‘Çağımızın vebası nedir?’ diye sorarsanız, kesinlikle yeme bozukluğu derim. Her türlü hastalığın temeli yanlış ve fazla beslenmemiz. Yeme bozukluğu, genellikle psikolojik bir sorundur, tarihi de 12’nci yüzyıla kadar uzanıyor. Her yaşta görülse de en sık rastlandığı dönem ergenlik. Beraberinde duygu durum bozukluğu, kişilik bozuklukları, alkol ve madde kullanımı, intihar gibi ek sorunlar da saptanabilir. Bunlar genel bilgiler, ancak yine işin uzmanı ile bu konuyu irdelemekte fayda var. Ben de bu sebeple BP Klinik üyesi sevgili Nilay Özkan’a sordum. Özkan, Yeditepe Üniversitesi İngilizce Psikoloji Bölümü mezunu, bir süredir birlikte çalışıyoruz ve işte onun dikkat çekici yanıtları:
- İşin uzmanı olarak yeme bozukluğunu nasıl tanımlarsınız?
Fiziksel-psikolojik fonksiyonları önemli düzeyde etkileyen psikiyatrik bir bozukluktur. Kişinin kendi bedeniyle olan ilişkisinin bozulmasıdır. Bu kişiler davranışlarını aşırı derecede kısıtlarlar veya davranışlarının kontrolünü tamamen kaybederler. Yeme bozukluklarının ortak noktası, duygusal problemler ve düşük benlik algısıdır. Bazı vakalar için yatarak tedavi bile gerekebilir.
- Tek bir tip yeme bozukluğundan bahsetmek mümkün mü?
Çeşitlilik gösterir elbette, başlıcalarına göz atarsak;
Pika: Kişinin en az bir ay süreyle, sürekli olarak, besleyici bir değeri olmayan bir maddeyi (kağıt, saç, boya, sabun, kül, kil vb.) tüketmesidir. Bu durum kişinin gelişim düzeyi ile uyumlu değildir. Çocuklarda daha sık olmakla beraber her yaş grubunda görülebilmektedir.
Bulimia nevroza: Ergenlik ve erken erişkinlik dönemlerinde gelişme gösterir.
Anoreksiya nervoza: En moda olanı ve bilinenidir; bireylerin kendilerini fazla kilolu olarak algılamaları veya başka bir deyişle kiloları ve fiziksel görünüşleriyle aşırı derecede ilgilenmelerinden kaynaklanır. Hastaların bir kısmı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrolü kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır.
Gece yeme bozukluğu: Kişiler yemek yemeye öğleden sonra başlar ve gece boyunca devam eder. Kişiler günlük kalori alımının yüzde 25’inden fazlasını akşam yemeğinden sonra alırlar. Toplumda görülme oranı yüzde 2 olmakla birlikte daha çok kadınlarda görülür.
Kaçıngan/kısıtlayıcı besin alım bozukluğunda ise kişi yemeye ilgi duymamaktadır. Bunun sonucunda belirgin vücut ağırlığı kaybı, beslenme yetersizliği ve psikososyal işlevde belirgin sorunlar gözlenir.
Ruminasyon bozukluğu: En az bir ay süre ile yineleyici bir şekilde bulantı, istem dışı öğürme ya da iğrenme olmaksızın yutulan besin çıkartılır (regürjitasyon) ve çıkartılan besin yeniden çiğnenir, yeniden yutulur ya da tükürülür. Başlangıç yaşı genellikle bebeklerde 3 ile 12 aylarıdır.
- Yeme bozukluğunu tetikleyen faktörler var mıdır?
Evet bazı faktörler çok belirgindir. Özellikle ergenlik döneminde kendini beğendirme isteği, kilolu olma endişesi, düşük benlik saygısı, mükemmeliyetçilik, depresyon kişinin kendisi ile ilgili nedenlerdir. Aileye bağlı faktörleri; ailede şişman bireylerin bulunması, fiziksel veya cinsel istismar, aşırı korumacı ebeveynler, psikolojik hastalık varlığı, çatışma, aşırı dominant ebeveynler olarak sıralayabiliriz. Sosyokültürel risk faktörleri ise alay konusu olma veya akranlar arasındaki kilolu olma endişesi, grup içinde zayıf olma idealistliği, toplumsal güzellik dayatmaları, medya etkisi ve başarı için fiziksel görünümün önemli olduğu düşüncesi olarak özetlemek mümkün.
- Kimlerde daha sık görülür?
Kadınlarda ve ergenlerde daha sık görülür. Kadınlarda değişen güzellik anlayışı ve vücuda ilişkin standartlar son yıllarda medyanın artan gücü ile ideal kadın formunun zayıf kadın olduğu algısını besliyor. Bu nedenle hem kadınlarda vücutlarıyla ilgili tatminsizlikler hem de yeme tutumlarında bozulmalar olduğu görülmektedir. Aynı zamanda bu hastalıkların genellikle kadınlarda daha çok görülmesi, toplumsal olarak kadınların bir baskı altında kalması sonucu kendilerini diyete vermeleri olarak görülmüştür. Kadınların biyolojik yapıları gereği daha duygusal olması, yeme bozukluğunun erkeklere göre daha fazla olmasına sebep olmaktadır. Ergenlerde daha çok anoreksiya nevroza ve bulimiya nevroza tanısına rastlıyorum. Bunun nedeni erken dönem uyumsuz şemalar, akranlar arasında zayıf olma isteği veya yakın ilişkilerden kaynaklı duygu değişimleri...
- Tedavisinde hangi yöntemlere başvuruyorsunuz?
Öncelikle sorunun farkında olmak ve Psikolog veya Psikiyatristlerden destek istemek gerekiyor. Tedavide kullanılacak yönteme karar vermek için de sebebini belirlemek elzem. Bilişsel Davranışçı Terapi en sık başvurulan yöntemlerden biri. Kişinin ihtiyacı, sosyo-kültürel durumu gibi faktörlere bağlı olarak da Tıbbi Beslenme Tedavisi, Diyalektik Davranış Terapisi, Kabul ve Taahhüt Terapisi, Sanat Terapisi, Dans Terapisi, Maruz Kalma ve Müdahale Önleme Terapisi, Aile Terapisi yapılabilir.
Yeme bozukluğu olan kişiler strese ve duygusal durumlara karşı tepkilerini, bir yeme davranışı verdiğinden, terapi onlara alternatif baş etme stratejilerini öğretmeyi amaçlar. Özellikle genç hastalarda aile yakınlarının terapiye dahil edilmesi önemlidir.
Bu aydınlatan söyleşi için sevgili Nilay Özkan’a teşekkür ederken, herkese, hepinize; kendinizle, sporla, sanatla ve kültürle barışık, sosyal medyayla biraz küs günler diliyorum. Aynada gördüğünüz kişiden daha çok ve önemli olduğunuzu unutmayın.