Helal olsun size, bir kez daha yorumları değiştirdiniz, size yakışanı yaptınız. Avrupa’nın ilk sekiz takımı arasına girdiniz, dönüş biletlerimizi yine açık bıraktınız.
İşte bizim takımımız bu, ilk yarıda üzer, ikinci yarıda ülkemiz insanlarını bir kez sokaklara döker.
Bizi gerilime de soksanız da, zaman zaman üzseniz de sizi seviyoruz.
İlk yarıda ‘ürkek’ futbolunuzla ve 35 yaşındaki Koller’den yediğiniz golle bizi karamsarlığa ittiniz. Çek, kolay takım değil... Müthiş bir kaleci, adeta etten ‘duvar’ bir savunma...
Duvarı yıkmak için matkap lazım!
Böyle bir rakip, ve iki farklı mağlubiyetten ‘zafere’ ve çeyrek finale Türkiye’nin adını yazdırdığınız için başta Fatih Terim, yardımcıları ve sahada ter döken futbolcularımızı bir kez daha kucaklıyor, onları bir kez yüreğimize kalın harflerle yazıyoruz.
İlk yarı zorlandık, ama ikinci yarı ayağa kalktık...
Rakibimizi sahasına kapattık, gol aradığımız anlarda, golü yine kalemizde gördük.
Bu çocukların ne denli zorlu engelleri geçmişte aştığına tanıklık ettik, umutlarımız inanın hiç yitirmedik.
Arda’nın 75’deki golü Cenevre’deki zaferin habercisiydi...
Nihat Kahveci... İki maçta hep ‘suskun’ kaldı... Ondan pivot santrfor olur mu tartışmalarına girdik... Atilla Gökçe ağabeyimiz Arda’nın golünden sonra ayağa fırladı, “Şimdi bir Nihat golü şart” dedi. Hem de bağırarak...
O da ne kronemetre 88. dakikayı gösterdiği sırada dünyanın en kalecileri arasında gösterilen Cech topu elinde kaçırdı, Nihat skoru eşitledi. Nihat bu, coştu bir kere...
Derken doksanda Türkiye’yi çeyrek finale taşıyan golünü çaktı, bir kez daha tarihe geçti, Viyana kapılarını bize açtı.
Şimdi bin kilometre ver elini Viyana... Size çeyrek final yakışır... Hatta yarı final, hatta final... Olur mu? Bu zoru başaran onu da başarır....
Yüreğinize, bileğinize, o bitmek tükenmek bilmeyen enerjinize sağlık...