O bir antioksidan, o bir yaşlanma geciktirici, o bir hücre tamircisi, üstelik hem yağda hem de suda çözünebiliyor. Sonuçta sadece suda veya yağda çözünen antioksidanların etkilerinden daha güçlü bir etki yaratıyor. Tüm bunların yanında, diğer antioksidanlar gibi sadece tümör hücrelerini korumuyor, radyoterapinin ve kemoterapinin etkinliğini de artırıyor. Yani normal hücre hasarını onarmak için kullandığımız diğer antioksidanların aksine, uygulamak için tedavilerin bitmesini beklemek gerekmiyor.
Alfa lipoik asit (ALA), en kısa tanımıyla; mitokondride bulunan bir ‘enzimatik kofaktör’ yani vücudumuzdaki biyokimyasal reaksiyonların oluşmasını sağlayan yardımcı moleküldür. Bu sebeple alfa lipoik asite hücrelerimizin enerji santralleri de diyebiliriz. Vücutta doğal olarak bulunur ancak yeterli olmadığı için besinlerle alınması gerekir. Besinlerle yeterli miktarda alamadığımızda da takviyeleri gündeme gelir.
Etkileri nelerdir?
Antioksidan etkisi ile yaşlanmayı yavaşlatır, metabolizmayı hızlandırıp kilo verdirir. Hayvan deneylerinde kas enerji metabolizmasını hızlandırdığı kaydediliyor. Ancak insanlarda bunu kanıtlayacak bir analize rastlayamadım.
Diyabet: Kan şeker ve kolesterol seviyelerini düzelttiğine dair yayınlar bulunmaktadır.
İnflamasyon: Bu, kalp hastalığı, şeker hastalığı veya kanser gibi birçok kronik hastalıkla ilişkilidir. PGE2, COX-2, iNOS, TNF-α, IL-1ß ve IL-6 gibi çok sayıda inflamasyon belirtecinin üretimi ve ortama salınması ile ALA’nın ilişkili olduğunu, yapılan çalışmalardan biliyoruz. Metabolik hastalığı olan hastalara ait çalışmaların incelendiği bir meta analizde, ALA takviyesi sonrasında CRP, IL-6 ve TNF-α düzeylerinin düştüğü gözlemleniyor.
Kalp hastalığı: Oksidatif stres, kalp hastalığının en önemli sebeplerinden biridir ve ALA, oksidatif stresi azaltması sebebiyle kalp hastalığı riskini azaltır. Ayrıca kötü kolesterolün düzeyini azalttığına dair de yayınlar var.
Psikiyatrik ve nörolojik etkileri: Şizofreni hastalarında ALA takviyesi şizofreni belirtilerinin gerilemesini, ilaçlara bağlı yan etkilerin azalmasını sağlıyor. Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda da takviyelerin, hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı belirtiliyor. Bu sebeple ensefelopati, multiple skleroz, kafa travmaları, mitokondrial hastalıklar ve migren başta olmak üzere birçok hastalıkta ALA’nın etkisini araştıran çalışmalar halihazırda yürüyor.
Kanser tedavisi: Antioksidan etkisi sebebiyle radyoterapi ve kemoterapiye bağlı yan etkileri azaltması beklenir. Bizler genel olarak, antioksidanları tedaviler sırasında tedavilerin etkinliğini azalttığı gerekçesiyle vermiyoruz, tedaviler bittikten sonra normal hücreleri onarmak için veriyoruz. Ancak yapılan çalışmalarda ALA uygulamasının çok sayıda kanserin büyümesini, gelişmesini engellediği gösterilmiştir. Bu etkisi için de çok sayıda mekanizma gösterilmiştir; programlı hücre ölümünü tetiklemesi, tümör hücreleri üzerindeki bazı algı noktalarını aktive veya pasifize etmesi gibi pek çok mekanizma açıklanmıştır. Bu sebeple radyoterapi ve kemoterapinin yan etkilerini azaltmak amacıyla vereceğimiz ALA, tedaviye yönelik etki de gösterebilir.
Vücudun doğal olarak ürettiğini belirtmiştik ama yeterli olmadığı durumlarda mutlaka dışardan alınması gerekiyor. Bunun için de en uygun yol yine besinler; kırmızı et, sakatatlar, brokoli, ıspanak, Brüksel lahanası, bezelye, patates... Bu besinleri yeteri kadar tüketmeme veya pişirirken besin değerini öldürme durumunda takviyesini almak zorundayız.
Yapılan çalışmalarda ağız yoluyla alınan takviyelerin, yüzde 30-40 oranında yararlı olduğu görülüyor. Belli aralık ve dozlarda, doktor kontrolünde aldığınızda, cildinizdeki etkilerini, metabolizmanızın daha sağlıklı ve hızlı çalıştığını fark edebilirsiniz.
Aşı karşıtı iddialara, amatörlere, kulaktan dolma bilgilere en az sağlığınız kadar dikkat edin. Bilgili, maskeli, sağlıklı kalın.