Bu kadar heyecanlandığımı ve gerilime girdiğim bir maçı anımsamıyorum. Onun için maç öncesinde ‘yatıştırıcı’ almak zorunda kaldım! Kolay mı, ilk sekize kalıyorsunuz, yarı final kovalıyorsunuz.
Buna kalp mi dayanır?
Solumda Erhan Telli, sağımda Hasan Cemal...Halil Özer mi? Tam çıldırmış!
Semih’in golünden sonra ‘sigaraya’ da başladı! Hop oturup, hop kalkıyorlar, arada sıkışıp kaldım, sinirimden sakallarımı yoldum hep! İnanın yazımı yazmak da bile zorlandım!
Doksan dakika didindik-direndik, pozisyona ‘hasret’ kaldık, rakibi seyrettik, bir topları direkten döndü, üç net pozisyonları atamadılar, bir de Rüştü kurtardı.
Milli Takım’ın ‘mazaretleri’ öylesine çok ki, hangisini sayalım...
Marco ve Servet yok... Cezalılar çok... Sarı kartlılar mı, onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim...
Helal olsun size, bir kez daha yorumları değiştirdiniz, size yakışanı yaptınız. Avrupa’nın ilk sekiz takımı arasına girdiniz, dönüş biletlerimizi yine açık bıraktınız.
İşte bizim takımımız bu, ilk yarıda üzer, ikinci yarıda ülkemiz insanlarını bir kez sokaklara döker.
Bizi gerilime de soksanız da, zaman zaman üzseniz de sizi seviyoruz.
İlk yarıda ‘ürkek’ futbolunuzla ve 35 yaşındaki Koller’den yediğiniz golle bizi karamsarlığa ittiniz. Çek, kolay takım değil... Müthiş bir kaleci, adeta etten ‘duvar’ bir savunma...
Duvarı yıkmak için matkap lazım!
Böyle bir rakip, ve iki farklı mağlubiyetten ‘zafere’ ve çeyrek finale Türkiye’nin adını yazdırdığınız için başta Fatih Terim, yardımcıları ve sahada ter döken futbolcularımızı bir kez daha kucaklıyor, onları bir kez yüreğimize kalın harflerle yazıyoruz.
İlk yarı zorlandık, ama ikinci yarı ayağa kalktık...
Portekiz yenilgisine “mazeretler” üretebilirsiniz, buna lafımız yok...İsviçre mi? Finallere “kontenjan”dan girdi... Bu takımı yenemiyorsanız, mazeretlere sığınmaya da hakkınız yoktur. Neyse ki, ay-yıldızlı ekibimiz İsviçre maçında bizi mahcup etmedi.
Hakan Yakın’ın golüyle hem onlar, hem de biz şoka girdik, Semih Şentürk ile umutlandık, Arda Turan’ın doksandaki muhteşem golüyle yerimizden havalara zıpladık.
Oyuna iyi başladık, ancak yoğun yağmur bir anda her şeyi terse çevirdi! Hakan Yakın 37’de bir gol attı, ardından da yüzde yüz bir gol kaçırdı.
Umutlarımız, yerini karamsarlığa bıraktı.
Terim’in Semih Şentürk, Mehmet Topal ve Kazım Kazım’ı oyuna alması bir teknik adam doğrusuydu.
Tüm riskleri göze alan ay - yıldızlı ekibimiz, ikinci yarıda oyunu sürekli rakip alana yıktı, çok adamlı bindirmelerden iki gol ve ALTIN değerinde üç puan çıkardı.
Semih Şentürk golcü olduğunu bir kez daha kanıtladı. Nihat’a lafımız yok, ama tecrübeli krampon asla pivot bir santrfor değil. Sırtı kaleye
Böylesi vitrinde yer almak güzel... Ancak bu vitrinde kalıcı olmak, büyük hedefleri kovalamak en güzelidir. Eğer kovalayamıyorsanız sadece ‘misafir’ olursunuz!
Bu tip turnuvaların ‘gediklisi’ Portekiz, asla kolay takım değil. Yıldızlar topluluğu, grubumuzun da favorisi... Böylesi donanımlara sahip ekipten puan, ya da puanlar kapmak hiç de kolay değil.
Ronaldo, bir sağda, bir solda, tutabilene aşkolsun! Sadece o mu?
Nuno Gomes, Deco, Petit, savunmadan her topa çıkan Pepe, Simao... Say sayabildiğin kadar!
İlk yarıda, hücumda yoktuk, sadece savunmada üst düzeyde mücadele verdik. Ofsayt taktiğini iyi uyguladık, rakibe sadece bir pozisyon verdik. Üç top da direğe takıldı...
Ama Pepe, 61’de direğe takılmadı, topu kaleye gönderdi, puan umudumuza kan doğradı!
Golü yedik, Sabri ve Semih oyuna girdi, çok adamlı girişimler yaptık.
Ertuğrul Sağlam, kimine göre ‘iyi’, kimine göre ‘vasat’ bir hoca! Hatta Beşiktaş’ın ona bir numara büyük geldiğini iddia edenler bile var! Bu tartışılır, herkes farklı yorumlar yapabilir. Kurumların ve kişilerin ilkelerine saygılıyız. Ancak ilkelerinizden sapmalar olursa ve çifte standart uygularsanız başarıyı yakalamanız hayalden öteye gitmez, gidemez.
Sağlam’ın göreve devam edeceği, bir sürpriz olmazsa kesin... Eder veya etmez, bu da onların tercihidir. Ancaak Sağlam, bu sezon başarılı mıdır, değil midir? Bu tartışılır.
Tablo ortada...
Devler Ligi’ne ‘hüzünlü’ veda... Kupada büyük bir hayal kırıklığı... Kaçırılan lig şampiyonluğuna ne demeli?
Hakem hatalarına sığınmak ne derece doğrudur? Oftaş’ı ve Belediye’yi yenemiyorsan, şampiyon olamazsın. Beşiktaş büyük takım değil mi?
* * *
Son dakikada Trabzonspor sayesinde yakalanan UEFA’ya sığınıp güneşi balçıkla sıvamaya kalkmayın!
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bazı maçlar vardır ki, hesap - kitap işi olmaktan çıkar, elinizde ne var, ne yoksa riske etmek zorundasınız. Galatasaray derbisinde kazanılacak bir puanın Beşiktaş'a hiç mi hiç yararı olmadığını, sokaktaki çocuklar bile biliyordu artık. Beşiktaş'ın tecrübeli, bilgi - birikimi yüksek hocası Lucescu'yu anlamakta hâlâ zorluk çekiyorum ! Kartal neredeyse iki sezondur tek forvet, arkasında iki ofansif oyuncu, kalabalık orta saha taktiğiyle mücadele ediyor. Beşiktaş'ı çözmek için fazla kafa patlamaya gerek yok. Zirveye oynayan güçlü ekipleri ne Lucescu'nun, ne de bir teknik adamın "korkak" futbol oynatmaya hakkı yok.
Derbi Galatasaray açısından sadece "prestij" anlamınıt aşıyordu. Nitekim bu tablonun verdiği rahatlıkla Galatasaray, savunma ağırlıklı (!) oynayan Beşiktaş karşısında daha etkili ve bol pozisyonlu bir futbol ortaya koydu.
Gaziantepspor maçının ilk yarısında ayakta alkışladığımız Beşiktaş'ın, İbrahim'in kendi kalesine attığı golden sonra aklı başına geldi! 32.dakikada Necati, hava topunda Cordoba'ya faul yapmadı, ancak Sarı - Kırmızılı futbolcunun elle oynamasına Ali Aydın'ın "devam" demesini yadırgadık. Aynı Aydın, 54.dakikada Suat Usta'nın Ahmed
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Süper Lig'de tüm kredisini bitiren Beşiktaş'ta, fizik - kondisyonun yanı sıra moral - motivasyon neredeyse sıfır seviyesinde. Futbolcuların ağzını bıçak açmıyor. Bu olumsuz tabloda Beşiktaş'ın, Valencia karşısında işi sanıldığı kadar kolay değil. Rakip çok çabuk ve teknik kapasitesi yüksek oyunculardan kurulu, kontratak futbolu iyi uyguluyor. Valencia büyük bir olasılıkla kapanacak, savunmasını sağlam tutacak, fırsat buldukça çabuk adamlarıyla Beşiktaş kalesine yüklenecek.
Ofansif ağırlıklı bir taktikle sahaya çıkacak olan Kartal'ın oyun kontrolünü elinde tutması şart. Biraz disiplin, biraz sabır Beşiktaş'a tur kapısını aralar. Sergen Yalçın, Pancu ve İlie bana göre "kader" adamları olacak. Zorluk derecesi yüksek maçta seyirciye müthiş görev düşüyor. Futbolcuları paniğe ve strese zorlamayın, çatlak seslere izin vermeyin.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Oldum olası eyyamdan nefret ederim... Bildiğim ve de gördüğüm doğruları yazmaktan hiçbir zaman sakınmadım... Yani doğruya doğru, eğriye eğri...
Samsunspor maçında Cem Papila'nın çıkardığı 5 kırmızı kartın doğru olduğunu her şeye rağmen savunduk. Hatta Papila'nın art niyetli olmadığını, kurallara işlerlik kazandırdığını anlattık. Bu maçtan sonra kamuoyunda, "Beşiktaş'ın şampiyonluğu engellenecek" diye yorumlar da yapıldı. Biz buna güldük! Hakemlerin ara seminerde sıkı bir şekilde uyarıldığı ve kuralları uygulayacaklarını düşündük.
Ne var ki dünkü maçın ilk yarısında Bülent Uzun'u izlerken ben de karamsarlığa düştüm! Uzun, ilk devrede başta Zago olmak üzere, Ahmet Yıldırım'a yapılan kasıtlı faullerde inanılmaz eyyamcılığa kaçtı. Bırakın sarı kart göstermeyi, neredeyse Ankaragücülü futbolcuların bir yanağını okşamadığı kaldı. İbrahim'in penaltı pozisyonunu da atladı.
MHK Başkanı Bülent Yavuz da dünkü maçı mutlaka izlemiştir. Şimdi Yavuz'a sormak istiyorum, kurallar sadece Beşiktaş için mi geçerli? Eğer ki arkadan kasıtlı tekme vuruluyorsa, bunun karşılığı karttır, nasihat değildir sayın Yavuz!