Fenerbahçe takımı bu sezon istikrarla aynı hatayı yapıyor; kolay maçı zora sokuyor.
Daha ilk yarıda alıp götürebileceği bir maçı uzatma dakikalarında bile tehlikeye sokabiliyor.
Bunun en büyük sebebi düşük pozisyon-gol yüzdesi. Fenerbahçe pozisyona giriyor ancak atamıyor. Bugün de bu hastalık yüzünden 90. dakikada bile tribünler hop oturup, hop kalktılar.
Fenerbahçe bu sezon maçları kopartıp alamıyor. Yani üst üste goller bulup, rakibin direncini kırmayı başaramıyor.
Sivasspor karşısında hem ilk yarıda, hem de ikinci yarıda oyuna mutlak hakim olan, iştahlı, baskılı, arzulu bir Fenerbahçe vardı. Rakip kaleye tam 24 şut attılar. Belki de sezonun en fazla sayıda şut atılan maçı oldu. Ancak bunlardan sadece 8 tanesi isabetli idi. Tam 10 tane korner atıldı. Gol sayısı ise sadece 2. Bu istatistik bile bir dengesizliğe, bir sorunu işaret ediyor. Bu, sadece beceriksizlik ya da şanssızlık ile açıklanabilir mi? Bence açıklanamaz.
Nani, Fernandao, RvP, Markovic, Volkan Şen, Alper, Ozan, Mehmet Topal, Souza, Diego, hepsi de sezon başından beri çok önemli gol pozisyonlarını kolayca harcayabildiler. Basit pozisyonları gole çeviremediler.
2 sebep olabilir. Birincisi, ceza
4-2' lik Antalyaspor maçını izleyenler, Fenerbahçe' nin futbolunu beğendi. Sahada yedek ağırlıklı bir takım ile yer alan Fenerbahçe' nin futbolu keyif verdi. 4 gol attı, bir o kadar kaçırdı. Yenen 2 gol ve verilen pozisyonlar tamamen konsantrasyon kaybı ve takımın birbirine alışkın olmamasından kaynaklandı.
Fenerbahçe' nin yedek ağırlıklı kadrosu ile oynadığı futbol, as takımın oynadığı futboldan daha farklıydı. Herkesin de taraflı tarafsız hoşuna gitti.
Twitter yorumlarını izlerken, bu takım, as takımdan daha iyi diyen, çok kişi çıktı. Peki taraftarın çoğu neden böyle düşündü?
Birinci sebep: Hız, Çabukluk ve Hareketlilik
Fenerbahçe, Antalyaspor maçına kalede Ertuğrul, defansta Şener-Ba-Kadlec-Caner, orta sahada Mehmet Topuz, Ozan ve Uygar, kanatlarda Nani ve Volkan Şen, forvette Robin van Persie ile çıktı.
Bu kadronun, Nani dışında tamamı, ayağında fazla top tutmayan, çabuk, hızlı ve dikine oynayabilen isimler.
As takımdaki Jozef, Diego, Nani, Fernandao, Mehmet Topal ve hatta Alves gibi ağır, topu ayağında fazla tutan veya etrafında bir tur dönmeden pas veremeyen isimler ile karşılaştırıldığında yedek takım çok hızlı kalıyor. Hatta bekler Şener ve Caner' in de
Pereira son 6 hafta itibariyle futbol sistemi ve felsefesine karar verdi gözüküyor. Taktik diziliş, oyun felsefesi, kadro tercihleri, hatta oyuncu değiştirme tercihleri dahi artık istikrar kazandı.
Pereira sezon başından beri, hatta Temmuz ayından beri bir arayışta idi. Türk futbolunu ve elindeki kadroyu tanımadığı için arayışı uzun süre devam etti. Son altı hafta itibariyle bu arayışa son verdi.
Türk futbolunun şifrelerini çözdü de diyebiliriz.
Kontrollü, defansif güvenliği öne alan, her rakibe karşı 2 ön libero ile çıkan, rakibi sahasında karşılayan ve hızlı hücumlar ile pozisyon bulan bir Fenerbahçe izliyoruz.
Bu oyun karakteri, kuşkusuz taraftarın bir kısmını hiç mutlu etmiyor. Kurulan kadro, böyle bir futbol için kurulmamıştı. Ancak bu sistem ve felsefe ile Pereira sonuç alıyor. 1-0' lar ile ilerliyor.
Futbolda kazanan her zaman haklıdır prensibine inanmam. Bence nasıl kazandığınız da en az kazanmak kadar önemlidir. Bu sebeple sahadaki futbol beni de tatmin etmiyor. Bu oyun anlayışı ile Volkan, Ozan, Nani, RvP, Markovic ve hatta Diego' nun dahi doğru kullanıldığı kanaatinde değilim. Bunlardan tam verim alınamıyor. Çünkü bu sistem dahilinde verim veremezler.
Başlıkta yer alan soruyu cevaplamadan önce kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. Her 3 ayda bir bu hatırlatmayı yapmayı kendime görev edinmiş durumdayım.
Dikkat!
Türk futbolu bugün Avrupa' nın en fazla gelir yaratan 6. büyük futbol ekonomisi. Ancak bu duruma karşı ne yazık ki yönetsel, mali ve sportif açılardan iyi durumda değil.
Galatasaray Şampiyonlar Liginden elendi. Neredeyse, Avrupa Ligi'ne dahi gidemeyecekti. O çok övülen, bu senenin lig favorisi gösterilen Beşiktaş, Avrupa' da havlu attı. Fenerbahçe ise 6 maçta 2 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet ile nispeten kolay bir gruptan 2. sırada çıkabildi.
Dünyada hem Deloitte Football Money League (gelir sıralaması), hem de Forbes' un (en değerli takım) "ilk 20" sıralamalarına giren tek Türk takımı Galatasaray. İlkinde 18, ikincisinde 20. sıradan listeye girebildi.
Bilindiği üzere geçenlerde UEFA, Finansal Fair Play kuralları çerçevesinde Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Karabükspor' u incelemeye aldığını açıklamış, kulüpler ile görüşmeler başlatılmıştı.
Yani ne sportif, ne de mali açıdan durum iyi gözükmüyor.
Bunun en büyük sebebi yönetim kalitesinin düşüklüğü. Türk futbolunda yeni bir yapılanma,
Fenerbahçe, son 3 maçında iyi işler yaptı. Bunda iki hafta önceye kadar eleştirdiğimiz Pereira' nın bazı doğruları görmeye başlaması da etkili oldu. Örneğin, kadro istikrarı yakalaması, doğru futbolcu tercihleri, rotasyonu daha iyi kullanmaya başlaması gibi.
1-0' lar ile haftalarca idare eden, kötü oynaya oynaya kazanan ve kazanmayı alışkanlık haline getiren Fenerbahçe' de belli ki futbolcular hocaya inanmaya başladı. 1-0' lar Pereira açısından her anlamda önemli kredi oldu. Bunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Fenerbahçe, ligde lider, Avrupa Liginde bir beraberlik ile gruptan 2., bir galibiyet ile 1. sırada çıkma ihtimali var. Şüphesiz ki kağıt üstünde gelinen nokta bir başarı.
Saha içine baktığımızda, Fenerbahçe takımı halen hücumda takım olarak bilinçli hareket etme, pozisyon/gol yüzdesi ve hızlı oynama noktalarında arzu edilen seviyede değil. Öte yandan hareketlilik, fizik kondisyon, takım savunması ve kanatları kullanma noktalarında önemli mesafe alındığı da görülüyor.
Sadece 2 hafta önce, sahada berbat bir takım vardı. 2 hafta sonra, alkışlanacak bir mücadele, takım oyunu ve güçlü bir defansif performans görüyoruz.
Sadece 1 hafta önce sahanın formsuz futbolcuları
13 Haziran 2015 tarihinde "Fenerbahçe' nin tercihleri doğru mu?" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda Pereira' yı analiz etmiş, hocalık tarzı ve futbol felsefesi ile ilgili bilgi vermiştim. O yazıyı kaleme aldığımda değerli futbol yorumcuları ve köşe yazarları, ağız birliği etmişçesine Pereira' nın nasıl hücuma dönük bir futbol oynatacağını, Fenerbahçe' nin bir hücum takımı olacağını, gol rekorları kıracağını yazıyorlardı.
O yazımın bir bölümünü sizle paylaşmak istiyorum:
"... Kendisi ile ilgili yaptığım araştırma ve analizlerde ön plana çıkan diğer bir konu da, oyunu rakip sahaya yıkan, hücuma dönük bir oyun felsefesine sahip olmaması. Tıpkı Mourinho ve Boas gibi sağlam bir omurga ile çok koşan ve orta saha dominasyonuna önem veren bir felsefesi var. 4-3-3 veya 4-2-3-1 sistemlerini tercih ediyor. Ancak hücumcu bir hoca değil. Dengeli, kontrollü futbolu tercih ediyor.
Portekiz, Arabistan ve Yunanistan' da oyun felsefesi ve taktik anlayışını o liglere göre modifiye ettiğinden, Türkiye' ye yönelik de bir değerlendirmesi olacaktır. Ancak, Fenerbahçe taraftarı, Yanal döneminin ileride basan, risk alan, rakip sahaya yerleşen set hücumlarını beklemesin. Daha ziyade sağlam
Benzer felsefe ve oyun sistemleri
Aykut Kocaman ve Vitor Pereira benzer oyun sistemlerine sahip hocalar. Savunma güvenliğini sağla, rakibi kendi sahanda karşıla, az sayıda pozisyonu değerlendir, gerekirse 1 gol at, ama rakibe fazla pozisyon vermeden maçı kazan. Kazanamıyorsan da kaybetme.
Aykut Kocaman yıllardır bu felsefeye sahipti, Pereira ise son 6 haftadır bu sistem ile oynatıyor. Baktı ki bu şekilde idare edebiliyor, bu sistemi benimsedi ve işin ilginç tarafı bu sistemden sonuç çıkartabiliyor. 1-0' lar ile işi götürüyor.
Öyle ki, bir önceki hafta ligin en çok kapanan, adeta maçı kendi sahasında oynamayı ve hızlı kontra ataklar ile çıkmayı temel felsefesi haline getirmiş Osmanlıspor' a bile Osmanlıspor taktiği ile oynadı Fenerbahçe. Bu hafta da Torku Konyaspor' u Aykut Kocaman' ın benzer sistemi ile karşıladı.
Pozisyon fukarası
Hakkını vermek lazım ki Fenerbahçe rakiplerine fazla pozisyon vermiyor. Öte yandan kendisi de pozisyona giremiyor, gol bulmakta zorlanıyor.
Pereira "doğru yoldayız, bize zaman lazım" diyor. Bende diyorum ki, Fenerbahçe taraftarına göre Fenerbahçe doğru yolda değil. Kimse futboldan memnun değil. Bu kadronun hakkı bu futbol değil.
Perei
Pereira Fenerbahçe takımının bu görüntüsü ile kalıcı gözükmüyor. Ben dahil, onlarca spor yazarı her yazısında bunu ifade ediyor. Fenerbahçe' nin kötü futbol oynadığı konusunda tüm spor yazarları ve yorumcular, tarihte görülmeyen bir şekilde uzlaşmış durumda.
Pereira' nın basın toplantısında kendisine sorulan gayet makul bir soruya tavır koyarak, sinirli bir şekilde tepki göstermesi aslında gergin ve endişeli olduğunun en büyük göstergesi. Sene başındaki keyifli, neşeli Pereira nerede, şimdiki Pereira nerede?
Kendisi de işlerin iyi gitmediğini biliyor ve görüyor.
Fenerbahçe teknik direktörlüğü başarısızlığı kaldıracak bir makam değildir. 2.liğin bile başarısızlık sayıldığı bir koltuktur.
Düşünüyorum da Pereira için Fenerbahçe' nin sahada iyi futbol sergilemesi acaba ne kadar öncelikli? Sonuçta Pereira bir profesyonel. Konuya şöyle bakıyor: işimi yaparım, başarılı olursam olur, olamazsam paramı alır giderim. Böyle bakması da aslında garip değil. Tüm profesyoneller böyledir zaten!
O sebeple, Pereira için sahada 20- 30 dakikalık "sözde" iyi futbollar yeterli. O sebeple 1-0 lar yetiyor. O işini yaptığını düşünüyor. Taraftarın beklentisi umurunda değil. O işime bakarım