‘Gerçek bir meslek’

14 Eylül 2020

Nasıl olacak, “kontrollü normalleşme” kurallarına sıkı sıkı bağlı kalanlarla koronavirüs hiç yokmuş olmamış gibi yaşamını sürdürenler hangi ortak paydada buluşacak derken her kriz anında olduğu gibi gemiden ilk atılan sanat oldu. İstanbul İli Umumi Hıfzıssıhha Meclisi’nin cuma günü yapılan olağanüstü toplantısından “Açık alanlarda yapılacak konser, gösteri, festival vb. etkinliklere 14.09.2020 08:00’den itibaren hiçbir surette kesinlikle müsaade edilmeyecektir” kararı çıktı.

Yani zaten marttan temmuza kadar, koronavirüs yüzünü gösterir göstermez perdelerini kapatan tiyatrocular, müzisyenler, tam ufak ufak seyirciyle buluşup kendilerine gelirken yeniden durdu bütün faaliyetler. Halbuki etkinlikler kararda da belirtildiği gibi “açık havada” yapılıyor, üçte bir koltuk kapasitesiyle izleyici alınıyor, bütün önlemlere herhalde başka hiçbir alanda olmadığı kadar dikkat ediliyordu.

Düğündür, nişandır, kına gecesidir, sünnettir, bu tür eğlencelerin

Yazının Devamı

Yeni nesil radyo tiyatrosu

10 Eylül 2020

Çocukluğunda en büyük eğlence-lerinden biri radyoda tiyatro dinlemek olanlardanım ben. TRT’de “Arkası Yarın”ları sabırsızlıkla beklediğimi, haftada bir akşam yayınlanan “Radyo Tiyatrosu”nun ise günümün en heyecanlı etkinliği olduğunu hatırlıyorum. “Yat kızım geç oldu, yarın okul var” uyarısı geldiğinde yorganın altında gizli gizli dinlemeye devam etmek heyecana dahil. Sonradan öğrendim tabii ne kadar iyi yazarların metinlerini ne kadar kıymetli oyunculardan dinliyormuşuz, işin büyüsü oradaymış.

Bu kadar “dinleme” merakına rağmen sesli kitaba çok da ilgi duymadım sonradan. Okumanın yerini tutmayacağına inandım, dikkatim de dağılıyordu dinlerken. Fakat birkaç gündür her gün Storytel’de Podacto’yu açıp oyun dinlemeye başladım ve dikkatim falan dağılmıyor.

Podacto, “kulak tiyatrosu” diye tanımlıyor kendisini. Esasen Krek Tiyatro’dan tanıdığımız ama son yıllarda “Evlat”, “Terk” gibi oyunlarda da imzası olan yapımcı Nisan Ceren Göçen ve film yapımcısı Faruk Özerten

Yazının Devamı

Pozitif demek olumlu demek

7 Eylül 2020

Kim derdi ki 2020 bir virüsten karakter analizi (ve tabii zekâ testi de) yapabileceğimiz yıl olarak geçecekti tarihimize. Koronavirüs salgınına yaklaşımından kim ölümüne bencil, kim az da olsa başkalarını da düşünüyor, kim sağduyulu, kim tamamen kör, kimin kafası çalışıyor, kim muhakeme yetisini evde bırakmış, anlamak mümkün.

Algılamada, uygulamada da tam bir kaos söz konusu. Birileri aylardır evinden çıkmazken başka birileri rahat rahat kalabalıklara karışıyor ne düğünden ne alışverişten eksik kalıyor. Onların söyleminde mesela “Pandemi zamanında” diye bir tabir var, geçmiş zamanı ifade ediyor. Onlar için pandemi geçmiş gitmiş- ki insan çok istiyor buna ikna olmayı tabii.

Diğer yanda, bakmasak da görmesek de her gün artarak açıklanan rakamlar var. “Ekim’de dalga değil tsunami gelecek” diyen uzmanlar var. Sanırım bunu da “Aman nasıl olsa öyle de böyle de gelecek, o zamana kadar hayatımızı yaşayalım” diye algılamaktayız. “Biz önlem almazsak daha fena gelecek” kısmını

Yazının Devamı

Dizilerde tombullara düşen rol

3 Eylül 2020

Daha çocuk denecek yaşta oyunculuğa başlayıp gözümüzün önünde büyüyen Hazal Kaya’yı en çok bu kadar göbeğinde yer aldığı sektörde karşılaştığı çarpıklıkları paldır küldür söylediği için seviyorum. “Ben bu insanlarla aramı iyi tutayım, ileride ihtiyacım olabilir” diye oyunu kuralına göre oynamaya çalışmak yerine “Bu kural yanlış kardeşim” demekten kaçınmıyor.




Kendi oynadığı uyarlama dizide orijinalindeki eşcinsel karakter yer almıyorsa bunu görmezden gelmek ya da örtbas etmeye çalışmak yerine bu karara katılmadığını söyleyebiliyor örneğin. Ya da kilo aldığı dönemlerde karşılaştığı haksızlıkları, bu sektörde kilolu kadınlara uygulanan ayrımcılığı üstüne basa basa tekrarlayabiliyor. Evet, biz de görüyoruz ekranlarda kilolu kadınların başrollerde yer almadığını ama Hazal Kaya gibi şöhretten ve başrolden yana eksiği olmayan bir kadın “Kilo aldığım dönemde dergiler için kapak çekimine gidip, sonrasında iç sayfalara alındığımı öğrendiğim oldu.

Yazının Devamı

Hayat tek başına zordur

31 Ağustos 2020

Geçen hafta DOT’un tiyatroya ormanda devam edeceği haberiyle sevinmiştik ya, tiyatro alanında iç açıcı haberler gelmeye devam ediyor. “Salonlar kapanıyor, topluluklar ne kadar ayakta kalabilecek belli değil, bunun nesi iç açıcı?” doğru soru olabilir ama dayanışmanın artması iç açıcı mesela. Ortada bütün sektörü ilgilendiren bir sorun varsa yapılması gerekenin el ele vermek olduğunun görülmesi iç açıcı. Birlikte yeni formüller üretmenin peşine düşülmesi, kolay kolay vazgeçilmemesi, birilerinin çıkıp tiyatro yapacak yeni alanlar açmaya çalışması, koşulları zorlaması, bunlar hep iç açıcı.

Küçükçiftlik Park ve Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda oyunlar devam ediyor. Şimdi de karantinanın en yoğun zamanlarında Dayanışmanın 100’ü Şiir projesini hazırlayarak tiyatro emekçilerine zor günleri atlatmakta minik de olsa bir destek yaratan ekipten E. Feza Soysal, sorumlusu olduğu An Yapım’ın güçlerini UNIQ İstanbul’la bileştirerek

Yazının Devamı

‘Başarı sözcüğü sözlüklerden çıkmalı’

27 Ağustos 2020

Önce şunu söyleyeyim; ben kendini geliştirme, kendine yardım, adına şu sıralar ne diyorsak işte o kitaplara uzak duran biriyim. Hayat bilgisinin satılanındansa dostlar, sevdiğimiz büyükler, sözüne değer verilen yakınlar tarafından paylaşılanını makbul buluyorum. Ayrıca hayatın gerçeklerinden ötürü yapmama imkân olmayan bir dizi öneriyi okuyup sinirimin bozulmasını da tercih etmiyorum. Evet, ben de çoğumuz gibi isteklerimi erteliyorum, “hayatı öteliyorum”, bunu her zaman istediğim için değil bazen de zorunda olduğum için yapıyorum ve bana her şeyin kendi elimde olduğu, işi gücü bırakıp dünyayı gezmenin aslında ne kadar kolay olduğu konusunda bilgiçlik taslayan bir kitaba ihtiyacım yok.

Ama o “ötelenen” hayat içinde yaşadıklarıma farklı bir gözle bakmama, duygularımı bir parça anlamlandırmama yardımcı olacak bir kitaba itirazım olmaz. Hele bunu üzerime ağırlıklar boca etmeden, hatta eğlendirerek yapıyorsa. Filiz Aygündüz ile Dr. Alper Hasanoğlu’nun Doğan Kitap’tan çıkan nehir söyleşi

Yazının Devamı

Doğayla birlikte, doğayı anlayarak

24 Ağustos 2020

Son dönemin en içime sevinç salan haberleri Özlem ve Murat Daltaban’dan geldi. “Müjdemizi veriyorum,” diye yazdı Twitter hesabından Murat Daltaban: “DOTormanda’yı eylül ayında yavaş yavaş açıyoruz. Kapalı mekândan sıkıldık, ormanda yapacağız tiyatroyu”.

On beş yıllık serüvenine ilk gününden beri tanıklık etmekten coşku duyduğum DOT’tan son gelen duyuru Kanyon’daki sahnelerini kapattıkları olmuştu. On beş yılda üç ana, üç de mobil mekânı dönüştürerek oyunlarını sahnelemiş, artık biraz yorulmuşlardı görünüşe göre. Ve ben acaba DOT’u ve mücadeleci Daltaban çiftini toptan İskoçya’ya mı kaptırıyoruz diye düşünmüştüm. Öyle ya, insanın durup durup yeniden, sıfırdan başlama gücü de bir yere kadar.

Fakat ne mutlu ki buraya kadar değilmiş, şu an taptaze bir heyecanla, Kemerburgaz Kent Ormanı’nın ciğerlerine doldurduğu oksijenle yepyeni bir yolculuğa çıkıyorlar. Hatta “birlikte çıkıyoruz” demek daha doğru,

Yazının Devamı

Kaz Dağları’nda umutlu bir oba

20 Ağustos 2020

Ne kadar süreceğini bilemediğimiz pandemi süreci, makarnadan kâğıda her şeyi stoklamamıza neden olan kıtlık korkusu içimizdeki aşçının dışında çiftçiyi de ortaya çıkarttı. Hiç görmediğim kadar balkon-teras bostanı görüyor, hiç duymadığım kadar da ekip biçme hayali, doğaya göçme planı duyuyorum. Hepimizin dönüp dolaşıp geleceği yer “Sadık yârim kara topraktır” noktası sanırım.

Tabii bu karar vermekle de olmuyor, hadi şehirden gidelim dediğinde dönecek bir köyü yok herkesin. Ama birbirini kollayarak, sahip olduklarını paylaşarak, dayanışmayla yeni yaşam alanları oluşturmak mümkün belki. İnanılmaz mı? Hayat bize en inanılmayacak şeylerin pat diye başımıza gelivereceğini öğretemedi mi hâlâ?

Bir süredir yurt dışında yaşayan arkadaşım Lobna Allamii’den “Yedi yıl sonra Türkiye’de sanat etkinliği yapıyoruz” diye müjdeleyen maili aldığımda buna da inanamadım örneğin. Sen müzik  sanat piyasasından yıllarca uzak kal ve pandemide yeni bir etkinlikle yurda dönüş yap.

Yazının Devamı