1. Boşanma Nedir?
Boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin sonradan ortaya çıkan ve yasada öngörülen bazı sebeplerle mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.
2. Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Medeni Kanunda boşanma sebepleri, sınırlı sayı ilkesiyle belirlenmiş olup; belirlenen bu boşanma sebepleri dışında eşlerin boşanmalarına karar verilmesi mümkün değildir. Sınırlı sayıyla belirlenen boşanma sebepleri şunlardır:
⮚ Zina (MK 161),
⮚ Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (MK 162)
⮚ Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (MK 163)
⮚ Terk (MK 164)⮚ Akıl hastalığı (MK 165)
İştirak nafakası, velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğunun bakım ve eğitim giderlerine kendi gücü oranında yapacağı ekonomik katkıdır. Bu nafaka, çocukla ilgili olduğu için kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple hakim, velayet hakkı sahibi talepte bulunmamış olsa dahi iştirak nafakasına hükmedilebilir. Burada önemli olan çocuğun menfaatidir.
İştirak nafakası; boşanma, ayrılık, evliliğin butlanı veya feshine ilişkin davaların kesinleştiği tarihten itibaren başlamaktadır. Burada belirleyici tarih, bu yöndeki kararların kesinleştiği tarihtir. Kararın kesinleşmesinden önce hükmedilen nafakalar ise tedbir nafakası olarak isimlendirilmektedir.
İştirak nafakası, bu nafakanın mahkeme kararı ile kaldırılması, çocuğun ergin olması, velayetin değiştirilmesi, çocuğun ya da nafaka borçlusunun ölümü gibi durumlarda sona ermektedir.
Velayetin değiştirilmesi davası ile birlikte iştirak nafakası talep edilmesi durumunda da iştirak nafakası velayet değişikliğine dair kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlamaktadır. Bu konuda Yargıtay, yakın tarihli bir kararında şu tespitlere yer
Eşlerin, boşanma ve boşanmaya bağlı olan konularda anlaşmaları halinde anlaşmalı olarak boşanmaları mümkündür. Ancak anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmesi için kanunun aradığı başkaca şartlar da bulunmaktadır. Bu kapsamda anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için dört şartın bir arada gerçekleşmesi gerekir.
Bunlardan ilki evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması şartıdır. Bir yıllık süre, resmi nikâhın yapıldığı tarihten itibaren hesaplanır. Bir yıllık süre doldurulmadan açılan ve dava açıldıktan sonra bu sürenin doldurulduğu durumlarda anlaşmalı boşanma kararı verilmez.
İkinci olarak boşanmak için eşler ya birlikte mahkemeye başvurmalı ya da bir eş diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir. Anlaşmalı boşanmada kimin davacı olduğunun hiçbir önemi bulunmamaktadır. Nitekim bu davalarda tarafların kusurlarına ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamaktadır. Bu sebeple eşlerden birinin açmış olduğu anlaşmalı boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi ya da eşlerin birlikte mahkemeye başvurmaları gerekir.
Üçüncü
Eşlerden birinin birden fazla boşanma sebebine dayalı olarak boşanma davası açabilmesi mümkündür. Bu şekilde birden çok hukuki nedene dayalı olarak boşanma davası açılmasına terditli dava denilmektedir.
Terditli davalarda taleplerden ilki asıl talep; diğerleri ise yardımcı taleptir. Söz gelimi eşlerden biri, diğeri hakkında açtığı boşanma davasında; öncelikle zina sebebiyle boşanmaya karar verilmesini, bu yöndeki talepleri kabul edilmezse evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya karar verilmesini terditli olarak isteyebilir.
Terditli şekilde açılan davalardan birinin kabul edilmesiyle birlikte davacı, davasını ispat etmiş olur. Terditli boşanma davasına ilişkin değerlendirmede bulunan Yargıtay, yakın tarihli bir kararında şu tespitlere yer vermiştir:
“Mahkemece davacı kadın tarafından terditli olarak açılan boşanma davalarından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açtığı davanın kabulüne karar verilerek boşanma hükmü kurulmuş, Türk Medeni Kanunu'nun 162. ve 163. maddelerine dayalı olarak açılan boşanma davaları ise reddedilmiştir.
Medeni Kanunun 164. maddesinde "fiili ayrılık sebebiyle boşanma" düzenlenmiştir. Bu boşanma sebebine “ortak hayatın kurulamaması nedeniyle boşanma" da denilmektedir. Fiili ayrılık sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunlar;
1. Daha önce açılmış ve reddedilmiş bir boşanma davası olmalıdır. Açılan davanın hangi sebeple veya kimin tarafından açıldığı önemli değildir. Bu şart gerçekleşmeden taraflar ne kadar uzun süredir ayrı yaşıyor olursa olsun fiili ayrılık sebebiyle boşanmaya karar verilemez.
2. Ret kararının kesinleşmesi üzerinden üç yıl geçmelidir. Üç yıllık süre, ret kararının kesinleştiği anda başlar. Bu sebeple ilk boşanma davasının kesinleştiği tarih büyük öneme sahiptir. Davadan feragat durumunda kesinleşme, feragat tarihinden itibaren hesaplanır.
3.Üç yıllık süreçte ortak hayatın kurulamamış olması ve bu sürenin kesintisiz devam etmesi gerekir. Ancak tarafların çocuklarını görmek için kısa süreliğine yan yana gelmiş olmaları, ortak hayatın
Eşlerin hukuki işlemlerinin genel kuralları Medeni Kanunun 193. maddesinde düzenlenmiştir. Kanundaki düzenlemeye göre eşlerden her biri, diğeri ve üçüncü kişilerle, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, her türlü hukuki işlemi yapabilir.
Kefillikle ilgili aksine hüküm ise Türk Borçlar Kanunun 584. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hüküm gereğince eşlerden biri, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir.
Ancak yapılmış bir kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için ise diğer eşin rızası gerekmez.
Kanundaki bu düzenleme, evlilik birliğinin korunması için büyük öneme sahip olmasına rağmen ticari hayatın olumsuz gelişmesine neden olacak niteliktedir. Bu sebeple bu konuda önemli istisnalar getirilmiştir.
Bu kapsamda ticaret siciline
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda yetkili mahkeme, Medeni Kanunun 214. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.
Medeni Kanun'un 214. maddesinde düzenlemeye göre mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın ölenin son yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir.
Mal rejiminin; boşanma, evliliğin iptali veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi ile sona ermesi halinde ise yetkili mahkeme; bu davalarda yetkili olan mahkemedir. Örneğin boşanma davası Bakırköy adliyesinde açılmışsa, mal rejimi davası da Bakırköy’de açılmalıdır.
Medeni Kanun'un 214. maddesinde ise son olarak kapsayıcı bir hükme yer verilerek, mal rejiminin sona ermesine neden olan diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağına ilişkin yetki kuralı kesin yetki kuralıdır. Medeni Kanun'un 214. maddesinde belirtilen diğer yetki kuralları ise kesin nitelikte değildir.
Mal paylaşımı davalarında yetkili mahkemenin nasıl
Katkı alacağı ile katılma alacağı sıklıkla karıştırılan iki kavramdır. Kelime olarak birbirlerine benzeyen bu iki kavram arasında çok temel farklar bulunmaktadır. Nitekim;
- Katılma alacağı, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu hallerde talep edilebilir. Katkı payı alacağı, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemlerde yapılan katkının karşılığıdır.
- Katılma alacağında kanundan doğan bir karine olarak, eşlerin malvarlıklarını birlikte edindikleri kabul edilmektedir. Bu sebeple katılma alacağının belirlenmesinde eşlerin çalışıp çalışmaması, kazançlarının oranı, mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına da gerek yoktur.
- Katkı payı alacağında ise bir eşin diğerine ait mala hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkı yapması ve bu katkıyı da somut olarak ispat edebilmesi gerekir. Çalışmayan eşin, ev işleriyle ilgilenmesi ve çocuk bakması diğer eşin edindiği mala katkı olarak değerlendirilemez. Katkı payı alacağı talep edilebilmesi için eşlerden birinin, olağan aile içi yardımlaşma sınırlarını aşan nitelikteki