<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Lider Beşiktaş, Türkiye Kupası'nda Kocaelispor engelini adıyla geçti. Lucescu'nun yedek ağırlıklı oyuncuları ilk on birde sahaya sürmesi bir anlamda bizler için de iyi oldu! Rumen hocanın çanta gibi yanında taşıdığı bazı oyuncuları izleme şansı bulduk. Gökhan Zan... Maşallahı var, boylu poslu. Ne var ki, biraz acemi... Lucescu'nun maç süresince onu fırçalaması hiç de hoş değildi. Ümit Aydın... Orta sahada mücadele etti. Ondan umduğumuzu bulamadık. İlk yarıda forvette görev yapan Serdar Topraktepe fazla pozisyon bulamadı. İkinci yarıda sol kulvara çekilmesine karşın yine golünü attı. Tecrübeli futbolcu, fizik gücünü geliştirmesi halinde Beşiktaş'ın ligdeki gol sıkıntısına çare olacaktır. İlhan Mansız ikinci yarı girdi. Uzun bir aradan sonra gol attı. Ancak topun ağzındaki yıldız oyuncu, golün dışında hiçbir şey yapmadı. Nedense hakemle uğraştı !
Bana göre dünkü maçın yıldızı Tümer Metin' di. Tecrübeli futbolcu çok çalıştı, orta sahadan ofansa iyi çıkışlar yaptı. Atılan iki golde de asistleri ön plandaydı. Yasin Sülün' ün yeteneğine bir şey diyeceğimiz yok. Ama bir de, tek top oynayıp, riske girmese her şey mükemmel olacak.
Benim asıl üzerinde durmak
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bazı söylemler vardır ki, kolay kolay unutulmaz... Sözüne ve özüne inandığımız Lucescu, geçtiğimiz sezon, Sergen ve Tümer konusunda "İkisi bir arada olmaz" diyerek, kamuoyundaki iddialara yanıt vermişti! Lucescu bu sözünü unutmuş olacak ki, dünkü derbide, iki sol ayaklı oyuncuyu sahaya sürdü, her maçta banko oynayan Pancu'yu yedeğe çekti. Aslında, ikisinin de bir arada oynayabileceğini dün bir kez daha gördük. Beşiktaş'ın attığı iki gol de frikiktendi. Her ikisi de Sergen ve Tümer imzalıydı.
Benim asıl kafamı karıştıran, Lucescu'nun böylesine zorlu bir derbi öncesinde bu değişikliği yapmasıydı. Pancu'yu sürekli oynattığı için, takım içinde Lucescu'ya tepkiler olduğunu biliyoruz. Temennimiz, Lucescu'nun bu sürpriz kararında, bu tepkilerinin olmamasıdır!
Şükrü Saracoğlu'ndaki derbi, futbol adına güzelliklerle doluydu. Bu derbi, iki takım için, farklı anlamlar taşıyordu. Avrupa yorgunu Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenip zirvedeki yarışta arayı açmak istiyordu. Fenerbahçe ise dertli ve sıkıntılıydı. Sarı - Lacivertliler için bu 90 dakika, "olmak veya olmamak" idi. Fenerbahçe'nin bu maçtan alacağı üç puan, bir anlamda zirve yarışındaki iddiasını sürdürme adına
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Futbol bu. "Banko" dediğiniz maçtan hayal kırıklığıyla çıkarsınız! Rakip büyüktür, yenilirsiniz, üzülmezsiniz, sineye çekersiniz. Letonya asla "büyük" takım değil. Hele hele Dünya Üçüncüsü olmuş bir ekiple Letonya'yı aynı kefeye koymak hataların en büyüğüdür. İşte asıl ağrımıza giden de yol parası bulamayan, ekonomik krizle boğuşan Letonya'nın bizim yerimize Portekiz'deki finallere gitmesidir.
Düşünün Letonya gibi bir ekip karşısında ilk golü buluyoruz, ardından Portekiz yolunu açacak golü de buluyoruz. Ama, öyle basit gol yedik ki, gözlerimize inanamadık! 78.dakikada Verpakovskis'in golü tüm hayallerimizi alıp götürdü.
Yazık, çok yazık... Onca emekler, onca elin teri "hibe" olup gitti... Beni asıl kızdıran, finallerin kaçırılmasından sonra tribündeki futbolseverlerin Ay - Yıldızlı futbolcuları "yuhalaması", Şenol Güneş'in "istifaya" davet edilmesidir. Bunun adı olsa olsa "vefasızlıktır". Dünya Kupası'ndan sonra "alkışlanan", baştacı yapılan bir ekibi yuhalamakta nereden çıktı? Onlar değil miydi ülkemizi ayağa kaldıran? Onlar değil miydi dünyanın "şapka" çıkardığı futbolcular ?
Ne yuhlanmayı, ne de istifayı hakettiler... Biraz "vefalı" olup, onları
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başkan Serdar Bilgili'nin olaylı Galatasaray maçından sonra kamuoyundan "özür" dilemesi sporumuzdaki "terörün" ortadan kalkması, barış ve dostluğu pekiştirmesi adına önemli bir adımdı. Ankara'daki FAİR - PLAY adına yaşanan tablolar da, doğrusu spordaki terörün barış ve dostluğa dönüşmesi açısından sıcak örnekler idi bizce.
İki Avrupalı'nın mücadelesinde futbol adına fazla güzellikler izleyemedik. Faul yüzdesinin bir hayli yüksek olduğu maçta orta hakem Erol Ersoy trafik polisi gibiydi. Ersoy'un çaldığı fauller kadar, çalmadıkları da vardı elbette. Ersoy, 65.dakikada Emre Aşık'ı çift sarı karttan oyun dışı bırakırken, El Saka'nın ikinci kartını pas geçmesi inanılır gibi değildi. Ayrıca Ahmed Hassan'ın ceza alanı içinde düşürülmesi de tartışılırdı.
İlk yarıda tecrübesini ve de özgüvenini maça yansıtan Beşiktaş, önce İlhan Mansız ardından da El Saka'nın kendi kalesine attığı golle iki farkı yakaladı. İki fark Kartal cephesinde rahatlığı birlikte getirdi. Nitekim ikinci golden sonra ev sahibi Gençlerbirliği ağırlığını sahaya yansıttı. Emre Aşık'ın 65. dakikadan çift sarı kartla oyun dışı kalması, Beşiktaş'a kalan dakikalarda ecel terleri döktüren en büyük
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Beşiktaş'ta Demirören ve Oktay'ın istifalarına doğrusu bir anlam veremedim ! Kongreye daha beş ay var... Üstelik Beşiktaş, hem ligde, hem Şampiyonlar Ligi'nde ciddi sınavlar verecek. Böylesi bir kritik dönemde iki yöneticinin istifa etmesi hiç de hoş değil. Eğer kafalarında bir hesap varsa, bunu ocak ayında ortaya koymaları gerekir. Bu tip sürpriz istifalar dileriz ki takımı olumsuz etkilemez. Eğer aksi olursa, bu da bir takım hesap yapanlar için hiç de iyi olmaz.
* * *
İnönü'deki 90 dakikalık mücadelede ağır basan Beşiktaş'tı... Ofansif ağırlıklı bir taktikle sahaya çıkan Malatyaspor, 1 - 0 öne geçmesine karşın yenilmekten kurtulamadı. Bunun da temelinde Beşiktaş'ın daha tecrübeli, daha istekli, daha yetenekli oyuncularının fazlalığı yatıyordu. Sergen'i izlemekten müthiş keyif alıyoruz. Dünkü mücadelede attığı tek gol bir Sergen klasiğiydi. Ancak Sergen'in fiziksel olarak hala hazır olmadığını görüyoruz. Sergen, bu özelliğini 90 dakikaya yaydığı taktirde, hem Beşiktaş'a yararlı olacak, hem de izleyenlere daha büyük lezzetler sunacak.
Sahanın bana göre tartışmasız en iyi ismi Ahmed Hassan'dı. İleri ikilinin arkasında görev yapan Mısırlı yıldız
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İki kez Avrupa Şampiyonası finallerinde boy gösteren, Dünya Kupası'nda üçüncülük kürsüsüne çıkarak tarihe geçen A Milli Takımımız yeni bir heyecanın peşinde. Artık herkes Portekiz'deki finallere katılmanın ince hesapları içinde. Grubumuzda İngiltere gibi güçlü bir ekiple yarışıyoruz. İşimiz sanıldığı kadar da kolay değil. Daha önce 6 Eylül'de Liechtenstein ile deplasmanda oynacağız. Bu maçı düşünmek bile istemiyorum. Dünya üçüncüsü "apoletini" takmış böyle başarılı bir ekip için Liechtenstein nedir ki?
11 Ekim'de İngiltere sınavı öncesinde ilk provayı Ankara'da Moldova karşısında yaptık. Teknik Direktör Şenol Güneş'in elinde alternatifi bol, geniş bir kadro bulunuyor. Güneş "iskelet" kadroya yeni isimler eklemenin hesaplarını yapıyor. Bu tamamen doğru bir karar. Çünkü giderek "yaşlanan" oyuncular var. Bu oyuncuların alternatiflerini de ancak bu tür hazırlık maçlarında yaratabilirsiniz. Büyük bir değişim sürecine giren Ay - Yıldızlı ekibimiz büyük bir olasılıkla 2004 Avrupa Şampiyonası'nda değişik yüzlerle mücadele edecek, zaten etmeli de.
İspanya'da geçtiğimiz sezon müthiş bir çıkış yapan Nihat Kahveci dün gece de fırtına gibiydi. Sahada basmadık yer
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Skora bakıp da sakın ola Beşiktaş'ın Arsenal karşısında kötü oynadığını sanmayın. Beşiktaş, Avusturya'daki son ciddi hazırlık maçında inanın mükemmel oynadı. Hatta, mükemmelden de öte. Doğrusu Beşiktaş'tan böylesi bir futbol beklemiyordum. Düşünün, rakibin attığı bir gol var, Beşiktaş'ın ise özellikle ikinci yarıda yakaladığı ancak gole çeviremediği en az 6 fırsat var. Sinan'ın attığı nizami gol, ofsayt diye iptal edilirken, Ahmed Hassan'ın ceza alanı içinde bir de düşürülüşü var. Eğer Beşiktaş güçlü rakibi karşısında 90 dakika süreyle yakaladığı pozisyonları gole çevirebilseydi rahat kazanabilirdi. Arsenal, orta alanda Beşiktaş'ın müthiş bir direnişiyle karşılaştı. Bergkamp'ın bulduğu tek golde yılların tecrübesi Kaan Dobra ve Zago'nun müthiş ve onlara yakışmayacak hataları ön plandaydı. Başka bir deyişle Beşiktaş, golü kendisi yarattı. Defansta Ahmet Yıldırım, ortaya koyduğu futbolla sivrilirken, Pancu ve Giunti savaşçılıklarıyla ön plana çıktılar. İlk yarıda Ahmet Dursun ve Tümer ikilisi Beşiktaş'ın gol isteğine yanıt veremediler. Özellikle Ahmet Dursun eski günlerini arar gibiydi. Aldığı birkaç topu da ezmekten öteye gidemedi. Ancak tecrübeli oyuncunun çok
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Hazırlık döneminde ilk kez çıplak gözle izlediğim Beşiktaş'ın hem Süper Lig'de hem de Şampiyonlar Ligi'nde ciddi sıkıntılar yaşayacağını gözlemledim... Hatta bunun adını kriz bile koyabiliriz. Bana göre Kartal bu sezon kalesinde ciddi sıkıntılar yaşayacak. Arsenal'e gitmek için her yolu deneyen ancak yönetim tarafından son dakikada tapusu alınan Cordoba isteksiz sözleşme sonrası sanırım kimseye yaranamayacak. Çünkü Rapid Wien karşısında iki gol yiyen Cordoba müthiş tepki gördü. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz, "Gönülsüz evlilikten doğan çocuk sakat olur" diye. Savunmada büyük bir sıkıntı yok. İsimler aynı, sadece oyun içinde değişiklikler oluyor.
Gelelim kanatlara... Lucescu'nun 3 - 5 - 2 sisteminde tüm yük Kartal'ın iki kanadında olacak. Bu tartışmasız. Sol tarafta İbrahim Üzülmez, Lucescu'nun isteklerine yanıt verebilecek tek adam. Allah korusun İbrahim Üzülmez'e bir şey olursa alternatifini takım içinde arıyorum da hâlâ bulamadım. Sağ kanatta ise durum biraz farklı. Bu alanda geçtiğimiz sezon en çok Kaan Dorba görev yaptı. Kaan Dobra tecrübeli, çok tehlikeli şutları var, kritik gollerin ismi. Ancak bu kulvarda İbrahim Üzülmez gibi gidip gelemez. Buna ne