, asla yalnız değilim, çevrem dostlarla ve sevdiklerimle dopdolu...
İyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanımış, iyi ki aynı havayı solumuşum. Sağolun varolun.
Belki uzakta olacağım ama sizleri hiç ama hiç unutmayacağım. Arada bir de olsa, yolum yine siz dostlarla çakışacağından asla kuşkunuz olmasın.