Yunanistan, 40 yıldır kültürel mirası olan Elgin Mermerleri’nin İngiltere’den iadesi için mücadele veriyor. İngiltere ise Osmanlı İmparatorluğu tarafından bağışlandığını iddia ederek bu eserleri vermeyi reddediyor. Türkiye, geçen ay yaptığı titiz bir araştırma sonucunda böyle bir bağışın olmadığını ortaya çıkardı.
Londra’daki British Museum’da sergilenen Elgin Mermerleri’nin çalıntı olduğunu ve iade edilmesi gerektiğini savunan Yunanistan’a, Türkiye’nin verdiği bu destek bazı medya organları tarafından önemli bir “itiraf” olarak nitelendirildi. Bunun itiraf olarak değerlendirilmesi doğru değil. Zira Türkiye’de Prof. Dr. İlber Ortaylı gibi birçok değerli tarihçi, Osmanlı İmparatorluğu nezdinde büyükelçi olan Lord Elgin’in (Thomas Bruce) bu eserleri çaldığını defalarca dile getirmişti.
Burada yeni ve önemli olan şu; Türkiye yaptığı araştırmalarla İngiltere’nin iddialarını çürüttü. Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı’nın, mermerlerin Osmanlı döneminde meşru olarak bir fermanla İngiltere’ye götürüldüğü iddiasını destekleyen herhangi bir kanıtın olmadığını açıkladı. Bu da Yunanistan açısından önemli bir destektir.
★ ★ ★
Bu gelişmeler, bazı müzelerin başka ülkelere ait eserleri geri vermemek için neden direnç gösterdiğini de sorgulamamıza neden oluyor. Mesela eserlerin geri verilmemesi, sömürgecilik dönemlerinden kalma “kültürel üstünlük” kibrinin bir sonucu mu, yoksa sanatın ticari bir meta olarak yasa dışı nasıl dağıtıldığının ve sürdürüldüğünün bir göstergesi mi?
Sanat tarihi uzmanı Rhonda Reymond’a göre, bir tane Mona Lisa, bir tane Parthenon ve bir tane Varşova Kalesi var. Almanlar 1944’te ülkenin ulusal kimliğini hedef almak için kaleyi yok etmeye karar verdi çünkü kale Polonya’nın geçmişiydi. Polonya, kaleyi geri getiremese de kurtarılan parçaların çoğunu güvenli bir şekilde gizleyip koruma altına aldı. Nedeni basit: “İnsan yaşamını korumakla bir insanın kültürünü korumak arasında bir seçenek yok. İnsanlar olmadan kültür, kültür olmadan toplum asla var olamaz.”
★ ★ ★
Peki ne yapmak gerekiyor? Bugün artık biliyoruz ki, British Museum, Berlin, Louvre, Metropolitan gibi müzeler eski medeniyetlerin çalınmış, kaçırılmış ve yağmalanmış eserleriyle dolu. Bu müzeler, eserleri yerel sahiplerinden daha iyi koruma imkanına sahip oldukları gerekçesiyle geri vermiyor. Ancak, en itibarlı müzelerin bile ciddi güvenlik sorunlarının olduğu ortaya çıktı. Sergilenmeyen ve depolarda saklanan yüz binlerce eserin envanterinin aslında hiç tutulmadığı anlaşıldı. Bu skandallar, müzelerin küresel sanatı ve tarihi sunma misyonunu gölgelemekle kalmadı, aynı zamanda bir dizi etik sorunu da beraberinde getirdi.
Çünkü topraklarınızdan çalınan şey sadece bir eser değildir. Kültürel bir soykırıma uğramamak, tarihinizi silmelerine izin vermemek için geri almak istersiniz ve alınmalıdır da. Bu kültürel bilinç ve tartışmalar, kendi topraklarından kaçırılan eserlerin peşine düşen ülkelerin verdiği mücadelenin de boşuna olmadığını bize gösterdi. Dolayısıyla Türkiye’nin son yedi yılda 7 bin 824 eseri ülkemize geri getirmesinin nedeni bu. İtalya’nın, yıllarca peşine düştüğü kültürel varlıklarının bir kısmını Teksas’ta bir müzede bulup geri almasının nedeni de bu. Kamboçya’nın, 1960’larda çalınan ve Cleveland Sanat Müzesi’nin deposunda tutulan 10. yüzyıla ait Hindu tanrısı Hanuman heykelinin iadesini sağlamak ya da Mısır’ın, antik bir mezarlığın duvar resimlerini geri almak için verdikleri yasal mücadeleleri kazanmalarının nedeni de bu…
Bu yüzyılda müzeler bu gerçeği kabullenmek, çalınmış ve kaçırılmış eserlerin iadesi için daha şeffaf ve hesap verebilir bir yol izlemek zorunda.