Şimdi arka arkaya kazanılan 2 maç ve yine malum yandaş ve candaş odaklar koro halinde şampiyonluk şarkılarına başladılar. Hatta şimdi yeni söylemleri de şu; Fenerbahçe içeriden, camia içinden Fenerbahçe'lilerce sabote ediliyor.
Hayatımda bu kadar saçma bir yorum görmedim.
Fenerbahçe' yi sabote ediyor dedikleri, son 5 senede yapılan tüm yönetim hatalarına, kötü teknik direktör tercihlerine, kötü transferlere, kötü kadro kurgularına, kötü futbola isyan edenler. Yani gerçek futbolsever Fenerbahçe'liler.
3 Temmuz saldırısı bir tehdit idi ve Fenerbahçe' yi gerçekten çok yıprattı. Dengesini bozdu. Haksızlıklara yol açtı kabul. Dava sonuçlanınca, yönetim, ki bu Ali Koç ve ekibi de olabilir, Aziz Yıldırım ve ekibi de olabilir, bu işin sonuna kadar peşine düşecekler. Fenerbahçe haklı davasında mutlaka hak ettiklerini alacaktır.
İyi de kardeşim, her başarısızlıkta ve hatada bu 3 Temmuz' un arkasına sığınma kolaycılığı da nedir? Başarısız oluyoruz çünkü 3 Temmuz yaşandı demek ne kadar doğrudur? 3 Temmuz sürecinden bu yana yapılan yönetsel tercihleri, hoca seçimlerini, transferleri kim yaptı? Bunların 3 Temmuz ile ne alakası var?
Neredeyse, aday olduğu için Ali Koç' u bile "üstü örtülü olarak" sabote edenler veya en hafif tabirle "hata yapanlar" arasında sayma hadsizliği nedir?
Size kim, Fenerbahçe' lileri kategorize etme, ayrıştırma, kutuplaştırma hakkını verdi?
Neymiş efendim tribünler boşmuş, gelmiyorlarmış. Bunlar da sabotaj sayılır demeye getiriyorlar.
İyi de kardeşim, gelmeyenden, beğenmeyenden, eleştirenden size ne? Desteklediğiniz kişilerin şahsi imaj ve itibarı için bu kadar yırtınmaya değer mi? Sözde yemek masalarında demokrasi konuşursunuz ama iş gerçekten demokrasiye geldiğinde bu kaçamaklık, oynaklık neden?
Sizin yandaş ve candaş kitlenizden farklı düşünen, takımı ve hocayı beğenmeyen, gerçekten de haksız olmayan bir kitle var. Maça gelmemek son derece makul bir tepki bana göre.
Demokratik bir hak.
Bakın sevgili yandaş ve candaşlar. Size biraz futbol anlatmak gerektiğini fark ettim. Çünkü gerçekten futboldan anlamıyorsunuz. Sahip olduğunuz ayrıcalıklar, koltuklar, imkanlar gözlerinizi kör etmiş olabilir. Ya da bazılarınız gerçekten safça inanmış. Bilemiyorum nedenini.
Ama haksızsınız. Futboldan da anlamıyorsunuz, sosyojiden de, psikolojiden de. Bu taraftarı zorla, lafla, sabote edici olmakla itham ederek tribüne çekemezsiniz. Bakın basket maçlarına, sizce neden doluyor? Neden son 3-4 senedir doluyor? Hoca doğru, takım doğru, doğru işler oluyor. Tribün de doluyor. Futbolda olmuyor. Tribün de dolmuyor.
Gelelim alacağınız derse.
Bakın yandaş ve candaş kardeşlerim.
Fenerbahçe, ligde 17 takım arasında, toplam pasta ve pasla oyunda ikinci sırada. Yani çok pas yapıyor. Ama topa sahip olmada 7., ceza alanına top göndermede 8., toplam şutta 8., isabetli şutta 9. sırada. Ligin de en çok faul yapan 4. takımı.
Bunlar ne anlama geliyor?
Fenerbahçe öne, dikine, hızlı ve rakip sahada hücum setleri kurarak hücum etmiyor. Top çeviriyor. Yan pas, geri pas yapıyor. Dikine ve hızlı hücumlar yapmıyor, adam geçme teşebbüsünde bulunmuyor, ceza sahasına iyi ortalar atamıyor, rakip savunmaları paslaşmalar ve verkaçlar ile aşamıyor. Detayları için detay istatistikleri yazmak gerek, daha fazla vaktinizi almak istemem. Kısaca bir hücum kimliği yok.
Takımın ısı haritaları, koşu mesafeleri, sprintleri, akıllı koşuları, kilit pas girişimleri ve benzeri pek çok parametre incelendiğinde, "aktif", "yıpratıcı", "oyun hakimiyeti" bazlı bir oyundan bahsetmek zor. Oysa büyük takımlar böyle oynamalıdır. En azından Türkiye'de. Tıpkı Beşiktaş ve Galatasaray gibi.
Bu küçük takım kimliği, felsefesi, anlayışı nereden çıktı? Nedir bu her maç rakibe tedbir alma, kontrol etme, çekinme algısı?
İşin savunma tarafına bakıldığında da işler klasik bir Kocaman takımında olduğu gibi iyi gitmiyor. Kolay gol yiyen bir takım Fenerbahçe. Yani ne orada parlak, ne burada.
Yok efendim iki maçta son dakikada gol yemiş de, yemeseymiş farklı olurmuş da. Geçin efendiler hikayeyi, masalı. Ersun Yanal ve Daum dönemlerinde bu takım son dakikalarda attığı goller ile kurtardı bazı maçları. Kondisyon, mental anlayış, son dakikada bile maçı koparma azmi vardı.
Bu nedir yahu? Şimdi "yemeseydik iyiydi" diyor beyler.
Hadi bunları anlıyorum, kardeşim bunlara inananlara ne demeli?
İnanlara ne demeli bilmem, ama inanmayanlara "sabote ediyorlar, başarıyı istemiyorlar" denemez onu biliyorum.
Fenerbahçe taraftarı istatistik okumayı bilen, akıllı, analiz gücü olan bir kitledir. Maça gelmiyorsa haklıdır. Kimseyi zorla sevmek zorunda değildir. Bu nedenle kimseyi efsaneleştirmeyin, bu değeri zaten taraftar verir. 3 Temmuz duruşu nedeniyle hem Başkan Yıldırım, hem de Aykut Kocaman zaten çoktan efsane oldular. Sizin doldurmalarınız ile değil! Ancak bu efsane olma durumu, bana göre sportif başarıyı içermiyor.
Taraftar artık iyi futbol, iyi takımlar ve kendi geleneklerine uyan hocalar istiyor.
Fenerbahçe böyle bir futbol oynar mı Allah aşkına? Lefter, Can, Rıdvan, Oğuz, Rapaiç, PvH, Alex ve hatta Aykut' ların Fenerbahçe' si bunu mu oynar? O günlerden bu günlere...
Son 3-4 sene ve Aragones dönemi hariç böyle bir futbol ne zaman izlendi? Fenerbahçe' nin kimyası bu mu?
Övecekseniz kendi aranızdaki toplantılarda övün. Köşelerinizde övün. Sofralarınızda övün. Medya köşelerinden övün. Ama övmeyeni, beğenmediği için soğumuş olanı, sahada gördüğünü sevmeyeni ötekileştirmeyin. İçerdeki sabotajlar diye yaftalamayın.
Yoksa bu hem haksızlık, hem de hadsizlik olur.
Siz ne kadar Fenerbahçeliyseniz, onlar da o kadar, hatta sizden daha fazla Fenerbahçeli. Unutmayın.