Daha çocuk denecek yaşta oyunculuğa başlayıp gözümüzün önünde büyüyen Hazal Kaya’yı en çok bu kadar göbeğinde yer aldığı sektörde karşılaştığı çarpıklıkları paldır küldür söylediği için seviyorum. “Ben bu insanlarla aramı iyi tutayım, ileride ihtiyacım olabilir” diye oyunu kuralına göre oynamaya çalışmak yerine “Bu kural yanlış kardeşim” demekten kaçınmıyor.
Kendi oynadığı uyarlama dizide orijinalindeki eşcinsel karakter yer almıyorsa bunu görmezden gelmek ya da örtbas etmeye çalışmak yerine bu karara katılmadığını söyleyebiliyor örneğin. Ya da kilo aldığı dönemlerde karşılaştığı haksızlıkları, bu sektörde kilolu kadınlara uygulanan ayrımcılığı üstüne basa basa tekrarlayabiliyor. Evet, biz de görüyoruz ekranlarda kilolu kadınların başrollerde yer almadığını ama Hazal Kaya gibi şöhretten ve başrolden yana eksiği olmayan bir kadın “Kilo aldığım dönemde dergiler için kapak çekimine gidip, sonrasında iç sayfalara alındığımı öğrendiğim oldu. Hiçbir kilolu kadına başrol verilmiyor” dediği zaman konunun vahameti daha net görülüyor.
Bu tuhaf muamelenin açıklaması da “İnsanlar güzellik standartlarına uyan kişileri izlemek isterler”. Aynı şekilde insanların ekranda 30’undan gün almamış kadınları izlemek istediği gibi de bir inanış var ki her ikisi de yanlış. İnsanlar oyuncu izlemek istiyorlar, az çok inandırıcı karakterler, eli yüzü düzgün hikâyeler izlemek istiyorlar. O karakterlerin kaç kilo geldiği sanırım sadece yapımcıları ve kanalları ilgilendiriyor.
Ben mesela “Sen Çal Kapımı” da Melo’yu oynayan Elçin Afacan’a bayılıyorum. Çok yetenekli, çok da güzel bir kadın. TiyatrOPS’un “Übü Hep Übü” oyununda da çok başarılıydı. Öyle bir ışığı var ki ekrandan bile geçiyor insana. Ve ben böyle bir genç kadına o kim tarafından konduğu belirsiz “güzellik kriterlerine” göre yeterince zayıf değil diye aşkta sürekli hüsrana uğrayan, eli yüzü biraz düzgünce bir erkek gördü mü aklını yitirip içine düşen ve ancak başka birinden intikam almak uğruna ilgi gösterilebilen bir karakter yazılmasının büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Bunu sadece o dizi için değil, hepsi için söylüyorum. Hele hele romantik komedilerde bütün zayıf kızlarda nazın kaprisin bini bir para, onlar surat yapsın, burun büksün, erkekler peşlerinde koşsun, tombulların bahtına kendilerinin yüzüne ilk göz ucuyla bakan erkeğe varını yoğunu sunmak ve yine de yaranamamak düşsün.
Gerçek hayatta yok böyle bir şey. Siz insanlara bunu empoze ettikçe tek elde ettiğiniz, gencecik kızları üç beş fazla kilo yüzünden bunalıma sokmak oluyor. Hazal Kaya gene Elle dergisine verdiği aynı röportajda “Siz bunu yaptığınız için zayıflama hapları alıp ölen insanlar var, yapmayın” diyor. Saçma sapan kriterlerinizi özel hayatınızda uygulayın istiyorsanız, kişisel zevkinizdir, hala ergen gibi beğenip seveceğiniz insanda şöyle boy, böyle kilo, şu renk kaş göz arıyorsunuzdur, kimse karışamaz. Mutsuzluk da sizin mutsuzluğunuz olur. Ama lütfen televizyona herkesin evine gelecek, çoluk çocuk izlenecek bir iş yazıyor, çekiyor, yapıyorsanız tombulluğu bir mizah unsuru olarak kullanmaktan, insanlara “Ben de şu belirlenen ideal kiloda olmalıyım, aksi halde sürekli birilerinin peşinden koşar, kimse tarafından beğenilmez, hüsrana uğrarım” mesajı vermekten vazgeçin. Hem yanlış hem tehlikeli.