Tamam, 14 Şubat “Sevgililer Günü” anladık da… Futbol da “sevgili” değil mi! “ Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin” diyerek statlara koşanlar, dün de Fatih Terim deplasmanında aşk ve sadakat gösterisi yaptılar mesela. Ev sahibi Başakşehir’deki futbolseverler ise stadın yolunu tutmak yerine “birinin” elini tutmayı tercih etmişlerdi. O nedenler tribünler dolmamıştı. Ne diyelim? Herkesin sevgilisi başka… Saygı duyalım aşka!
TFF’nin “yok hükmündeki” kural ihlali kararı Beşiktaşlıları öfkelendirdi mesela. Talimattaki “ yönetim kurulunun kararıyla” tekrarlanıp tekrarlanmayacağı maddesi, bizim eyyam kültürümüzün en önemli göstergesi. Bu arada Sörloth’un cezası da 1 maça inmiş. Çocuk öfkesini kontrol edememiş, tamam. Uzatmaya gerek yoktu. İndirim iyi olmuş.
Sahadaki maça bakarsak…
Aynı dönemde karşılıklı ya da beraber top oynayan Okan (Buruk) Hoca ile Sergen (Yalçın) Hoca karşı karşıya. Yalçın, Ljajic’i kesmiş, Boateng’i sürmüş oyuna. Gökhan’ın vekaletini de Lens’e vermiş. Caner sol bekte.. Visca’nın koridorunda zorlanmadan oynadı, N’Koudou’yla işbirliği yaparak sol önde de görev üstlendi. İyi toplar attı. İlerleyen bölümlerde Caner savunma fonksiyonunu bütünüyle kaybetti. Demba Ba’nın gol pozisyonunda ters kademe ile rakibini karşılayabilirdi, olmadı. Ayağına gelen topları çok verimsiz ve etkisiz kullanarak adeta harcadı. Hele maç biterken zaman darlığında serbest vuruşu kullanma ısrarı anlaşılabilir gibi değildi. Dün Beşiktaş’ın topa sahip olma haline rağmen, oyunun egemeni olamadığını gördük. Bunun en önemli nedeni, Burak Yılmaz’ın koşu ve mücadeleden azade, ayağına top beklemesiydi. Diaby, Atiba, Boateng ve N’Koudou, bol pas yaparak önde basmaya çalıştılar ama, sadece oynamış oldular. Önde baskı yeteri kadar şut ve pozisyon üretemedi. Bu arada Başakşehir de oturmuş kadrosundan beklenen oyunu sunmadı bize. Her iki takım da kolayca top kaybedip geri kazandılar. Bu durumdan da “geçiş oyunu” başarısı çıkmış sayılmazdı.
Beşiktaş’ın ikinci yarıda baskısını artıracağını, tabelada öncelik kazanacağını bekleyenler yanıldılar. Orta alanda sıkça yaşanan top kayıplarından biriyle geri düştü Beşiktaş. Mahmut Tekdemir, usta bir servisle Visca’yı gördü. O da Demba Ba’ya… Sonrası kolay iş oldu. Demba Ba vurdu, gol oldu. Golün oluşumundaki en büyük gariplik, Elneny, Lens, Vida ve Ruiz’in soluk soluğa arkadan Demba Ba’yı kovalamaya çalışması oldu. Hiçbiri yetişemedi… Biri karşıdan müdahale edecek pozisyonda olamaz mıydı? Olurdu da olmadı.
Başakşehir golü attıktan sonra kolay anlaşılamayacak biçimde oyunu kontroluna almak istedi. Beşiktaş’ın iştahını ve baskısını artıran bir fırsatlar serisini izlemeye başladık. Bu fırsatları kimler kaçırmadı ki!.. Lens, Atiba, ille de Burak! Ceza alanı içinde topla böylesine çok buluşup şut atmaktan korkan, vuruş ve zamanlama yanlışlarına düşen takım, elbette yaya kalırdı.
Sergen Yalçın Ljajic’i ve Boyd’u oyuna sürdü. Boateng ve Burak Yılmaz’ın gayretlerine destek vermeyi amaçladı. Sonrasında da Umut Nayir… Beklediğini alamadı Sergen Hoca. Galiba iki haftalık büyü bozuldu. Beşiktaş’ın gerçekleri yeniden sahne almaya başladı. Sabret Sergen Hoca. İşin çok. Fazla seçeneğin de yok! Üstelik kalbi de kırık “sevgili”nin!