Bugüne kadar çok sayıda başarı ve başarısızlık hikayesi dinledim. Başarısızlık hikayelerinin çoğunda gördüğüm şey: İşletme kibri. Başarı ile birlikte gelen ve gözleri kör eden bir kibir...
İşletme küçücük bir dükkanla başlıyor, bazen şubeleşerek bazen de bulunduğu yerde büyüyor. İsmi duyuldukça müşteri talebi artıyor. Fiyatlar yükseliyor, hizmet kalitesi düşüyor, müşteri memnuniyeti önemsenmemeye başlıyor. İşletmeci nasılsa çok müşterim var diye canı nasıl
isterse öyle davranıyor.
Şimdilerde bu işletme egosu sosyal medya ile daha da tetiklenmekte. Birisi bir yorum yapıyor, insanlar bir anda oraya gidip hizmet almaya çalışıyor. Uzun sürüyor mu bu durum derseniz, ben uzun süre devam ettiğini görmedim henüz. Sosyal medyada bir gazla artan şöhretler aynı hızla kötü şöhrete dönüşebiliyor. Bu sene garip bir şekilde neredeyse her günüm seyahatte geçti, geçiyor. Hal böyle olunca birçok işletmeyi deneyimlemek zorunda kaldım. Zorunda kaldım diyorum çünkü ben pek mekân değiştirmekten hoşlanmıyorum. Kalitesini bildiğim, hizmetinden emin olduğum yerlerin müdavimi olurum. Beni bilirler ve her yerde sanki müşteri sigara içmeye
Herkesin öyle veya böyle bir kişisel markası var. Nasıl bir kişisel markanız olduğunu kolayca anlamak isterseniz sizi tanıyan -yakın veya uzak- 10 kişiye sorun. Onların üzerinde olumlu ya da olumsuz nasıl bir etki bıraktığınıza bakın. Gelen yanıtlar sizi mutlu ediyorsa kişisel markanız doğru yolda demektir. Eğer yansıtmak istediğinizden ya da yansıttığınızı düşündüğünüzden daha farklı cevaplar aldıysanız üzerine eğilmeniz gereken konular var.
Kişisel markamız hakkındaki bilgi trafikte, sokakta, alışverişte, kısaca varlık gösterdiğimiz her yerdedir. Siz onu aktif bir şekilde yönetmezseniz, kontrol etmeniz mümkün olmaz. Bu durumda kendi markanız başkalarının düşüncelerinden ibaret olur. Neden o işi yaptığınız, uzmanlığınız ve birikiminiz, değerleriniz gibi konulardaki düşüncelerinden… Örneğin işinizle ilgili bilginizi yeterince göstermezseniz insanlar sizin yerinize, bunu göstermeyi bilen bir başkası ile çalışmayı tercih edecektir. Bu nedenle işle ilgili marka ile beraber kişisel markaya da eğilmemiz gerekir.
Kişisel markasını doğru ve etkin yönetenler kontrolü
Küçüklüğümüzde bir sürü atasözü, özlü sözler duyuyor, onlarla büyüyoruz. O zamanlar anlamını anlıyor gibi yapar ya da farklı anlamlar yükler, hayatımıza devam ederdik.
Rahmetli annemin çok kullandığı sözler vardı. Bunlardan biri “Eden kendine eder” idi. Ne güzel bir söz. Üstelik olumlu, olumsuz her duruma da uyuyor. Anneme “Bak anne, ders çalıştık” dediğimizde “Eden kendine eder” cevabını alırdık. Ders çalışmadığımızda ise yanımıza gelip “Çalışmayın. Eden kendine eder” deyip giderdi. Böyle sığ bir şekilde bakınca yani sonucuna sen katlanırsın gibi algılansa da bu sözün altında daha gizemli şeyler var bence…
Olumlu bir karar gibi gözüken bir şeyin ardından attığımız adım başkasına zarar verirse dönüp aslında bize de zarar veriyor. Sonuç, eden kendine ediyor. Yani attığımız adımlarda, verdiğimiz kararlarda başkalarına zarar vermemeye dikkat ederek yolumuza devam edersek onun pozitif sonuçları da dönüp bizi buluyor. Eden kendine ediyor.
Tersi tarafta olup birinin aldığı karar sizi incitir, zarar verirse bilin ki her ne yapıyorsa kendine yapıyor. Aslında hedef siz değilsiniz. Günün sonunda incittiği yerden incinen o olacak. Siz ise yolunuza devam ettiğiniz ve edene
Kişisel marka, elbette sadece sosyal medyada paylaştığımız harika fotoğraflar ve yazılardan oluşmuyor. Ancak kalabalıklara kendimizi açtığımız yer tam da orası olduğundan neyi nasıl paylaştığımız konusu çok önemli.
İş gereği özellikle Instagram’ı sıklıkla kullanıyorum. Kendi hesabım dışında ünlü, iş insanı, sanatçı, girişimci vs. kişilerin hesaplarını inceliyorum. Gündemleri ne, neler yapıyorlar veya kendilerini ne yaparken gösteriyorlar, zevkleri, alış verişleri, duyarlılıkları, hepsini izliyorum.
Son dönemde bir iki ünlü gözüme takıldı. Reklam işbirliği yapmış belli ki bir tanesi. Çocuklarının önüne sağlıklı olmayan yiyecekler koyuyor. Diğeri aynı şekilde sağlıksız bir tarif veriyor. Ve büyük ihtimalle hiç biri çocuklarına gerçek hayatta ne bunları yediriyor ne de pişiriyor. Ama onları takip eden birçok kişi bu durumu sorgulamıyor. Bunda ne var peki?
İki önemli konu var bir bu paylaşımları yapanlar, benim ve benim gibi sorgulayan kişilerin gözünde kişisel marka güvenilirliklerini yitirdi. Çünkü samimi değiller.
Birçok insan her şeye herkese sahip çıkarken, çoğu zaman bir tek kendi hayallerine sahip çıkmaz. Oysa ki tüm hayat yolculuğunu yine kendisi ile yapacaktır. Dünyaya geldiğimizde ne hikaye yazacağımızı bilmeden geliriz. Ama hepimiz bir hikaye yazarak gideriz. Hikayelerimizi daha çocuk yaşlarda hayallerimizle oluşturmaya başlarız. O hayaller için bazen adım atar, bazen işi kadere bırakarak yaşarız. Peki kurduğumuz, hayal ettiğimiz hikayelerin kahramanları mıyız? Oysa ki o hikayelerin kahramanları olarak attığımız her adım, yaptığımız her hareket de bizim hikayemizde nasıl birer kahraman olduğumuzu gösterir.
Her kahramanın da bir özeliği vardır. Süpermen uçar, insanlara yardım eder, kırmızı pelerini vardır. Pamuk Prenses iyi kalplidir, cücelerle yaşar, kabarık elbisesi, küt saçları, kırmızı kurdelesi vardır. Heidi dağlarda yalın ayak gezer ama mutludur. Polyanna hep pozitiftir, o da etrafına mutluluk saçar vb. Hepsi tüm hikayeleri boyunca davranışları ile bize nasıl kahramanlar olduklarını anlatırlar. Ve hikayelerine uygun adımlar atar, öyle konuşur, öyle giyinirler…
1. Kim olmak ve ne yapmak istediğinize karar verin. Kararınızı bir kağıda el yazısıyla yazın. Bunu yaparken şu birkaç şeyi düşünün: İnsanlar sizin hakkınızda ne söylesin istersiniz? Arkanızdan nasıl konuşulsa hoşunuza gider? Ne yapmaktan çok keyif alıyorsunuz?
2. Şimdi verdiğiniz bu kararlara uygun adımlar atmaya başlayın.
3. Daha önce almadıysanız alan adınızı (domain) alın. Web sitesi açmayacak olsanız bile birilerinin sizin adınız üzerinden bunu yapmasının önüne geçersiniz.
4. Yukarıdaki kararlarınız ışığında sosyal medya hesaplarınıza bakın. Paylaşımlarınız, olmak istediğiniz insanı, yapmak istediklerinizi anlatıyor mu? Dürüst olun ve bir başkasının hesabına bakıyormuş gibi bakın. Eğer anlatmıyorsa aldığınız kararlar doğrultusunda yeni bir sosyal medya planı hazırlayın.
5. Yaşam şekliniz, haliniz, tavrınız, dışarıya kendinizi ifade etme şekliniz başta karar verdiğiniz kişi ile uyumlu mu? Sakın öyleymiş gibi yapmayın. Bir yerde kendinizi ele verirsiniz ve tüm çabalarınız boşa gider. Onun yerine kendinizin en iyi versiyonu olmaya odaklanın. Daha iyisi nasıl olabilir? Neler hayatınızda
"Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bile bir kenara çekilir." David Starr Jordan, eğitimci
Son dönemde belki her yerde aynı şeyi duyuyor olabilirsiniz: Marka olmak…
Aslında her şeyin ve hepimizin bir markası var. Burada asıl soru markanız doğru yerde mi? Eğer markanızın halinden memnunsanız sorun yok. Ama memnun değilseniz ve markanızın ışığının kısık olduğunu düşünüyorsanız o zaman bu konuda kafa yormaya başlamalısınız.
Diyelim ki markanız üzerine çalışmaya başladınız, epey de yol kat edip onu doğru konumlandırdınız. Her şey yolunda görünüyor. Peki hep böyle kalabilir mi? Elbette hayır… Markanızın yenilikleri takip etmesi, teknolojiye ayak uydurması ve kendini dinç tutması gerek. Burada ince bir detay var. Her yenilik, her gelişme sizin markanız için gerekli mi? Hangi amaç doğrultusunda zaman/emek/bütçe yatırımı yapıyorsunuz? Bir arkadaşınız böyle yapmanızı önerdi diye mi? O dönemde reveçta olduğu için mi? Büyük şirketlerde yatırım uzmanları bunun için vardır. Ama küçük işletmeler ve kişisel markanız için kendi yatırım uzmanınız kendiniz olmak zorundasınız.
Peki nasıl? Bu noktada işinize yarayacak en önemli şey, elinizde hayallerinizi destekleyecek
Bu yazıda sosyal medyada yapılmakta olan bir büyük yanlıştan bahsetmek istiyorum. Herkesin yaptığını yapmaktan…
Bütün pazarlama planlarını sosyal platformlar üzerine kurgulamak doğru değil. Sosyal medya, bu planların tamamını değil, sadece bir bölümünü kapsamalı.
Son dönemde özellikle Instagram moda sektörü gibi oldu. Hani bir dönem herkesin sırtında bir oduncu gömlek olması gibi. Kendine yakışıp yakışmadığının ne önemi var canım? Herkes giyiyor. Instagram’da da benzer durum söz konusu. Birbirinin aynı paylaşımlar, aynı söylemler…
Markamız sadece Instagram’dan ibaret olmadığına göre yapacağımız paylaşımların markamıza uygun olması gerekmez mi?
Marka bir puzzle gibi birbirini tamamlayan parçalardan oluşursa ortaya güzel bir resim çıkar. Parça tek başına güzel olsa bile o resmin içinde alakasız duruyorsa, onu kullanmanın ne önemi var?
Başkasının yaptıklarına göre değil, kendi markanıza göre bir sosyal medya planınız olsun ki paylaşımlarınız modaya değil markanıza -büyük resme- hizmet etsin. Ayrıca “Bir yerde okudunuz”, “Çok takipçili biri söyledi”, “Algoritma öyle seviyormuş” diye markanıza uymayan önerilere kulak asmamanızı öneririm. Elbette trendleri ve alanınızdaki