Son dönemde sağlıklı bireyler de kanser hastaları da bağışıklıklarını nasıl destekleyecekleri konusunda hassas. İlk bilinmesi gereken, sağlıklı insanlarda önerdiğimiz vitamin takviyesi, ozon veya antioksidan tedavilerin kanser hastalarında dikkatle karşılanması gerektiği. Eğer bir kanser hastası veya yakını iseniz, almanız gereken destekleyici tedaviyi Fonksiyonel Tıp Uzmanı olduğunu söyleyen insanlardan ya da size en yakın doktordan değil de, destekleyici tedavilere sıcak yaklaşan bir onkologdan görüş alarak belirlemeniz. Normal hücrelerinizi ve bağışıklığınızı desteklemek adına yapılan işlemlerin veya -bitkisel bile olsa- verilen ilaçların, tümörü de besleme riski olduğunu unutmayalım. Kanser hastalarına olması gereken yaklaşımla, hasta olmamak için destekleyici tedavi almak isteyene birine yaklaşım birbirinden farklıdır. Bu özeni hasta ve hasta yakınları kadar diğer disiplinlerdeki meslektaşlarımın da göstermesini ve bu hastaları onkologlara yönlendirmelerini diliyorum.
C vitamini takviyesi
Son yıllarda onkoloji dünyası tarafından kesin bir şekilde kabulüne ve aynı zamanda reddine rastladığımız
Ülkemizde 1956 yılından beri nisan ayının ilk haftası Kanser Haftası olarak anılıyor. 70’li yıllarda, sebebi bilinen ölümler içerisinde dördüncü sırada yer alan kanser, ölüm sebebi olarak günümüzde kalp hastalıklardan sonra ikinci sıradadır.
Geçmişe kıyasla…
Kanser, yaşla ilgili bir hastalıktır; yaş arttıkça kanser olma ihtimali artar. Geçmişte insanlar, kanser olacak kadar yaşayamıyorlar ve veba, tüberküloz, tifo, kolera gibi bulaşıcı hastalıklardan ölebiliyorlardı. Böylelikle insanlarda kanser zaten oluşamıyordu. Uygarlıkla birlikte insan ömrü uzadı ve bu süreçte kanser olma olasılığı arttı. Ayrıca önceden insanların ölüm sebepleri de net bir biçimde tespit edilemiyordu. Görüntüleme yöntemleri, biyopsi ve benzeri doku inceleme tekniklerindeki gelişmelerle daha fazla tanı koyar hale geldik. Etrafımızda daha çok kanser vakası varmış gibi görünmesinin bir sebebi de artık çevremizde kanser tedavisi alıp iyileşmiş, normal yaşamına devam eden çok sayıda insan olmasıdır.
Kanser
Vücudun üç hayati işlevini, filtreleme, sentez ve depolamayı sağlayan karaciğer, bir yandan da en hoyrat ve özensiz davrandığımız organlarımızdandır. Bu cefakâr organımız, amonyak gibi metabolizmamızın kendi ürettiği toksinler dahil besinlerden aldığımız zararlı atıklara kadar birçok şeyi filtreleyerek bertaraf eder. Karaciğerimizin sindirimimiz için gerekli olan safrayı üretirken karbonhidratların, yağların ve proteinlerin metabolizmasını sağlayarak sentez işlevini yerine getirir; bunu yaparken bir yandan da pıhtılaşma faktörlerini üreterek kanamaları önler. Tüm bunların üzerine bir de A, D, E ve K vitaminleriyle karbonhidratları depolar ve şeker ihtiyacımızı hassas bir biçimde vücudumuzun kullanımına sunar.
Vücudumuza aldığımız tüm besinler dahil hemen her şey mutlaka karaciğere gelir. Kronik bir hastalığınız yoksa karaciğer görevini mükemmel yapar ve vücudu toksinlerden arındırır. Ancak çok fazla toksin ve kimyasal yüküne maruz kalırsanız, o da yorulmaya, hastalanmaya ve görevini yapmamaya başlar. Karaciğeri yormak da,yormamak da elimizde,
Yaşlanma tedirginliği ve estetik kaygılarımız, botoksu hemen hepimizin hayatına bir kozmetik sessizliğinde entegre etti. Bilinen en güçlü biyolojik toksinlerden biri olan botoks, estetik ve kozmetik dermatolojide en sık kullanılan uygulama haline geldi. Kısa sürede sonuç vermesi ve göreceli kolay bir işlem olması, hem uygulanan kişiyi hem de doktoru memnun ediyor. Ancak hemen her konuda olduğu gibi botoks konusunda da sapla sapan birbirine karıştı; işin ehli olmayan insanların gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakmadan yaptıkları bir iş haline geldi. Durum böyle olunca yine bu konuda tanıdığım en iyi uzmanlardan birine sorularımı yöneltmek istedim. Bu haftanın konuğu, ulusal ve uluslararası pek çok başarıya imza atmış Prof. Dr. Ayşe Akman. Ayşe Akman hocamı yıllardır başarılı çalışmaları ile Akdeniz Üniversitesi’nden tanıyorum, ancak artık İstanbul Florya Medical Park’ta hizmet veriyor olması hem benim için hem sizler için şans.
- Öncelikle tarihini sormakla başlamak istiyorum. Botoks ne zaman ve hangi amaçla kullanılmaya başlanmıştır ?
Botoksun kozmetik etkisi
‘Çağımızın vebası nedir?’ diye sorarsanız, kesinlikle yeme bozukluğu derim. Her türlü hastalığın temeli yanlış ve fazla beslenmemiz. Yeme bozukluğu, genellikle psikolojik bir sorundur, tarihi de 12’nci yüzyıla kadar uzanıyor. Her yaşta görülse de en sık rastlandığı dönem ergenlik. Beraberinde duygu durum bozukluğu, kişilik bozuklukları, alkol ve madde kullanımı, intihar gibi ek sorunlar da saptanabilir. Bunlar genel bilgiler, ancak yine işin uzmanı ile bu konuyu irdelemekte fayda var. Ben de bu sebeple BP Klinik üyesi sevgili Nilay Özkan’a sordum. Özkan, Yeditepe Üniversitesi İngilizce Psikoloji Bölümü mezunu, bir süredir birlikte çalışıyoruz ve işte onun dikkat çekici yanıtları:
- İşin uzmanı olarak yeme bozukluğunu nasıl tanımlarsınız?
Fiziksel-psikolojik fonksiyonları önemli düzeyde etkileyen psikiyatrik bir bozukluktur. Kişinin kendi bedeniyle olan ilişkisinin bozulmasıdır. Bu kişiler davranışlarını aşırı derecede kısıtlarlar veya davranışlarının kontrolünü tamamen kaybederler. Yeme bozukluklarının ortak noktası, duygusal problemler ve
Bir yaşam parçası sayılabilecek kadar uzun sürelerde, dünyanın dört ülkesinde mesleğimi yapma fırsatı buldum. Çok ayrı kültürler olsa da hepsinde kadın olmanın gerek ve şartlarının değişmediğine sahip oldum; cesur olmak! Cesaret her zaman her insan için sahip olunması gereken bir erdem olsa da son çeyrek yüzyılda, kadının neredeyse el çantasında taşıması gereken bir kavram haline geldi. Kadın, belki ilkel toplumlardan bugüne cesaretle hiç bu kadar anılmadı.
Sizi nasıl konumladıklarını umursamadan, meydan okumalarla dolu bir yaşamı seçtiğinizde, cesaretin yolunu da seçmiş oluyorsunuz. O zaman bu yazının konusu olan, yakışıksız cins ayrımını daha az hissediyorsunuz. Siz bu öğretilmiş ayrımı bir çentik gibi zihninizde taşımadığınızda en büyük engeli aşmış oluyorsunuz.
Çocuklarınızı kız-erkek değil de küçük insanlar olarak hissedip yetiştirdiğinizde ise geleceği tasarlamış oluyorsunuz.
Her 8 Mart; anılması gereken gerçek gündeminden de soyutlanarak, kadın sorunlarının ya da kadının güç(-leştirilen) yaşamının öne
Bu hafta konumuz, son yılların çok popüler konularından biri; detoks ve detoks kampları...
Detoksun kelime anlamı toksinlerden arınma, ancak konu özenle davranılması gereken sağlığımız olunca çok narin bir şekilde incelenmeli. Detoks diyetleri genel olarak çok katı ve aynı şeyleri tekrar tekrar yemeyi ve özellikle de sıvıları içeriyor. Ek olarak bazı detoks programlarında bağırsakları boşaltmak için kolon temizliği (lavman) ile bazı şifalı otlar ve gıda takviyeleri var. Aslında benim biraz karşı çıktığım bir durum. Ama ben geçtiğimiz hafta Marmaris Grand Yazıcı Otel’de çok sevdiğim ve saygı duyduğum Gül Kaynak ile aklıma yatan bir detoks programı içerisindeydim. Işıldayan bir ciltle, mutlu ve enerjik geri döndüm. Sevgili Gül’ü ve detoks programını önümüzdeki haftalarda bir röportajla sizlere anlatacağım ama önce bu hafta detoks programlarının niye her yerde herkesle yapılmayacağını anlatmaya çalışayım. Doğru ellerde, doğru programlarla yapıldığında mucizeler yaratabilir, ancak mucizeyle zarar görme arasında ince bir çizgi
Kart oyunlarını bilirsiniz, her oyuncuya farklı kartlar düşer. Bunlar bizim aynı oyunu sürdürdüğümüz ve aynı sonucu amaç edindiğimiz farklı enstrümanlardır. Genlerimizdir. Oyuncular kendi kartlarına bakarak, o dizilişte hangi karta ihtiyaç olduğunu belirlerler. Bunu kartları kapalıyken yapamazlar, ne yüksek kart istemek ne de bildiğimiz değerli kartları beklemek onların işine yaramayabilir. Bu durum, hayat oyununda da benzer açıklıkla seyretmek zorundadır. Elimizdeki dizilimi, genlerimizi öğrenmemiz bizi kör bir gidişten korur; işe yarayacak yaşam, beslenme stili, aktivite ve takviyeleri bilmemiz çok önemlidir. Elimize göre seçtiğimiz alternatifler bize oyunun sonundaki pişmanlıkları yaşatmaz.
Teorisi
Bu kadar metafor yeterli; teorisine geçecek olursak, genlerimizi öğrendiğimizde bizi nasıl bir ilerleme bekliyor?
Hepimiz güzel bir cilt, özgürce yiyerek fit kalma, enerjik olma ve iyi çalışan bir zihin istiyoruz. Üstüne, uzun ve sağlıklı bir yaşam, kanserden veya kalp krizlerinden uzak bir süreç umut ediyoruz. Bunlar için detaylı