TÜRKİYE'DE FUTBOL
Aykut Kocaman, İsmail Kartal, Pereira ve Advocaat. Hepsi de aynı futbol anlayışının temsilcisiydiler: Ya da Fenerbahçe' yi bu şekilde oynatmak istediler. Kafalarındaki şablonlara bağlı, inatçı ve fazla temkinliydiler. Kontrolü ve defans güvenliği ön planda bir futbol oynattılar. Bazıları eldeki kadro buna müsait dedi, bazıları da bu felsefeyi bizlere modern futbol olarak sundu.
Gerçek ise sonuçları ortaya çıkardı. Dört kayıp sezon.
Bu 4 teknik adamın 4'ü de taraftardan futbol kalitesi olarak geçer not alamadı. Hele Aykut Kocaman! Fatih Terim' e karşı 3 yarış ve 3'ünü de kaybetti.
Taraftar rakiplerine sezon bitmeden büyük puan farkı yapan Ersun Hocayı ve tarzını sevmişti. Kötü yönetime kurban gitti.
Türkiye' de bir futbol seviyesi ve kalitesi var. Bunu en iyi bilen ve hakkını veren de Terim. O yüzden hep kazanıyor. Kaybedenler modern futbolun tüm gereklerini yapmalarına rağmen neden kaybettiklerini anlamıyorlar. Yok son dakika gol yemeseydik, yok sakatlıklar olmasaydı, yok hakemler, bir sürü başarısızlık gerekçeleri var. Oysa gerekçe basit. Türkiye' de futbol kondisyon, rakibe önde baskı kurma, rakibi hataya zorlama, psikolojik üstünlük sağlama,
ENKAZ
Ali Koç bir umuttu. Hayaldi. Gerçek oldu.
Bir de gerçekleri vardı Fenerbahçe'nin, hala da var. Ali Koç gelmiş olsa da kısa vadede değişmeyecek sorunlar var.
3 Milyar TL'lik dev borç. Vasat bir kadro. Morali bozuk bir taraftar kitlesi. İç iletişimi olmayan bir kulüp. Zayıf bir altyapı. Son derece yetersiz scout sistemi.
Bunlar hem bizim, hem de Ali Koç yönetimi ve Comolli'nin tespitleri.
Yani kimse alınmasın gücenmesin, bu tabloya enkaz demek mümkün. Bu enkazdan bir şampiyon çıkar mı?
Kısa vadede zor.
Böyle bir tabloda yapılması gereken, paraları saçıp bu sene ne pahasına olursa olsun şampiyon olmak mıdır?
Yarın Fenerbahçe için sıradan bir gün değil. Yarın Fenerbahçe kongre üyeleri kulübün geleceği ile ilgili bir karar veriyor olacaklar. Bu karar öncesi bir hikayeyi hatırlatmak istedim. Tüm Fenerbahçe Kongre Üyelerinin okumalarında ve üzerinde düşünmelerinde fayda görüyorum.
Hikaye Barcelona ile ilgili.
Barcelona 120 yıla yakın bir tarihi olan, köklü, gelenekleri güçlü bir kulüp. 60.000 civarında üyeleri (socio) var. Tarihte başarılı ve başarısız dönemleri var, ancak hep İspanya' nın ve Avrupa' nın en güçlü, en başarılı kulüpleri arasında yer almış. Sosyal ve kültürel olarak farklı bir duruşa sahip bir bölge ve camianın takımı. Ülkedeki siyasi gelişmelerden hep olumsuz etkilenmiş, siyasi duruş ve söylemleri nedeniyle devletin sürekli karşısında olduğu, son 30 sene hariç hep siyasi baskılara maruz kalmış bir kulüp. Bu sebeple de tamamen demokrasi ideali ile kurulan kulüp, ta 1978' e kadar, sürekli atanmışlar veya seçilmiş olsa bile devlet otoritesinin yönlendirdiği Başkan ve Yönetimlerce yönetilmiş.
1975' de diktatör Franco ölünce, hem ülkeye, hem spora, hem de Barcelona' ya demokrasi dalgaları yayılmış. Bu dalgalar sonucunda, İspanya İç Savaşından bu yana ilk defa
Çünkü Ali Koç 20 sene Başkanlık yapmaz. Bunun faydalı değil, zararlı olabileceğini görür. İki dönem başkanlık yapar ve bayrağı gönüllü olarak devreder.
Değil 4 sene, 2 sene üst üste şampiyon olunmaması halinde dahi faturayı kendisine keser. Görevi hemen bırakır.
Takımı açık ara şampiyon yapan, oynattığı futbolu ile takdir gören başarı bir hoca ile sorun yaşamaz, sorun yaşasa da onu kovmaz, sorunu çözer, devam eder.
Ezeli rakibine 3 defa şampiyonluk kaptıran, üstelik futbol anlayışı taraftara ters gelen bir hoca ile asla başlamaz, devam etmez.
Tıpkı Ali Şen gibi taraftara kıymet verir, taraftarı dinler, Başkanlık performansının nabzını kongrede değil, sokakta tutar. Taraftar ile kavga etmez.
İyi finansçı ve stratejist olduğundan kulübün 400 milyon Euro borç yükü altına girmesine izin vermez, borcu bir şekilde öder, bir daha tekrarlanmasını önleyecek tedbirler alır.
Ekip çalışması ile yönetir, kurumsallaşmaya inanır, kararları vizyoner bir ekip ile verir, sadakatten çok liyakate değer verir.
Varlıkları satıp borcu kapatmak gibi talihsiz ve moral bozucu bir argümanı seçim vaadi olarak öne sürmez.
1- 20 sene başkanlık yapmış olmak büyük bir dezavantaj. İşletme körlüğü oluşuyor. İnsan hatalarını göremiyor. Yeni bir şey söyleme, yapma imkanı kalmıyor. Heyecan azalıyor. Bu nedenle Ali Koç ile yeni şeyler söylemek, yeni vizyonlar ortaya koymak, yeni heyecanlar kazanmak gerekiyor.
2- Sokaktaki, sosyal medyadaki taraftar nezdinde Ali Koç zaten çoktan Başkan oldu. Bu seçim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, taraftarın Ali Koç beklentisi asla bitmeyecek. Sokakları, tribünleri kazanan, işi çoktan bitirmiştir. Uzun vadede kongrenin ne dediği değil, sokağın, tribünlerin, sosyal medyanın ne dediği önemlidir.
3- Taraftar bu sene Aziz Yıldırım konusunda tavrını net olarak ortaya koydu. Tribünler boştu. Ticari ürün satışları, üyelik satışları hepsi de tatsızdı. Fenerbahçe'li kendisini tepkisel olarak geri çekti. Bu şekilde devam ederse, Fenerbahçe işin ekonomi tarafında da zora düşer. Aziz Yıldırım' ın başkanlığı halinde, taraftar geçen seneden farklı bir yaklaşım ortaya koymaz.
4- Ali Koç, iş adamı olarak önemli bir iş adamı. Okuduğu okullar, aldığı eğitim, iş tecrübesi, kurumsallık anlayışı, iletişimi, yönettiği yapıların büyüklüğü, vizyonu çok farklı. İnşaat vizyonu ile 20
Son Viraj
Fenerbahçe için Karabük maçı kolay geçer, Konya maçı ise zorlar. Tahminim Galatasaray açısından her iki maç da kolay geçmeyecek. Özellikle ilk 5 hedefi olan Göztepe maça asılacaktır. Başakşehir'in Antalyaspor ve Kasımpaşa maçlarında bir beraberlik alma ihtimali yüksek. Zaten moraller son derece bozuk. Beşiktaş ise bence artık şampiyonluk değil, 2.'lik hayali kuruyor. Osmanlıspor maçı rahat geçer ama Sivasspor oldukça zorlayacak.
Galatasaray bu hafta kayıpsız geçerse, şampiyon olur. Berabere kalır veya daha kötüsü yenilirse, haftaya o baskı ile işi oldukça zorlaşır.
Fenerbahçe, tüm sezon ortaya koyduğu kötü futbol ve anlamsız kayıplara rağmen ligi büyük ölçüde 2. bitirecek gibi gözüküyor. Bu saatten sonra puan kaybı yaşanacağına ihtimal vermiyorum.
Beşiktaş için büyük hayal kırıklığı olan bir sezondu. Cenk Tosun' un kaybı, makine düzenini bozdu ve şampiyonluğa mal oldu. Tamamen stratejik bir hata. Fikret Orman yönetimi bu hataları ile şampiyonluğu elleri ile hediye ettiler.
Başakşehir artık ilk 3'ün takımı oldu. İstikrar ile ilerliyorlar. Taraftar ve kendilerine duyulan sempati eksikliği yüzünden şampiyonluğu kaçırdılar. Başakşehir ne yapıp ne edip yeni
Dün futbol tarihimiz adına çok acı bir geceydi. Tribündeki taşkınlığın, insanlık dışı hareketlerin kabul edilebilir, elle tutulabilir, savunulabilir yanı yok.
"Ama diğer takım taraftarları da yapıyor..." şeklinde bir savunma olamaz. Olmamalıdır. Burası Fenerbahçe, burası farklı diyenlerin "ama" deme hakkı yok.
Dün gece yaşanan şeyin adı "rezalettir". Bu rezalette hiç şüphesiz stadyumun güvenlik süreçlerini iyi yönetemeyen yöneticiler de sorumludur.
Öte yandan dün geceki tabloda akla, mantığa, hiç bir koşulda uymayan birşeyler var.
Maçtan sonra çok düşündüm; ister sezgi deyin, ister başka bir şey ama bu işin içinde bence bir iş var. Oldukça organize bir çabaya benziyor. Maçın başından itibaren organize bir taşkınlık, öfke hali dikkat çekiyordu. Oysa böyle bir öfkenin sebebi yoktu.
Fenerbahçe taraftarı en kötü günlerinde, en çileden çıktığı zamanlarda bile bu kadar agresif tepkiler vermedi. Buna benzer bir öfke patlamasını görmeyeli çok uzun zaman oldu.
Sen 2-2'nin avantajı ile sahadasın, rakip 10 kişi kalmış ve hala taşkınlık yapıyorsun.
Şimdi sorulması gereken soru şu: kim bunlar? Neyi amaçladılar? Güvenlik güçleri ve yargı gereğini yapacak ve suçluları tesp
Fenerbahçe' nin bu sezon bir iç saha fobisi var. Kendi saha ve seyircisi önünde futbolcular başarılı olamıyor. Açıkça fiziksel değil, psikolojik bir durum ve üzerine gidilmesi, hatta destek alınması gereken bir konu. Bu konuda yönetim veya Aykut hoca ne yapıyor?
Dış sahada ise bambaşka bir Fenerbahçe ortaya çıkıyor. Takım yine çok mu hızlı, çok mu organize, çok mu dikine, etkin bir oyun felsefesi var? Hayır. Ama zihinsel rahatlık, sahada futbolcuların kendi kapasitelerine ulaşmalarını sağlıyor. Kapasite ve yetenek belki üst düzey değil ama Kayseri'de puan bırakacak kadar da düşük değil. Takım zihinsel olarak rahat olduğunda, en azından iki üç pas üst üste yapabiliyor, Aatıf gibi takımdaki az sayıdaki yetenekli isim de vites artırmayı başarır ise üç puan gelebiliyor.
Dün bence en büyük fark Şener' di. Ne Isla, ne İsmail, Ne Hasan Ali, ne de Şener bu sene oyuna aktif katkı sağlamadılar. Kaybedilen puanların çoğunda bek hataları ya da hücuma katkı eksikliğini görmek mümkün. Modern futbolda bekler çok önemli. Dün, Şener modern bir bek olarak gözüktü ve ileri geri müthiş performansı ile takımını rahatlattı, alan açtı, rakibi tedirgin etti.
Dünkü 5-0' da Sumidica' nın