O bir antioksidan, o bir yaşlanma geciktirici, o bir hücre tamircisi, üstelik hem yağda hem de suda çözünebiliyor. Sonuçta sadece suda veya yağda çözünen antioksidanların etkilerinden daha güçlü bir etki yaratıyor. Tüm bunların yanında, diğer antioksidanlar gibi sadece tümör hücrelerini korumuyor, radyoterapinin ve kemoterapinin etkinliğini de artırıyor. Yani normal hücre hasarını onarmak için kullandığımız diğer antioksidanların aksine, uygulamak için tedavilerin bitmesini beklemek gerekmiyor.
Alfa lipoik asit (ALA), en kısa tanımıyla; mitokondride bulunan bir ‘enzimatik kofaktör’ yani vücudumuzdaki biyokimyasal reaksiyonların oluşmasını sağlayan yardımcı moleküldür. Bu sebeple alfa lipoik asite hücrelerimizin enerji santralleri de diyebiliriz. Vücutta doğal olarak bulunur ancak yeterli olmadığı için besinlerle alınması gerekir. Besinlerle yeterli miktarda alamadığımızda da takviyeleri gündeme gelir.
Etkileri nelerdir?
Antioksidan etkisi ile yaşlanmayı yavaşlatır, metabolizmayı hızlandırıp kilo verdirir. Hayvan deneylerinde
Terleme vücudumuzun ısıyı düzenlemek için kullandığı fizyolojik bir olaydır. Ağır bir spor sonrası ya da çok sıcak ortamda terlemek normaldir. Ancak gece yarısı terleyerek uyanmak birçok hastalığın belirtisi olabilir. Bu tür terleme, uyku sırasında herhangi bir efor sarf etmeden meydana gelir, ağır bir battaniye veya sıcak odadan kaynaklı değildir. Uyku kalitesini düşürdüğü gibi birçok hastalığın da belirtisi olabilir. Böyle bir şikayetiniz varsa doktorunuzla paylaşmak önemli.
Nedir?
Gece, uyku sırasında meydana gelen aşırı terleme, genellikle sırılsıklam olarak tariflenir, hafif değildir. Ani sıcak basmalarından da farklıdır (sıcak basması, ani sıcaklık değişimine bağlı hislerdir ve gün içinde herhangi bir zamanda olabilir) yanı sıra yüzün kızarmasıyla da karıştırılmamalıdır.
Sebepleri
Menopoz: En fizyolojik olan nedenlerden biri şüphesiz menopozdur. Menopozda östrojen ve progesteron seviyelerindeki değişiklikler, gece terlemelerine sebep olur ve araştırmalara göre kadınların yüzde 85’ini de etkiler. Ancak farklı olarak menopoza bağlı terlemeler birkaç
Kendinizi şişkin ve sinirli hissettiğinizde bir sürü muhtemel sebep sıralayabiliriz. Ama hava değişiminden beslenmeye, hareketsizlikten stresinize kadar aklınıza neredeyse hiç gelmeyen bir neden varsa o da hormonlarınızın dengesizliğidir. Hormonlar, hücrelerimizin ve organlarımızın çalışma şeklini etkileyen kimyasal habercilerdir. Biz kadınlar bunu adet döngümüz ile rutin biçimde yaşıyoruz ve hormon değişimlerinin ne anlama geldiğini biliyoruz, hatta bizler sayesinde erkeklerin de farkındalığı artabiliyor ama hormonlarımızın eksikliği veya fazlalığı hayatın her alanında akla gelmeyecek problemlere sebep olmaya devam ediyor.
Hormonlar vücudumuzda endokrin bezlerde üretilip kan dolaşımımıza verilir, onlar da dokulara ve organlara giderek ne yapmaları gerektiğini söylerler. Metabolizma ve üreme dahil olmak üzere vücudumuzdaki birçok önemli süreci kontrol ederler. Durum böyle olunca hormon seviyelerindeki küçük değişiklikler bile tüm vücudumuzda ciddi etkiler yaratabiliyor. Bu durumu bir yemek tarifi gibi düşünebiliriz; herhangi bir bileşenin
Uyguladığımız kanser tedavilerinin etkisini nasıl artırırız konusunda yıllardır çalışıyorum. Bu çalışma modelini bugünlerde aşı için uygulamaya ve aşının etkisini artırmaya odaklandığımda ilginç verilerle karşılaştım. Bugün sizlerle bunları paylaşmak istiyorum. D vitamini, düzenli egzersiz ve probiyotik yönünden zengin beslenme bu araştırmanın öne çıkan aktörleri. Dolayısıyla salgını en az zararla atlatmanın yolu olarak elimizde olan aşı opsiyonunu belki de biraz daha güçlendirebiliriz.
Çalışmalar ne gösteriyor?
Fiziksel aktivitenin genel olarak bağışıklığı iyileştirdiğini biliyoruz. Ancak çalışmalar gösteriyor ki, aşı yapılmadan birkaç saat öncesinde spor yaptıysanız aşıya karşı daha fazla antikor oluşturuyorsunuz. ‘Human Vaccines and Immunotherapeutics’ dergisinde yeni yayınlanan bir yazıda egzersizle kan dolaşımında bağışıklık sistemine ait hücrelerin arttığı rapor ediliyor. Dayanak çalışmaları bir hayvan deneyi; grip aşısından yarım saat sonra koşan farelerin, aşının yan etkilerine karşı daha dirençli olduğu
Bu haftaki meselemiz hayatımıza çoktandır girmiş olsa da, hak ettiği değeri ve özeni pek görmediğini düşündüğüm iki terim: Wellness ve wellbeing. Bunlardan ilki biraz daha fiziksel görünümle ilgili bir dikkate ve özene odaklansa da ikincisi olan wellbeing yani ‘iyi hissetme’ olarak çevirebileceğimiz terim aslında herkesi ilgilendiriyor. Çünkü wellbeing kişinin kendisini iyi hissetmesi, bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak tam bir iyilik halini ifade ediyor. Yani hepimizin peşinde olduğu bir yaşam biçimini özetliyor.
Bu özeti sizin için biraz açayım isterseniz; wellbeing, sağlıklı yaşamayı seçmeyi ve bunun için de bilinçli, istekli ve kararlı olmanızı salık veriyor. ‘Tedavi etmeye alışmış’ sağlık sistemine karşı, hasta olmamayı tercih eden günümüz insanının sloganı haline geliyor. Malumunuz, hasta olmamak, uzun yaşamak, iyi, kaliteli ve dinç kalmak da emek, zaman, disiplin ve rasyonel seçimler gerektiriyor.
Pandemi öncesi sağlıklı yaşama arzusu bir tür moda gibiyken, pandemi ile zorunluluk
Magnezyumu da yazarak son dönemde dikkat çekmeye çalıştığım üçlemeyi tamamlamış olayım. Kalsiyum ve fosfordan sonra vücutta en sık rastlanılan üçüncü mineraldir ve yüzde 60’ı kemikte depolanır. Çok sayıda görevi var; vücudumuzda 300’den fazla kimyasal reaksiyonda görevli, kalbinizin ve kemiklerinizin sağlıklı olması, kasların kasılabilmesi ve sinirlerin mesajları ilgili organa iletmesi ve alması, magnezyumun faaliyetlerinden sadece birkaçı...
Aslında yeteri kadar yeşil yapraklı, kuruyemiş ve tahıl yiyenlerde eksikliği çok görülmez. Ama yetersiz ve dengesiz beslenenlerin, böbrek ya da bağırsakta emilim bozukluğu olanların magnezyum seviyesi düşük olabilir. Bu da beraberinde birçok rahatsızlığı getirebilir. O yüzden magnezyumu da ayrıntıları ile incelemek yararlı olacaktır.
Yararları
İnflamasyonu engeller: Tavsiye edilen değerlerin altında magnezyum tüketenlerin inflamasyon belirteçlerinin yükseldiğine dair yayınlar var. İnflamasyonun artması demek kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi birçok
Olmazsa olmaz minerallerden biri daha; çinko… İnsan sağlığı için az miktarda da olsa varlığı şart olduğu için ‘temel eser element’ olarak adlandırılır. Vücutta hemen her sistemde, biyolojik reaksiyonda bulunur; büyüme, gelişme ve vücut sisteminin işlemesi için gereklidir. Bu kadar önemli olunca yazma gereksinimi duydum. Bizler sağlıklı olmak için genelde vitaminlerin vücutta tam olması gerektiğini düşünüyoruz ama bazı eser elementler var ki, onlar olmazsa enzimatik reaksiyonların çoğu çalışmıyor, dolayısıyla vücut çalışmıyor. Çinko da o eser elementlerden biri. Eksikliğine de az rastlamıyoruz diyemeyiz. Bir çalışmaya göre 60 yaş üstü insanların yüzde 35-45’inde çinko eksikliği var.
Fonksiyonlarına bir daha bakacak olursak; 300’den fazla enzimin aktivitesinde rol aldığı için sağlıklı sindirim sistemine, beyin ve sinir sistemi sağlığı ile metabolizmaya kadar çok sayıda fonksiyonu bulunmaktadır.
Beyin, sinir sistemi: Diğer organlara kıyasla en yüksek çinko konsantrasyonu beyindedir.
Yaşlanma, kanser, tiroid, kalp hastalıkları başta olmak üzere, birçok önemli hastalığın oluşumunda etkin bir mineral daha... İlginç olan, gerçekten bu kadar hastalık ve durumla ilgisinin pek tahmin edilemez olması...
Bu kadar önemli olmasının sebebi vücuttaki birçok enzimatik reaksiyonun yapısına girmesidir. Enzimler, hücrelerimizin normal işlemesi için gereken kimyasal reaksiyonların hızını artıran protein yapısındaki biyo moleküllerdir. Hücredeki tüm reaksiyonlar enzimlerin varlığı ile olur. Ancak bu enzimlerin de düzgün çalışabilmesi için bazı minerallere ihtiyaç vardır. İşte onlardan biri de selenyumdur. Yine öğretmen edasıyla tek tek anlattım, ama niye ihtiyaç duyduğumuzun daha iyi anlaşılması için şart.
Selenyum eksikliğinin hastalığa sebep olduğu ilk defa Keshan hastalığı ile tanımlanmıştır. Keshan hastalığı, Çin’in Keshan bölgesinden bildirilen, (kardiyomyopatidir) kalp kası tutulumu ile oluşan bir hastalıktır.
Sağlığımıza etkileri
Bağışıklık sistemi: Glutatyon peroksidaz enzimi üzerinden yaptığı etki ile antioksidan etkisi