Esasen hiçbirinde sorun yok. Sorun diğer kulüplerin doğru işler yapmaları.
Türk futbolunda kaynak dağılımı daha adil olunca, Anadolu külüpleri pastadan daha fazla pay alıp, daha iyi yönetilince, üç büyükler de borç kıskacında olup çok kötü yönetilince bu tablo çıktı ortaya.
Türkiye'de futbol rakibi oynatmama, alan bırakmama, sertlik ve fiziksel mücadele üzerine kurulu. Çok teknik, hızlı düşünen ve yeteneği üst düzeyde oyuncularınız varsa, bu baskıyı, presi, kapanmayı ve sertliği aşabiliyorsunuz. Ancak bu kalitede oyuncular, üç büyüklerde yok. Fenerbahçe'nin en kapasiteli oyuncusu 39'luk Emre. Gerisini düşünün.
Üç büyüklerin yöneticileri borç yapısı nedeniyle, vasat, ortalama isimler ile kadrolar oluşturuyorlar. Örneğin Fenerbahçe'nin tüm defans hattı ve kanatları, Galatasaray'ın stoper ve bekleri, Beşiktaş'ın ise forvet hattı buna örnek verilebilir. Bu durumda, ligde kalan 15 takıma üstlük sağlayabilecek ve rekabet avantajı sağlayabilecek bir durum olmuyor.
Sahaya bakın, üç büyüklerin her maçı ortada, kazanılabilir, kaybedilebilir. Yani sahaya net bir güç ortaya koyamıyorlar. Çünkü yok.
Gelelim işin teknik adam ksımına. Her üç takım da artık modern futboldan
Bildiğiniz üzere genellikle futbol üzerine yazıyorum ama eski bir basketbolcu ve basketbol hayranı olarak tam zamanında bir yazı yazmak istedim.
Konu Obradovic ve onun tartışılmaya başlanması. Bence bu çok yanlış.
Fenerbahçe Beko'da sezon başından bu yana işler yolunda gitmiyor. Aslında bu yeni bir durum değil. Geçtiğimiz sene takımın önemli kozları Vesely, Joffry, Ennis, Datome, Kalinic ve Green ciddi sakatlıklar geçirmişler ve takımdan uzun süre uzak kalmışlardı.
Geçen sene bana göre böyle olumsuz koşullar altında Obradovic son derece başarılı bir sezon geçirmişti.
Bu sezon da yine milli maçlar, sakatlıklar, transfer durumları derken, tam kadro çalışma imkanı bulamadan sezona başlandı. Obradovic yine elinden geleni yapsa da, bu sene özellikle Eurolegue'de tüm takımlar kadrolarını güçlendirdiler. 7-8 takım doğrudan şampiyonluk adayı haline geldi. Yani eskisine göre güç dağılımı değişti. Fenerbahçe Beko'da bu 7-8 takımdan birisi.
Sakatlıklar, sakatlık sonrası form tutma sorunları, milli maçtan dönüşler, tam kadro çalışmama, takımın son beş sezonki denge ve rol dağılımının De Colo'dan sonra değişmesi ve rakiplerin aşırı güçlenmiş olmaları Fenerbahçe açısından
Bu maçta her iki tarafa farklı takımların formasını giydirsek, bu maçı ilk 10- 15 dakikadan sonra kim izlerdi?
İki takım da iyi oynamadı. Savunma fikri ağır basarak oynadılar, temkinli kaldılar, böyle olunca maçta keyifli sahneler izleyemedik.
İki takımın da sorunu yeni kadroları ile uyum yakalamak. İlk haftalara şöyle bir baktığımızda kadro kalitesi rakibinden çok daha üst seviyede olan Galatasaray, Fenerbahçe'den daha uyumsuz gözüküyor. Bu uyumsuzluklar sahaya yansıdı.
Dün sahada tedirgin hocaların ve bu nedenle de tedirgin olan futbolcularının kalitesiz, ikinci sınıf futbolunu izledik. 0-0 iki tarafı da mutlu etti. Oysa cesur olan taraf maçı rahat kopartır ve alırdı. Fenerbahçe ve Galatasaray arasında son 4-5 sene içinde izlediğimiz tüm derbilerde, iki taraf açısından da bir cesaretsizlik, bir basiretsizlik dikkati çekiyor. Derbi kalitesi gerçekten düşük.
Maçın bana göre özeti bir sahte güreşti. İki taraf da birbirleri ile gerçekten güreşmek istemedi.
Fenerbahçe Galatasaray'ın 25-70. dakikalar arası ağır baskısında top çıkarmada, ayağa pasta, bilinçli hücum geliştirmede çok zayıf kaldı. Galatasaray ise şuursuz bir baskı ve pres ile kendisini tüketti, hücuma
Maça iki teknik adamın taktik performansları damga vurdu. Sahada daha iyi olan Fenerbahçe, kulübede daha iyi olan Ünal Karaman'dı. Bu sebeple beraberlik geldi.
Ünal Karaman Fenerbahçe'yi iyi analiz etmiş. Fenerbahçe orta sahasının Muriqi ile pas bağlantılarını çabuk oyuncuları ile kesti. Jailson-Emre'ye iyi pres yaptı. Fiziksel olarak daha iyi, daha diri ve çabuk oyuncuları ile pas bağlantılarını kesti, kanatlara aktarımı önledi. Oyunu sıkıştırdı, soğuttu ve yavaşlattı. Bu şekilde 1 puanı aldı.
Ersun Yanal ise geçen haftaki kurguyu bozmadı. Aslında Sahada ilk yarıda çok iyi bir Fenerbahçe vardı. Trabzonspor'un taktik disiplinine, hızlı ve dikine pas bağlantıları kurarak cevap verdiler. Trabzonspor'un olağanüstü presini isabetli paslar ile kırdılar, sonuca gidecek kilit pasları da yaptılar ancak 4 net pozisyondan yararlanamadılar. İkinci yarıda da Uğurcan'ın müthiş performansı, Yanal'ın oyunu okuma hataları ve fiziksel düşüş maçta 2 puan kayba neden oldu.
Fenerbahçe ilk iki maçta olduğu gibi bu maçta da topa hakimdi. %69'a %31 gibi bir oranda topa sahip olmak aslında maçtan 3 puan almak için 90. dakikaya kadar umut verdi, ancak maç boyu son vuruşlar ve son pas- şut
Endüstriyel Futbol Akılları Zorluyor
Avrupa'nın son 10 yılda transfere en çok para harcayan 20 takımı belirlendi. İlk sırada 1.69 Milyar Euro ile Manchester City var. Son sırada ise 590 Milyon Euro ile Valencia. Neredeyse ilk 10 takımın tamamı (Inter 10. sırada ve 970 milyon Euro seviyesinde) 1 Milyar Euro ve üzerinde transfer harcaması yapmış.
Manchester City 278 futbolcu transferinde 1.69 Milyar Euro öderken, 20. sıradaki Valencia 201 futbolcuya 590 Milyon Euro ödemiş. Bu tabloda Real Madrid Barcelona'nın ardından 3. sırada ve 1.38 Milyar Euro'luk bir harcaması var. Real'i diğerlerinden ayıran, 129 futbolcuya bu rakamı ödemiş olması. Bu az sayıda ama astronomik transferlere işaret ediyor.
İlk 20'de Real'den daha az sayıda futbolcu transferi yapmış tek kulüp 99 futbolcu ile Bayern Munich. Bayern toplamda 760 Milyon Euro harcama ile en çok transfer harcaması yapan 15. kulüp. Verimli bir transfer politikası izledikleri açıkça görülüyor.
Diğer taraftan futbolcu satışlarına baktığımızda, 992 Milyon Euro ile Monaco başı çekiyor. Atletico Madrid 971 ve Chelsea 902 Milyon Euro ile Monaco'yu takip ediyor. Juventus ise 893 Milyon Euro ile çok ciddi satış yapmış. Yine
Fenerbahçe takım olarak çok istekli, çok odaklı, iyi bir futbol ortaya koydu. Son birkaç sezonu düşündüğümüzde buna Fenerbahçe açısından adeta bir futbol devrimi diyebiliriz.
İlk 11'de dokuz yeni futbolcu, iki eski futbolcu da kendi mevkiinde oynamıyor; geri dörtlüde sağ bek, sol bek ve stoper esasen farklı mevkilerin oyuncusu, orta sahada 39'luk Emre ve bir sene futboldan uzak kalmış Tolga var ve rakip de ligin en iyi beş takımından bir tanesi, çok güçlü ve oturmuş bir Başakşehir...
Bu maçta oynanan futbol ve elde edilen sonuç Fenerbahçe açısından bir futbol devrimi değilse nedir?
Öncelikle Fenerbahçe takım olabilmeyi başarmış gözüküyor. Futbolcular bireysel olarak insiyatif almaya, özgüvenle top oynamaya başlamış. Yanal'ın sezon başı yüklemesi ile fiziksel olarak geçen seneden çok farklı bir görüntü var. Sağ ve sol bek, stoper, ön libero eksikleri derken, Fenerbahçe'de bu mevkilerde oynayan Ozan, Jailson ve Dirar'ın neredeyse harika bir performans verdiklerini gördük. Bu özveri ve inanç demektir.
Ancak, dün geceki futbol devriminin dikkat çeken diğer unsuru Fenerbahçe eksiklerine rağmen omurgasını iyi kurmuş. Kalede Altay, stoper Zanka, önde Emre, onun önünde Kruse ve
Fenerbahçe'nin transfer politikası ile ilgili son yazıma oldukça fazla yorum aldım. Bana e-posta ile ulaşan değerli takipçilerimin bir kısmı yazıyı çok beğendiklerini, diğer kısmı ise yazıyı biraz ağır bulduklarını söylediler. İki taraf da haklı.
Ali Koç üzerinde tartışma yapılmayacak kadar kıymetli bir insan. Yönetimindekiler de öyle. İşin mali tarafında bence kredibilitelerini de kullanarak çok iyi işler yaptılar. Kulübün borç yapısını iyi yönettiler, nefes aldırdılar. Burada takdiri hak ettiler. Elbette taraftarın büyük özverisi ve katkısı ile.
Şimdi taraftar bu özveri ve katkısının karşılığını görmek istiyor.
Geçtiğimiz sezon yapılan transferlerin çoğu fiyasko ile sonuçlanmıştı. Bu camiada bir travma yarattı. Durum buyken Kruse dışında doğrudan 11'e yönelik başka transfer yapılmamış olması camiayı rahatsız ediyor. Murat, Emre, Allahyar, Altay, Garry, Deniz, Vedat iyi transferler ama ilk 11 için ne derece yeterliler? Belki kulübeyi güçlendirmek adına faydaları olacak ancak Fenerbahçe taraftarının şampiyonluk beklentisi için gerçekten doğru seviyenin oyuncuları mı?
Bu nedenle, vakit de kalmadığı için, kimsenin dillendirmeye gönüllü olmadığını dillendirmek yine bize
Geçtiğimiz sezonun transfer ve hoca fiyaskoları sonrası bu sene ders alınır düşüncesindeydim. Ali Bey tıpkı Aziz Bey gibi esip gürlemeyi iyi öğrenmiş, ancak transfer konusunda belli ki yeterince ders almamış. Audi Cup ve son Bayern Münih karşılaşması bize gösterdi ki Fenerbahçe bu zayıf kadro ile başarılı olamaz. Bu elbette ne Yanal'ın, ne de kadrodaki vasat futbolcuların hatası.
Kale, sağ bek, sol bek, stoper, ön ibero, merkez orta saha, forvet arkası, forvet, kısaca her pozisyonda sorunu var kadronun. Geçen sezonki yetersizlik aynen devam ediyor. Fark yaratacak bir tek Kruse var ancak o da takımın kalanı kötüyken asla iyi olamaz, olsa da katkı sağlamaz.
Kurumsallaşma, kimsenin işine karışmama, profesyoneller ile çalışma iyi güzel de, bu kadronun yetersizliğini görememek gerçekten anlaşılır gibi değil. Comolli liderliğinde yürütülen transfer çalışmalarından vasatlık akıyor. Vasatı iyi kabul etme, vasatı normalleştirme hastalığı Fenerbahçe'yi eritip bitirdi. Forma kutsaldır, sahadakine sahip çıkalım anlayışı, yönetimlere rahatlık ve konfor alanı sağladı. Ali Koç'un büyük kredisi, başarısız yönetimin üstünü örttü. Ama örtmeye ne kadar devam edecek?
Gelinen noktada bu