Tamam, 14 Şubat “Sevgililer Günü” anladık da… Futbol da “sevgili” değil mi! “ Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin” diyerek statlara koşanlar, dün de Fatih Terim deplasmanında aşk ve sadakat gösterisi yaptılar mesela. Ev sahibi Başakşehir’deki futbolseverler ise stadın yolunu tutmak yerine “birinin” elini tutmayı tercih etmişlerdi. O nedenler tribünler dolmamıştı. Ne diyelim? Herkesin sevgilisi başka… Saygı duyalım aşka!
TFF’nin “yok hükmündeki” kural ihlali kararı Beşiktaşlıları öfkelendirdi mesela. Talimattaki “ yönetim kurulunun kararıyla” tekrarlanıp tekrarlanmayacağı maddesi, bizim eyyam kültürümüzün en önemli göstergesi. Bu arada Sörloth’un cezası da 1 maça inmiş. Çocuk öfkesini kontrol edememiş, tamam. Uzatmaya gerek yoktu. İndirim iyi olmuş.
Sahadaki maça bakarsak…
Aynı dönemde karşılıklı ya da beraber top oynayan Okan (Buruk) Hoca ile Sergen (Yalçın) Hoca karşı karşıya. Yalçın, Ljajic’i kesmiş, Boateng’i sürmüş oyuna.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 27 Ocak 2020’de futbolumuzla ilgili önemli bir karar alarak Tahkim Kurulu’nun bağımsız ve tarafsız olmadığına karar verdi.
Aynen beklendiği gibi, kimsenin umursamadığı bir haber olarak çöpe atıldı bu karar... Memleket futbolunun gündeminde hakem tartışmaları VAR iken böyle kafa karıştırıcı, ezber bozan kararlarla zaman kaybetmeye (!) gerek yoktu.
Mahkeme, iç hukuk yollarının tükendiği hallerde başvuruları kabul ediyor. Futbolda iç hukuk yolu Tahkim Kurulu ile sınırlı. Orada alınan kararlar kesin ve itiraz edilemez. Trabzonspor’la anlaşmazlığa düşen Ömer Kerim Ali Rıza ve MHK ile uyuşmazlık yaşayan hakem Serkan Akal, TFF Tahkim Kurulu’na başvurmuşlar. Kuruldan çıkan kararlara AİHM’ye başvurarak itiraz etmişler.
AİHM’nin dosyaları inceledikten sonra verdiği karar önemli :
- Tahkim Kurulu üyeleri TFF Yönetim Kurulu tarafından atanıyor. Bu durum, Kurul’un etkiye açık olması anlamına geliyor.
- AİHM, TFF Yönetim Kurulu’ndaki üyelerin büyük bir çoğunlukla kulüplerden geldiğini dikkate alarak Tahkim
Vodafone’daki tek aktör Sergen Yalçın… Beşiktaş taraftarı atkılarla, tişörtlerle, afişlerle bağrına basıyor evladını. Bu büyük kredi elbette büyük beklentilere de kapı açıyor. Sergen Yalçın, oyuncu seçimini yapmadığı, hazırlık dönemini geçirmediği bir sezonun ortasında göreve geldiği için ateşten gömleği bile bile giymiş durumda. Maçın skoru da çok önemli. Beşiktaş’ın kaybetme kredisi yok. Kazanarak yoluna devam ederse, zirve rekabetine katılabilir. Peki nasıl olur?
Her şeyden önce topu kazanıp hevesle rakip kaleye doğru oyun kurarken ofsayta düşmemek gerek. Beşiktaş düşüyor. Hem de en tecrübeli oyuncusu Burak Yılmaz’la sık sık ofsayta düşüyor. Ofsayta düşmek, gol fırsatının kaçması bir yana, tehlikeli misafir Gaziantep FK’nın ekmeğine yağ sürüyor. Çabucak atışla tehlikeli biçimde oyun kurup pozisyona giriyorlar. Kayode ve Muhammed’in şut atmasına fırsat vermeden en çok Ruiz, Vida ve kaleci Karius’la önlüyorlar.
Beşiktaş oyuna yavaş yavaş ağırlığını
Yurdum dinamikleri kıpır kıpır.. Nereye el atsanız, hangi alana dalsanız, çarşıya da karşıya da uğrasanız o kıpırtılar size gör kırpıyor, daha olmadı, dokunuyor, dürtüyor.
Spor alanına dönelim.
Futbol topu yurdum dinamiklerinin en çok kıpırdattığı oyuncak. Bazen ayak oyunu, bazen de elle müdahalelerle sürüp giden bir oyun.
Son haftalarda rüzgar esmese de havanın değiştiği anlatılıyor futbolda.
Ortalığın serinlemesi
Örneğin Spor Çalıştayı’nda can ciğer kuzu sarması uyumundaki TFF - Kulüpler Birliği ilişkisi, bugünlerde tadını kaybetmiş durumda. Kulüplerin biraz daha mesafeli tavır aldığı anlatılıyor. Kim bilir, belki de kural hatası nedeniyle TFF’nin henüz açıklanmayan kararına karşı beklentilere dayalı bir duruştur bu. Ya da Elazığ-Malatya depremi nedeniyle alınan erteleme kararı… İsterseniz, limit aşımına da taşıyabilirsiniz hava değişimini… Ortalığın serinlemesini.
Geçen hafta Cumartesi gecesi 01.16’da Beşiktaşlı gazeteci dostum Candaş Tolga Işık, twitterdan bir mesaj paylaştı: “TFF Başkanı Değişiyor!”
Kan değişimi, motivasyon, konsantrasyon… Beşiktaş kötü seriyi sonlandırıp kazandı. Elbette Hoca’nın bir dokunuşu var ama, bunun hangi ölçüde sahaya yansıdığına yorum yapmak haksızlık olur. Hem de Rizespor gibi Süper Lig’in dişli takımlarından biriyle deplasmanda oynarken.
Topla oynama yüzdesine bakıldığında (35/65) Beşiktaş açık ara önde. Gerçekten orta alanda, özellikle sol kanatta bol pas yapıp top çevirerek Burak Yılmaz’a uygun pozisyon hazırlama çabasındaydı Beşiktaş. Bu oyunda Atiba, El Neny, N’Koudou, Caner ve sağda Diaby ile Gökhan Gönül kontrol öncelikli oynadılar. Sahip oldukları topu kaybetmemek için bol pas yaparak ayaklarında tutmaya çalıştılar. Kanatlardan 2-3 olgun atak izledik. Rizespor Burak’ı kapatmakta zorlandı. Burak Yılmaz’ın üzerindeki baskıya rağmen savunmayı açacak koşuları attığını oyuna karakter koyduğunu da belirtmek gerek. Beşiktaş’ın şu dar ekonomide “peşin para” ile bonservisine sahip olarak 10 numara oynatıp büyük ümitlerle bağlandığı Adem Ljajic elbette
Beşiktaş yönetimi, Abdullah Avcı ile “yolları ayırma” kararı verirken, haftalardır bekleyen B planını uygulamaya koydu.
Umumi arzu üzerine Sergen Yalçın.
O planın bir de son anda eklenen C bölümü var: Sergen Yalçın, anlaşma sağlanırsa Lucescu ile birlikte çalışacak.
Hatırlayalım: Başkan Ahmet Nur Çebi, 21 Aralık’ta Ümraniye Nevzat Demir tesislerinde futbol takımını ziyaret etmişti. Orada futbolculara verdiği sözlerden sonra Abdullah Hoca ile ilgili olarak “Hocamızla Ocak ayında konuşacağız” demişti. İşte B planının başlangıç anı.
Abdullah Avcı ve futbolcuları, Ocak ayında Süper Lig’in ikinci yarısına kötü başladılar. Vodafone’daki Sivasspor yenilgisi. Kupa rövanşını da aynı skorla (3-2) kaybettikten sonra ipler koptu.
...Ve Ocak ayında programlanan “konuşma” gerçekleşti.
O görüşmenin perde arkasından bir-iki ayrıntı öğrendim. Abdullah Hoca, Kupa’dan elendikleri maçtan sonra soyunma odasında çok ağır ve sert sözlerle konuşmuş... Yol ayrımının o noktada başladığı söyleniyor.
Gürsel Aksel çok iyi bir futbolcu, örnek bir insandı. Adı Göztepe Stadı’yla yaşayacak. Hayırlı olsun, güle güle oynasın Göztepe.
Bu maçı oynamak hiç de kolay değildi. Göztepe Teknik Direktörü İlhan Palut açısından, Gürsel Aksel Stadı’ndaki ilk maçı kazanmak, güzel istatistikleri başlatmak gerekiyordu. Göztepe’nin sadık taraftarları da aynı istekle durmadan şarkılar söylüyor, baskı yapıyordu.
Asıl zorluk, Abdullah Avcı ile yollarını ayıran Beşiktaş’taydı. Şenol Fidan, zorunlu değişikliklerin yanı sıra biraz da tercihle çok farklı, alışılmamış bir onbir sürdü sahaya... Abdullah Hoca’nın pek de ısınamadığı oyunculara (Boyd mesela) forma vermişti. Diaby’den nasıl bir 10 numara performansı bekliyordu, anlamakta güçlük çektik. Douglas ve Rıdvan da savunmanın bekleriydi. Caner kulübede beklerken sol kanatta N’Koudou’ya görev verilmesini bir yere kadar anlayabilirdik... Ama Boyd’un sağ kanatta görev alması garipti.
Hakça konuşalım, hepsi de iyi niyet ve enerjiyle
Kanarya değil, horoz!. Kadıköy’de öyle bir güç gösterdi ki Fenerbahçe, kendi çöplüğünün efendisi olduğunu hem rakibi Başakşehir’e hem de tribündeki taraftarlarına kabul ettirdi...
Ersun Yanal’ın ekibi, dünkü maçı da adeta tek başına oynadı. Savunmasından orta alanına; Rodrigues, Kruse,Tolga ile önde Muriç’li hücum hattına kadar her yerde baskın ve etkiliydiler. Başakşehir, özellikle ilk yarıda çok pasif kaldı. Sürekli baskı altında, yüksek tempoya ayak uydurmaya çalıştılar. Topla buluştuklarında da kendi oyun karakterlerini yansıtamadılar.
Fenerbahçe’nin en sağlam ve en etkili hattı, oyunun merkezindeki Ozan-Gustavo ikilisiydi. Gustavo, Başakşehir’in Mehmet Topal, Mahmut ve İrfan’la oyun kurmasına fırsat vermeden çok çabuk ve yerinde müdahalelerle topu geri almasını bildi. Elbette tek başına değil, Ozan’ın da katkısıyla. Ozan Tufan dün hücumda da etkinlik gösterdi. Topu taşımakla kalmadı, uzaktan şutlar da denedi.
Fenerbahçe’nin küçük