Recep İvedik tiplemesinin ardından sinemada ne yapacağı merak edilen Şahan Gökbakar’ın yeni karakteri Celal’de nasıl bir canlandırma sergileyeceğini görmek için sabırsızlanıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse basın gösterimini ve galasını Cinemaximum Kanyon’da yapan ‘Celal ile Ceren’e giderken izleyeceklerim hakkında da bir parça önyargılıydım.
Nitekim biraz sulu, biraz unlu sahnelerle mutluluk paylaşımını perdeye yansıtan… Pastanın ağızla değil de yüzle yenişi gibi karelerin ardından otobüsteki bekârlığa veda partisine gitme krizini veren… Ve Celal’i ‘Evim Sensin’deki Özcan Deniz misali havalı yürüyüşle karşımıza çıkartan açılış da bu önyargımı destekler yöndeydi.
Ancak ne zaman ki, belli boy statüsüne sahip komşu ülke kızlarının Aksaray mekânlarında sergiledikleri icraatlardan nasiplenmek için Ceren’e dil döken Celal, rutin gece telefonundaki bebek konuşmasını ‘Kapat Ceren yazıyor ya’ ile noktalayıp altı yılda ilmek ilmek örülen ilişkisini çorap söküğüne çevirmeyi göze aldı işte o zaman benim de yanılgım ortaya çıktı.
Arkadaş gazına gelip Aksaray âlemine dalmak için yalana başvuran Celal’in roketlerle gazlanan öyküsü, Kanuni-Hürrem muhabbetinden Çekoslovakya’nın
Gün geçmiyor ki, haber bültenlerinde cinayet, dayak ya da tecavüz olaylarından dolayı mağdur kadınlar yer almasın. Kimi ülkemizde olduğu gibi koca-ağabey şiddetine veya töreye kurban gidiyor. Kimisi de, otobüslerin kadınlar için kâbusa dönüştüğü Hindistan’daki gibi toplu tecavüzlere… Velhasıl kadın olmak her yerde zor. Hele bir de savaşın kol gezdiği topraklarda geçim derdiyle yaşanıyorsa!
TRT Arapça da, yayınlarının beğeniyle izlendiği coğrafyadaki bu hassasiyeti dikkate alarak yeni bir program hazırlamış. Filistin’in kuşatma altındaki toprağı Gazze’de kadınların yaşam mücadelesini konu alan yapımın adı; ‘Filistin’de Kadın Olmak’.
Engelli radyocudan futbol antrenörüne, emniyet müdüründen karikatüriste, hemşireden öğretmene farklı mesleklerden kadınları ekrana taşıyacak olan yapımın amacı, Filistinli kadınların portrelerini gerçekçi bir dille yansıtabilmek.
TRT-TÜRK ekranında ‘Biz Buradayız’’, ‘Ve Zaman Durdu’ ve ‘Gurbetçi Futbolcular’ ile yer alan; TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’na da ‘Sıradışı’ isimli programı taşıyan GPR Prodüksiyon’un hazırladığı ‘Filistin’de Kadın Olmak’ın yapımcılığını Gökhan Güvenç, genel koordinatörlüğünü Hakan Güvenç, yönetmenliğini Halit Ziya
Çekim teknikleri, kimine göre 10 kimine göreyse 12 milyonluk dev bütçesi ve 25 metrelik dünyanın en büyük mancınığıyla uzun süredir gündemde olan ‘Karaoğlan’, Kanyon’daki basın gösteriminin ardından galasını Şişli Trump Towers Sinemaları'nda yaparak seyircisiyle buluştu.
Filmin oyuncularından Volkan Keskin, Müge Boz, Özlem Yılmaz ve Hasan Yalnızoğlu’nun hazır bulunduğu, yaratıcısı Suat Yalaz’ın 82’nci yaş gününe denk düşen gecede; çocukluğunda en sevdiği çizgi roman karakterinin ‘Karaoğlan’ olduğunu söyleyen Kenan İmirzalıoğlu, ‘Tarzan’la büyüdüğünü belirten Halit Ergenç ve eşi Bergüzar Korel, Uğur Yücel, Mehmet Aslantuğ-Arzum Onan, Engin Altan Düzyatan, Erkan Can, Murat Yıldırım, Ezgi Mola, Çağatay Ulusoy gibi ekran ünlülerinin yanı sıra Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de dikkat çeken bir isimdi.
‘Yılardır Karaoğlan’ın filmini çektirmek istiyordum. Film sonunda çekildi ve gösterimi de 82. yaş günüme rastladı. Benim için özel bir gece’ diyerek ünlüsü bol, ikramı vasat gecede duygularını dile getiren Suat Yalaz’ın başarılı bulduğu filmin eleştirisine geçmeden ‘Karaoğlan’ın mazisine kısaca bir göz atalım.
***
İlk kez 1962’de Akşam Gazetesi tarafından tefrika
Komedi dizisi yapmak zor iş… Ancak daha da zoru, ekrana çıkartılan komedi dizisine izleyici ilgisini uzun süre çekebilmek. Hele ki, 90 dakikalık bölümler yüzünden ilk sezonda esprilerin tüketildiğini, izleyicinin yeni tipleri kanıksadığını düşünürsek, ikinci sezonu da başarıyla atlatmaya çalışan komediciler için durum hayli güç. Dolayısıyla çarpık kadın-erkek ilişkilerinin ağdalaştırdığı öykülerde, ajitasyonla gelişen ve ekran başındakileri cezp etmeyi rahatça başaran yapımlar karşısında tutunmak bizdeki komedi dizilerinin harcı değil!
İkinci kuşakta kendi halinde takılan ‘İşler Güçler’in arkasındaki sosyal medya desteğine rağmen dinlenme bahanesiyle bir süreliğine ekrana çıkmadığı, kolaj-kamera arkası bölümle durumu idare ettiği malum. Hakkında ‘kalktı-kalkacak’ dedikoduları ayyuka çıkan ve nihayetinde D yapımın ‘Kanal D’nin büyük bir beğeniyle izlenen sevilen dizisi “Yalan Dünya” kısa bir tatile girmiştir. 2 hafta sonra yepyeni bölümleriyle ekrandaki yerini alacaktır’ bildirimiyle açıklık getirilen ‘Yalan Dünya’ da şimdilerde aynı durumda.
***
D yapımın, ‘Yalan Dünya’nın ortalıkta görünmemesi konusundaki duyurusu bu yönde. Ancak gerçekleri de görmek lazım.
İçeriğindeki
2012 yılının son ayında yazılı basında en çok haber olan diziler arasına beş yapımını sokmayı başaran ATV’nin şu an için bütün dizileri izleyici bakımından gayet iyi durumda. Bunlardan biri de ‘Karadayı’.
Kimileri ‘Karadayı’ için başlangıçta ‘Vasat, ışıksız bir dizi’ deseler de biz, hem konusu hem de oyuncu kadrosuyla göz dolduran yapımın var gücüyle zirveyi zorlayacağını yazmıştık. Nitekim her geçen bölüm daha çok reyting alan ‘Karadayı’, öngörümüzü haksız çıkartmayıp Kanal D’nin ‘Arka Sokakları’nı bunca zamanlık gününden ederek ve ‘O Ses Türkiye’yi de geçmeyi başararak kısa sürede Pazartesilerin hâkimi oldu.
Ancak bu yükseliş anlaşılan ‘Karadayı’ya yaramamış, daha doğrusu ekibi kendine güven rehavetine düşürmüş olacak ki dizide hatalar baş göstermekte.
‘Karadayı’nın 13. bölümünde yakaladığı hatayı sıcağı sıcağına bize ileten Tamer Sönmez adlı izleyici bakın dizideki zamanlama çelişkisini nasıl vurguluyor:
‘‘Karadayı’nın 13. bölümünde yapılan çok büyük bir hatayı bilgilerinize sunarım. Şöyle ki efendim. Dizinin 13. bölümünün sonlarına doğru Hâkime Hanım ve Sayın Karadayı sabah adliyeye gelirler. Muhtemelen saat 8.30 civarı. Sonra beraber çay içmeye karar verirler;
Başlangıç yaptığı gecede arka arkaya üç defa ekrana gelerek hem ‘görmemişin oğlu olmuş’ pozisyonuna düşen, hem de izleyiciden hayli tepki çeken ‘İntikam’, ilk yayında birinciliği ‘Kurtlar Vadisi Pusu’dan kapamasa da toplamda yeterince ilgi görerek adeta yeni sezonun Perşembe intikamını aldı.
‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in ‘Bir kadın yedi erkekle aynı evde nasıl yaşar’ diyenlerce ‘müstehcen’ bulunup şikâyet edildiği günümüzde, Amerikan uyarlamaları halen özgürlüğün tadını çıkartırken ekrana gelen ‘İntikam’, diğer kanallarla rekabeti kızıştırmakla kalmayıp aynı kanalın dizileri arasında da sirkülâsyona yol açtı.
‘Kayıp Şehir’ dizisini Pazartesi saat 20.00’ye yollayıp Perşembeleri yine ‘Beren Saat gecesi’ haline getiren ‘İntikam’, öte yandan ‘Kayıp Şehir’in gelmesiyle yerinden olan Gülse Birsel’in ‘Yalan Dünya’sını da gezgin hale getirdi.
Uyarlamanın uyarlamasından uyarlamadaki uygunsuzluklar…
‘20 Dakika’nın peşi sıra Ay Yapım’ın uyarlama yapım merakını gösteren ‘İntikam’, Amerika’da hayli revaçta olan ‘Revenge’in uyarlaması gibi görünse bile, ‘Bu bir affetme hikâyesi değil’ diyen orijinal dizi de aslında ‘The Count of Monte Cristo/Monte Kristo Kontu’ kitabının yeni bir
Uzun zamandır tanıtımlarıyla merak uyandıran ‘20 Dakika’, yeni yılla birlikte Star TV ekranına yeni bir soluk getirdi.
Yabancı yapım havasında başlangıcını yapan dizi, ‘The Next Three Days/Kaçış Planı’ isimli 2010 yılı Amerikan-Fransız ortak filminin uyarlaması olarak geldiği ekranda, farklı değerlendirmelerle karşılandı.
Salı gecelerinin birinciliğini ‘Benim İçin Üzülme’ye kaptıran ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ve ‘Seksenler’le çekişme durumunda kalan yapım, TNS ölçümlerine göre A/B grubunda birinci, toplamda üçüncü olurken SBT reytinglerinde altıncılık ve sekizincilikle yetindi.
Beğeniyle izlediğim filmin ardından merakla beklediğim ‘20 Dakika’ uyarlaması, bu kafa karıştıran reyting değerlendirmeleri bir yana, ilk bölüm itibariyle Ay Yapım’ın ürünlerinin çekim kalitesini ve oyuncuların başarısını hakkıyla sergileyerek üstüne düşeni yaptı. Bu doğrultuda, Tuba Büyüküstün ve İlker Aksum’un uyumlu bir çift olduğunu hemen söyleyelim. Ancak bu yeterliliklerin yanı sıra diziye zarar verebilecek ufak tefek aksaklıkların varlığını da vurgulamakta fayda var.
***
Bu konuda detaya girmeden önce sosyal medyada dillendirilen, Melek’in nasıl hızla yakalandığı, eleştirisine açıklık
Türkiye’de her geçen gün gelişen dizi ve film sektörü, bir ilke daha imza attı. Türünün ilk örneği olan ve ‘İçinde ne saklı olduğunu asla bilemezsin’ sloganıyla yola çıkan yapımın adı, ‘Htr2b – Dönüşüm’.
The Independent Gazetesi’nde yayınlanan ‘Şiddet geni bulundu’ haberinden ilhamını alan; ilaç deneylerinin Hindistan, Çin, Güney Afrika, Türkiye gibi ülkelerdeki insanlar üzerinde yapıldığı ve 893 Türk kobayın öldüğü iddialarından hareketle yaratılan yapım, kanunların yetersiz olduğu ülkelerde yaşanan ‘insan denek’ vahşetini dillendirmekte.
***
Bakanlık açıklamasına göre, ilaç şirketlerinin deneyleri sıkı denetim altında ve klinik araştırmalara katılmak engellenemez ‘hasta hakkı’! Oysa bu resmi söylemlerin ve deney masumiyetinin perde arkasında yaşananlar çok farklı. Tıpkı Başbakan’ın çıkışıyla Time dergisine dahi konu olan, tepkilere rağmen izleyiciyi ekran başına kilitleyen ‘Muhteşem Yüzyıl’daki gibi…
Şu an için televizyondaki en popüler dizi olan ve tarihi yozlaştırmakla eleştirilen ‘Muhteşem Yüzyıl’ ile tarihin karanlıklarına saklanan ilaç deneylerindeki insan yozlaşmışlığını gösteren ‘Htr2b – Dönüşüm’ün bir başka kesişme noktası, Serkan Altunorak!
Karakterlerinin