Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Recep İvedik tiplemesinin ardından sinemada ne yapacağı merak edilen Şahan Gökbakar’ın yeni karakteri Celal’de nasıl bir canlandırma sergileyeceğini görmek için sabırsızlanıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse basın gösterimini ve galasını Cinemaximum Kanyon’da yapan ‘Celal ile Ceren’e giderken izleyeceklerim hakkında da bir parça önyargılıydım.

Nitekim biraz sulu, biraz unlu sahnelerle mutluluk paylaşımını perdeye yansıtan… Pastanın ağızla değil de yüzle yenişi gibi karelerin ardından otobüsteki bekârlığa veda partisine gitme krizini veren… Ve Celal’i ‘Evim Sensin’deki Özcan Deniz misali havalı yürüyüşle karşımıza çıkartan açılış da bu önyargımı destekler yöndeydi.

Haberin Devamı

Ancak ne zaman ki, belli boy statüsüne sahip komşu ülke kızlarının Aksaray mekânlarında sergiledikleri icraatlardan nasiplenmek için Ceren’e dil döken Celal, rutin gece telefonundaki bebek konuşmasını ‘Kapat Ceren yazıyor ya’ ile noktalayıp altı yılda ilmek ilmek örülen ilişkisini çorap söküğüne çevirmeyi göze aldı işte o zaman benim de yanılgım ortaya çıktı.

Arkadaş gazına gelip Aksaray âlemine dalmak için yalana başvuran Celal’in roketlerle gazlanan öyküsü, Kanuni-Hürrem muhabbetinden Çekoslovakya’nın parçalanışına sıçrayan ‘kadın karşıtlığı’ kışkırtmasıyla ivme kazandıktan sonra izlediklerim, Şahan’ın ‘İvedik’ haricinde de adından söz ettirmeyi başaracağının ispatıydı!

Bu gerçekçi saptamanın izinde, ‘Celal ile Ceren’i didiklemeye geçmeden önce galadan göze çarpan ayrıntıların üstünde durup bazı Türkiye gerçeklerini de ortaya koymakta fayda var.

Her film hak ettiği kadar hâsılat yapıyor mu?

Yeşim Ceren Bozoğlu, Işın Karaca, Ata Demirer, Hülya Avşar, Büşra Pekin, Hamdi Alkan, Gönül Yazar, Keremcem, Yeşim Salkım, Şahin Irmak, Ece Erken, Bülent Emrah Parlak gibi isimlerin boy gösterdiği galada, eserini Hülya Avşar, Ezgi Mola, Demet Akalın ve Hakan Altun’la birlikte izleyen Şahan Gökbakar göründüğü kadarıyla bu kez Recep İvedik filmlerine oranla daha heyecanlı.

Haklı da! Çünkü Recep İvedik’i ‘Recep İvedik’ yapan kıllı, kaba saba tavırlı adamın argo konuşmaları ve magandalığının fark yaratan çekiciliğiydi. Celal ise normal görünümlü bir tip. Ortada alışılmışın dışında bir görüntü olmayınca, seyirciye sunulanın beğenilmeme riski de akıllara takılıyor ister istemez.

Haberin Devamı

Bu noktada hemen belirtelim, ünlülerin ve özel davetlilerin akın ettiği galadaki film bitiminde kopan alkış tufanı Şahan’ın yapımıyla ilgili heyecanını dindirmeye yetmiş midir bilinmez ama film, bana göre Recep İvedik serisinden birkaç gömlek üstün.

Ezgi Mola’yı kadın komedyenler arasından sıyrılan bir isim olarak gören Şahan’ın, galadan önce yaptığı açıklamada hâsılat beklentisine dair sözleri de sektör bazında düşündürücü…‘Her film hak ettiği kadar hâsılat yapıyor. Umarım biz de hak ettiğimizi alırız’ diyerek görüş bildiren Şahan, eminim yeni tipiyle İvedik gişesini yakalayacak belki de geçecektir. Halkın, Şahan sempatisi ve popüler komedi beklentisi bunun teminatı!

Öte yandan Türkiye’de her filmin salon bulamadığı ya da parasal desteksizlikten dolayı yeterli tanıtımı yapamadığı gerçeğinde, her filmin hak ettiği kadar hâsılat elde ettiği tartışılır. Nice kalitesiz yapımın, sırf oyuncularının ünü ya da yapımcılarının gücü sayesinde bomboş içeriklerine rağmen gişede milyonu geçtiklerinin örnekleri hafızalarda… Aynı şekilde, kaliteli oyunculuğa, kapsamlı konuya, ödüllere rağmen tanıtıma para harcayamayıp, zar zor salon bulup azıcık seyirciyle yetinmek durumunda kalanlar da pek çok!

Haberin Devamı

Dolayısıyla, Şahan’ın söylediği gibi, her film hak ettiği kadar hâsılat yapamıyor Türkiye’de. ‘Paran kadar konuş’ raconu her yerde olduğu gibi sinema sektöründe de hâkim ne yazık ki.

Şahan’ın sözü üzerine gerek duyduğumuz bu saptamanın ardından gelelim ‘Celal ile Ceren’e…

‘Celal ile Ceren’, Türk usulü ‘Hangover’

‘Her erkeğin özgür olmaya hakkı vardır’ felsefesiyle ilişkiyi bozan, sonrasında ‘Her erkeğin kendini güvende hissettiği bir mağarası, bir de kadını olmalı’ nasihatiyle ölü balığı(!) diriltmeye soyunan Celal’in erkek muhabbeti bolluğundaki macerasıyla ilgili olarak öncelikle belirtmek isterim ki, zor gülen biri olduğum halde ‘Celal ile Ceren’, beni bile çokça gülümsetmeyi arada da güldürmeyi başaran bir yapım.

Ülkeleri fetheden koca bir hükümdarken Hürrem’e kapılma hatasına düşen Kanuni’den, neredeyse her gıdada karşımıza çıkan GDO’lu ürünlere… ‘Fişlemeyin insanları’ vurgusundan, kaçak et(!) kesme merakındaki erkeklerin baş sığınağı olan ‘serbest bırakılma’ isteğine çeşitli mesajları esprilerine malzeme yapan ‘Celal ile Ceren’, içeriğindeki bazı ayrıntılarla ‘Hangover’ serisinin şablonunu hatırlatmakta.

Erkeklerin sevgiden ziyade daha iyi bir seçenek bulamama mecburiyetini gayet eğlenceli ve net bir dille ortaya koyan film, Amerikan işi benzerindeki öğelerden bazılarını yerli malı olarak işleyip kendi öyküsünü yaratırken karakter komedisinde ağırlığı ‘bel altı’ esprilere vermiş! Komedilerimizde bunun aksine rastlamak mümkün değil zaten.

Celal’in roket denilen içkiyi içince feleğini şaşırarak dağıtması, arkadaş muzurluğuyla yaşananlar, bunların telefona kaydı, bilinçsizce yaptırılan dövme gibi Hangover tarzı esprileri, cinsellik çağrıştıran Türk usulü konuşmalar ve deyimlerle zenginleştirip araya da farklı cinsel fanteziler koyarak ero-komedileşmeye çalışan ‘Celal ile Ceren’ bir de ilan-ı aşklarla romantik komediye bağlayınca konseptini tamamlamış oluyor.

Canlı renklerin görselliği eşliğinde her telden çalarak yaratılan filmde, argo kadar etkili bir olgu da Ezgi Mola’nın varlığı. Gerçekten öyküye çok uyumlu ve rolünün hakkını veriyor. Ayrıca, başta ikizler olmak üzere kızlı erkekli arkadaşların tamamı da filmin ruhuna uygun seçimler. Evine network döşetmek isteyen ateşli olgun hatunun kısa ama etkili katkısını da unutmayalım.

Sonu başından belli olduğu, bir sonraki sahnenin tahmininde zorluk yaşatmadığı halde güldürerek hoş vakit geçirtmeyi beceren yapımda göze çarpan aksaklıklar da doğal olarak mevcut. Ancak bunları açıklamamız sürpriz bozan olacağından sadece kuvvet şurubuyla yaşanan bile bile lades cırcırı, itfaiyeci sohbeti, motorsikletli bızdık gibi espri başlıklarını vererek bunların yapıma dakika kazandırmanın ötesinde bir anlam taşımadığını vurgulamakla yetinelim.

Son söz; Fahişeleri masum ev kızı sanacak kadar saf Celal ile kendini İvedik filmleri dışında da kanıtlamayı bilen Şahan Gökbakar, ‘Hangover’ esintilerinin hissedildiği, ara ara tıraşlanmış medeni İvedik tadının yakalandığı yapımında İvedik’ten daha sevimli ve beğenilecek bir iş çıkartmış.

Bol tükürüklü, kadına şiddete karşı ‘Celal ile Ceren’in devamı gelir mi? Gişede beklenen hedefe ulaşıldıktan sonra gelmemesi sürpriz olur.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal