Türkiye' de özellikle Fenerbahçe yorumcuları, Fenerbahçe' nin son 4- 5 senelik başarısız çizgisini savunmak adına Türk futbolu gelişti, artık zor bir lig var tezini ortaya atıyorlar. Aslında savundukları Aziz Yıldırım, bu sezon itibariyle de Aykut Kocaman.
Onlara göre Aziz Yıldırım çok başarılı, elinden geleni yapıyor, ama ya rakipler güçlü, ya hakemler kötü, ya da futbolcular kendisini vermiyor. Ama asla Aziz Yıldırım hatalı değil. İsmail Kartal, Pereira tercihleri, Aykut Kocaman ve Ersun Yanal' ın hiç uğruna ayrılması, büyük paralara 33-34 lük sakat futbolcuların transferi falan hiç Başkanın hatası değil tabi. Geçen sezonki transfer fiyaskosu, artan borçlar, kötü kadro mühendisliği. Bunları yazmazlar, çünkü beslendikleri ekosistem buna mani olur. Yani şahsi çıkarlar.
Fenerbahçe kimle oynasa, sanırsın ki dünyanın en güçlü takımlarından biri. Bakıyorum son 4 maçta bu zihniyet yine hortladı. Yok Kasımpaşa çok sistematik takım, yok Bursaspor ligin en iyisi falan.
Oysa sorulması gereken soru şu. Fenerbahçe' nin takım olarak piyasa değeri 100 milyon Euro. Kasımpaşa 23.5 milyon Euro, Bursaspor ise, 42.60 milyon Euro.
Bir kişi de çıkıp şunu sormuyor, "kardeşim biz
Futbolda analiz yapılırken, son 2-3 haftaya bakılmaz. Sezon başından bu yana veriler, istatistikler, trendler, gelişimler takip edilir.
Son 2-3 hafta Fenerbahçe için çıkış, Galatasaray için düşüş yaşanan bir dönem oldu. Aradaki fark da kapanarak lige yeni bir soluk geldi. Ancak bu demek değil ki, Fenerbahçe çok iyi, Galatasaray çok kötü.
Galatasaray son haftalarda ligde en önemli iki rakibine kaybetti. İki formda ve oturmuş kadroya sahip rakibine. Bu şaşırtıcı değil. Galatasaray' ı da kötü takım yapmaz. Tudor' un kafasında bir oyun anlayışı var. Ancak bu anlayışta savunma zafiyetleri büyük. Tudor eğer devre arasında savunma sistemini de biraz oturtabilirse, daha iyi bir takım ortaya çıkartabilir. Galatasaray' ın savunma dörtlüsü Tudor' un sistemi için ağır kalıyor. Buraya takviye yapması gerekebilir. Kontra ataklar ciddi sorun oluyor. Galatasaray baskılı futbol oynamaya devam edecekse, daha hızlı ve geriye çabuk dönebilen kesicilere ihtiyacı var. Ayrıca savunmaya geçiş futbolunda sıkıntılar var. Tudor buna dikkat etmeli.
Fenerbahçe ise çıkışta. Çıkışın sebepleri arasında, Fenerbahçe hücum hattının forma girmeye başlaması ve Fenerbahçe' nin genel özgüven artışını
Şimdi arka arkaya kazanılan 2 maç ve yine malum yandaş ve candaş odaklar koro halinde şampiyonluk şarkılarına başladılar. Hatta şimdi yeni söylemleri de şu; Fenerbahçe içeriden, camia içinden Fenerbahçe'lilerce sabote ediliyor.
Hayatımda bu kadar saçma bir yorum görmedim.
Fenerbahçe' yi sabote ediyor dedikleri, son 5 senede yapılan tüm yönetim hatalarına, kötü teknik direktör tercihlerine, kötü transferlere, kötü kadro kurgularına, kötü futbola isyan edenler. Yani gerçek futbolsever Fenerbahçe'liler.
3 Temmuz saldırısı bir tehdit idi ve Fenerbahçe' yi gerçekten çok yıprattı. Dengesini bozdu. Haksızlıklara yol açtı kabul. Dava sonuçlanınca, yönetim, ki bu Ali Koç ve ekibi de olabilir, Aziz Yıldırım ve ekibi de olabilir, bu işin sonuna kadar peşine düşecekler. Fenerbahçe haklı davasında mutlaka hak ettiklerini alacaktır.
İyi de kardeşim, her başarısızlıkta ve hatada bu 3 Temmuz' un arkasına sığınma kolaycılığı da nedir? Başarısız oluyoruz çünkü 3 Temmuz yaşandı demek ne kadar doğrudur? 3 Temmuz sürecinden bu yana yapılan yönetsel tercihleri, hoca seçimlerini, transferleri kim yaptı? Bunların 3 Temmuz ile ne alakası var?
Neredeyse, aday olduğu için Ali Koç' u bile
Bilen bilir, çalıştırdığı takımlarda başarılı olsun olmasın benim favori teknik direktörüm Guardiola' dır. Onun oynattığı futbol benim için futboldur. Keyif alırım. Bu yüzden de Mourinho, Simeone, Conte veya Ranieri gibi hocaların oynattığı adına modern futbol denen oyunun asla taraftarı olmamışımdır. Tıpkı bu anlayışın Türkiye şubesi Aykut Kocaman' ın futbolu gibi.
Sadece kazanmak, kötü ve seyir zevki olmadan kazanmak, bence futbolun kaybetmesidir. Çocukluğumdan beri tek büyük zevkim olan futbolun kazanma uğruna bu şekilde katledilmesini asla kabullenemem. Çocukluğumda ve gençliğimde futbol gerçekten futboldu. Şimdi başka birşey oldu. Ben o eski futboldan esintiler arıyorum. Bunu da Guardiola'nın takımlarında buluyorum.
Guardiola, ne pahasına olursa olsun kazanma anlayışı üzerine inşa edilen tek dişi kalmış modern futbol canavarının panzehiridir. O benim gözümde felsefesi, tekniği, iletişim becerisi, taktik dehası ve liderliği ile bir futbol efsanesidir. İyi ve göze hoş gelen futboldan asla taviz vermez. En çok saygı duyulması gereken yönü budur. Üstüne birde başarılı olur. O Mourinho' ların, Kocaman' ların bazı futbolun ruhundan anlamaz kesimlerce ilahlaştırıldığı dönemin
Ligimizin kalitesini beğenmediğimi bilirsiniz. 600 milyon dolarlık yayın hakkına sahip bir ligde oynanan futbol bu olmamalı. Bence bu tabloda en büyük sorumluluk kulüp yöneticileri ile teknik direktörlerde.
Dün gece DG Sivasspor maçından sonra Aykut Kocaman, beni doğrularcasına yayıncı kuruluşa şunları söyledi:
" ...Son dönemde maçlara iyi başlıyorduk, skor yakalandıktan sonra koruma kaygısı, telaş başlıyordu..."
"...Benim bu oyundan ne anladığı ile yorumlayanların anladıkları arasında ciddi farklar var. Ben kişiler üzerinden değil oyun üzerinden bakıyorum. Fakat olay kişilere doğru geliyor. Dünyada üst düzey futbol başka türlü oynanıyor..."
Sanki bu tabloda hiç sorumluluğu yokmuş gibi.
Skoru koruma kaygısı, telaş, kapanma, vb. sorunları futbolcular kendi kendilerine mi üretiyor sayın hocam? Neden Şenol hoca, Fatih hoca veya Tudor' un takımlarında bu tür bir koruma anlayışı sahaya yansımıyor? Futbolcular maç içinde öne geçince, kendilerinden mi kapanıyorlar? Bu güvensizlik sadece onların hatası mıdır? Sizin bunda rolünüz olabilir mi hocam? 18 senedir teknik direktörlük hayatınızda hemen her takımda yaşadığınız bir sorun olabilir mi?
Diğer taraftan, futbolu sizin
"Cehennem donana kadar Aykut Kocaman...". Yönetim bu sözle Aykut hoca konusundaki kararlılığını ortaya koymuştu. Peki bu ısrar neden?
Aykut Kocaman ile devam etmek bir kumar. Yönetim için Kocaman maçı uzatmalara götürmek demek. Maç aslında bitti. Bunu yönetim de gayet iyi biliyor. Amaç zaten kazanmak da değil. Düşünceleri şu: "durumu ne kadar kurtararız, Aykut Kocaman ile Mayıs ayındaki Kongreye kadar idare edebilir miyiz?".
Mayısta başarısızlık gelir ise tamamen Kocaman' a ait olacak. Hele de devre arası hocanın istediği 2-3 transfer yapılırsa.
Başarı gelir ise "ben şampiyon yaptım" denecek ki bu artık zaten bir klasik.
Stratejik bir hamle gibi gözüküyor. Ama nafile. Hamle hatalı. Kim kurguladı ise kötü bir strateji.
Bir kere Kocaman ile Fenerbahçe başarılı olamaz. Zaten puan cetveli ve istatistikler de bunu açıkça ortaya koyuyor. Hadi istatistikleri geçtik, çocuklar bile Fenerbahçe' nin iyi top oynamadığını görüyor. Bu ne şimdi, ne de devre arası değişmez. Hoca bu, takım bu, felsefe bu. Bu görüntüyle Fenerbahçe' nin devre arasına kadar farkı kapatması olası değil.
Bunu yönetim bilmiyor olamaz. 20 sene bu kulübü yöneten kişiye çok şey diyebilirsiniz ama
Ortaya çıkan büyük başarısızlığın tek mimarı var. Bu da Kocaman değil. Kocaman sebep değil sonuç. Bu kadro da sebep değil sonuç
Neyin sonucu?
Kötü planlama, kötü kadro mühendisliği, her şeyi ben bilirim zihniyeti, hatalarda ısrar, kavgacı üslup, işe bilene emanet etmeme.
Fenerbahçe' nin elinde seneler evvel Yanal ile birlikte bir üst seviyeye çıkma şansı vardı. Egolar Fenerbahçe' nin önünde geldiği için bu fırsat kaçırıldı.
Sonrası devamlı hatalı hocalar. Kötü transferler. Moralsiz bir camia.
Şimdi gelinen noktada, artık Fenerbahçe futbolda kendi dibini gördü. 1990' ların ilk yarısına döndü.
Fenerbahçe için mevcut yönetim ve teknik direktör ile devam edilmesi halinde lige havlu atıldığını söylemek mümkün.
Tek bir çözüm var. Olağanüstü Kongreye gidilmesi ve devre arasından evvel Ali Koç' un artık hak ettiği koltuğa oturması ve yeni bir hoca ile devam edilmesi. Bence bu hoca tartışmasız Bilic olmalı. Hem Türkiye' yi tanıyor, hem de İngiltere macerasında farklı kazanımlar edindi, çok şey öğrendi. Belki ilk sene hariç başarılı olamadı, ama çok gelişti. Bunu görebiliyorum.
Fenerbahçe- Kayserispor maçını izleyenler, üç şey gördüler:
1- Fenerbahçe takımının teknik açıdan son derece yetersiz, plansız ve korkak futbolunu
2- Aykut Kocaman' ın kenardaki çaresizliğini
3- Şanssızlık olarak tabir edilemeyecek beceriksizlikler ve bireysel hataları
Aykut Kocaman konusunda ilk geldiği dönemde belki de en sert eleştirileri yapan kişiydim. Çağdışı bir futbol anlayışının İstanbulspor macerasından bu yana temsilcisi olduğunu düşünüyordum. Bu felsefe çalıştırdığı tüm takımlarda devam etti. Bu sene geldiğinde farklı olabilir diyerek kendisine zaman tanımak gerektiğini düşündüm. İlk 9-10 hafta sabrettim.
Sabır taşı dün gece çatladı.
Aykut Kocaman ilk geldiği sezonkinden bir adım ileride değil. Hala aynı felsefe, sistem, hala aynı kısıtlı bakış açısı.
Koskoca Fenerbahçe takımı, kendi sahasında, kendisinin yarısından daha az değere sahip bir takım karşısında bir tane bile organize, birkaç pas üste üste yapabildiği bir akın yapamıyor. Ceza sahasına girmekte zorlanıyor. Hiç bir hücum planı olmadığı gibi, savunma planları da tamamen alan daraltmak ve rakibi belirli alan savunmaları ile karşılamak üstüne. Set hücumu desen sonu yok, set savunması desen baş