Fenerbahçe taraftarı arasında bir teknik direktör tartışması başladı.
Fenerbahçe taraftarı görünen o ki üç ayrı gruba ayrılmış durumda. Pereira ile devam edilmesi gerektiğini düşünenler, takımın başında yeniden Aykut Kocaman' ı görmek isteyenler ve Ersun Yanal' ın yeniden göreve getirilmesi gerektiğini düşününler.
Aykut Kocaman' ın futbol anlayışı, sistemi ve iletişim yönü bana ters geliyor. Kendisini şampiyon olduğu sezon dahi çok eleştirdim. Bu sistem Fenerbahçe' nin geleneksel hücum futbolu kimliğine, tarihsel Fenerbahçe futbol kültürüne uymuyordu. Aykut Hocanın yapmaya çalıştığı şeye saygı duymakla birlikte, bu sistemin özellikle Türkiye' de, Türk futbolu özelinde başarılı olamayacağını savundum.
Ersun Yanal' a ise göreve başladığı ilk günden, kulüpten uzaklaştırıldığı güne kadar verdiğim desteği biliyorsunuz. Hatta bu konuda Sayın Başkan Aziz Yıldırım' ı eleştirdim. Hala da eleştiriyorum. Ersun hocaya haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Ayrıca Başkan' ın bu kararı, Fenerbahçe' nin geçen sene rahatlıkla şampiyon olabileceği bir sene şampiyonluğu kaybetmesine neden oldu. Ersun Hoca takımı tam olarak Fenerbahçe kültürüne, tarihsel dokusuna uygun bir hücum futbolu
Öncelikle şu tespiti yapalım. Galatasaray deplasmanda bu zorlu derbiden 1 puan alarak, günün kazananı oldu.
Fenerbahçe 1 puan kazandı.
Günün kaybedeni ise Pereira. Pereira' ya maçtan düşen sıfır puan!
Pereira' nın Fenerbahçe' ye teknik direktörlük yapamayacağına dair fikirlerim bu maç ile birlikte netleşmiş oldu.
Oyunu okuyamıyor. Formayı adil vermiyor. Bugün kenar yönetimi iflas etti.
İkinci yarıda tamamen uyudu. Oyunu okuyamadı. Rakibinin orta sahayı ele geçirmesine izin verdi. Oyundan düşen Diego, Markovic ve Nani' ye, özellikle de Nani' ye tahammül etmeyi tercih etti. Nani' yi oyunda bu kadar uzun tutmak kesinlikle anlaşılamaz bir tercih.
Rakibini analiz etmediği de belli. Galatasaray' ın en iyi olduğu dakikaları, rakibin üst üste değişiklikler ile orta sahayı ve oyun kontrolünü ele geçirdiği dakikaları o izleyerek geçirdi. Alper' i oyun bitimine 3 dakika kala oyuna alması bence tribünde ve TV karşısında maç izleyen taraftarı çileden çıkardı.
Kötü kenar yönetimi, 2 puanın kaybedilmesine neden oldu.
Futbolseverler, hatta Fenerbahçe ve Galatasaray’ lı olmayanlar bile derbiden çıkacak sonucu merak ediyor. Öyle ya dünyanın etki alanı olarak, en önemli 10 derbisinden bir tanesinden bahsediyoruz.
Derbilerde favori yaklaşımına inanmam. Derbilerde sonucu saha içi ve dışı faktörler etkiler. Bunlar teknik direktör performansı, takım performansı, taraftar performansı ve büyük ölçüde de şanstan oluşur. Bana göre ilk üçünün derbide ağırlığı %70, şans faktörünün ise %30’ dur.
İşin şans boyutu, hatalı hakem kararları, hava ve zemin koşulları, beklenmedik sakatlıklar, direkler, zemin, denge ya da ayakkabı nedeni ile kayan, tökezleyen futbolcular, saha içi gerginlikten veya sertlikten kaynaklanan kartlar gibi faktörlerden kaynaklanır. Bu şans boyutu, bence derbilerde büyük önem taşıyor. %30 diyerek abartmış sayılmayız. Bunun pek çok örneğini derbilerde defalarca hep birlikte yaşadık, gördük.
Elbette bir derbi analizinde işin şans boyutunu konuşmak anlamsız. O gece her iki takım da, bu %30’ dan belirli ölçüde pay alacak. Biz işin teknik boyutlarına, yani performans boyutlarına bakalım.
Galatasaraytakımı, maç başına ortalama topla oynama, topa sahip olma, pas sayısı, pasla oynama
Fenerbahçe ve teknik direktörü adeta sırat köprüsünde. Ajax ve Galatasaray maçları, Pereira ve yönetim açısından önemli maçlar. Bunların ilki dün gece atlatıldı. Alınan 3 puan, Fenerbahçe' nin Avrupa' da yolunu devam ettirme umutlarını artırdı.
Öte yandan, Kayserispor maçındaki kötü futbolun düzeldiğini görmedik. Ancak bu karşılaşmada bir farklılık vardı. Takımın, 90 dakika içinde, 15- 20 dakika kadar derli toplu, ne yaptığını bilen, hücumda çoğalabilen bir futbol sergilediğini şahit olduk. Her iki yarıda 10' ar dakika diyebiliriz. Bu olumlu bir sinyal gibi gözükse de aslında değil. Neden mi?
Bu takımın belirli dakikalarda azimle, son gücü ile yüklenerek, patlayıcı kuvvetin son damlaları ile ortaya koyduğu sanal bir vaziyet. Dakikaların bu kadar az oluşu bunun kanıtı. Bu durum açıkça taktik ve fizik zafiyete işaret ediyor. Ligden önce 4 -5 haftalık hazırlık dönemi, ligde 8 hafta, Milli maç araları derken, Pereira göreve başladığından bu yana 15- 16 haftalık bir dönem geçti. Bu 15- 16 haftada, bu takımın en azından maç içinde sürekli olmasa bile, 30- 40 dakikaya kadar baskılı, istekli, bloklar halinde oynamasını bekleriz. Ayrıca, fiziksel güç eksiğiniz olsa bile, taktik
Aziz Yıldırım' ın bu işi artık tatlıya bağla talimatı üzerine Pereira lige verilen arada RvP sorunu üzerinde düşünmüş ve kendince bir çözüm bulmuş. Çözüm tekrar 4-4-2' ye dönmek! Hem RvP hem de Fernandao oynamış oluyor ve sorun çözülüyor. Acaba bu sorunu çözerken, başka ne tür sorunları davet ettiğini hoca anlayabiliyor mu? Sanmıyorum.
4-4-2 sezon öncesi ve sezon başında haftalarca deneyip verim alamadığı bir taktik idi. Bu karşılaşmada, RvP sorununu, bu şekilde aşmaya çalıştı. Bunun sonuçlarını sahada gördük. Ligde haftalardır kazanmayı unutmuş, sıradan ancak iyi konsantre olmuş bir takıma karşı, sahada yine çok kötü bir Fenerbahçe takımı izledik.
Toplam piyasa değeri 33 Milyon Euro olan Kayserispor karşısında, topa sahip olma, koşu mesafesi, pozisyon sayısı, şut, isabetli pas, kazanılan ikili mücadele gibi bütün istatistiklerde geride kalan bir Fenerbahçe izledik. Fenerbahçe rakibini sadece sarı kart ve ofsayt gibi istatistiklerde geçti. Kaleci Volkan' ın çıkardığı toplar olmasa zaten "çok kötü futbol" yerine hangi terimi kullanabilirdik bilmiyorum.
Fenerbahçe' nin RvP' nin frikik vuruşu hariç hiç bir tehlikeli pozisyonu yok. Bu pozisyonda barajda boşluk oluşmasını
Fenerbahçe' nin takım değeri 165 milyon Euro. Rakibi Akhisar Belediyespor ise 28 milyon Euro değerinde. Maç Kadıköy' de. Maç sonu tabelada 2-2' lik skor var.
Pereira geldiğinden bu yana pozitif olmaya çalıştık. Aykut Kocaman, Ersun Yanal ve İsmail Kartal dönemlerinden sonra iletişim becerisi yüksek, formayı adil dağıtmaya çalışan, sıcak bir hoca gördük. Bu gördüğümüzü sevdik ve ısındık. Ancak işin sahaya yansıyan kısmında işler iyi gitmiyor.
Haziran' dan beri sistem oturtamamış, önemli maçlardan sonuç alamamış bir hoca görüyoruz. Temmuz ayından bu yana, takım ile birlikte 17-18 maça çıkmış bir hocanın, artık belirli bir sistem oturtmasını bekleriz. Bir oyun felsefesini sahada görmek isteriz. Maalesef ne bir sistem ne de bir oyun felsefesi var.
Bloklar arası kopuk, savunma anlayışı olmayan, bireysel yetenekler ile pozisyon üretebilen ancak sonuç almakta zorlanan bir takım görüyoruz. Üstelik fizik olarak da yetersiz bir takım. Bir hoca, 3 ayda bir takımı tanır ve gereğini yapar. En azından sahaya bir karakter yansıtır. En kötü ihtimalle, savaşan, mücadele eden bir futbol sergilenmesini sağlar. Bu seviyede, bu takım değerinde en kötü bunları bekleriz.
Hiç biri yok.
Ben
Yazılarımı takip edenler bilirler, Pereira' dan umutluyum. Ancak bu maçı dikkatle izlediğimde, Pereira' nın bazı sorunları 11-12 haftadır çözememiş olduğunu gördüm.
Bu sorunları 2-3 hafta içinde çözme yönünde gelişme sağlayamaz ise, iletişim yönü ve teknik direktörlük vizyonunu beğendiğim Pereira' yı ciddi olarak eleştirmek zorunda kalacağım. Bu noktada, Pereira' nın, Başta Başkan Aziz Yıldırım olmak üzere Yönetim' in beklentilerini de karşılamadığını düşünüyorum. Yani kafasında şüpheler oluşan sadece spor yazarları ya da taraftarlar değil, yönetimin de sahadaki mevcut oyundan memnun olmadığını düşünüyorum.
Maçın, 0-2' den 2-2' ye gelmiş olması ya da ikinci yarıdaki mücadele kimseyi aldatmasın. Fenerbahçe' de çok ciddi iki sorun var. Pereira' nın çözmesi gereken ancak haftalardır çözemediği konular bunlar.
Birincisi, Fenerbahçe oyunun defansif yönünde büyük zafiyetler içinde. Pereira, kanatlardan ve duran toplardan gol yeme hastalığına halen çare bulamadı. Fenerbahçe defansı öyle kötü alan ve adam paylaşımı yapıyor ki, böylesini uzun yıllardır görmedik. Fenerbahçe tandeminde görev yapan stoperler Alves ve Kjaer ile bekler Şener ve Hasan Ali (oynadığında Caner) ayrı
Türkiye' de bir ilki yaşadık.
1977 doğumlu hakem Deniz Çoban, Kasımpaşa Çaykur Rizespor maçında yapmış olduğu hatalar nedeni ile hakemliği bıraktığını açıkladı.
Hatırlayacak olursanız, aynı maçın sonunda, Rıza Çalımbay' ın önünde iki takımdan da özür dilemişti.
Hata elbette insanidir. Hangi meslekte olursanız olun, hata yaparsınız. Önemli olan ders almak ve ileri bakabilmektir. Bu hatalardan öğrenmektir. Bunun tekrarlanmaması için elinden geleni yapmaktır.
Deniz Çoban, bu hatalar sonucunda ders alıp ileri bakmak yerine daha radikal bir karar almış. Bu hatalar nedeni ile artık hakemlik yapamayacağına kanaat getirmiş. Bu hatalarını en başta kendi kabul edememiş. Vicdanına söz geçirememiş.
Belli ki vicdanlı, ahlaklı, onurlu bir kardeşimiz.
Kendisinin gözyaşları içinde düzenlediği basın toplantısını izlerken, yaptığı fedakarlığın öneminin belki kendisi bile farkında değildi.
Bu ülkede hangi meslekten olursa olsun, hata yapan ve bu hatalardan ders almayıp, hata yapmaya devam eden onbinlerce, yüzbinlerce insan var. Futbolun içinde de bunlardan yüzlerce, binlerce var. Futbolcusu, teknik direktörü, hakemi, kulüp yöneticisi, saymakla bitmeyecek kadar insan hata yapıp,