Dizi liginin ikinci yarısının başladığı şu günlerde kanallar harıl harıl yeni yapımları bünyelerine katmakla meşgul. Formdan düşmüş görülüp takımdan kesilenlerin yerlerini yenileri alıyor. Gelen gideni aratıyor mu? Kimisi için evet, kimisi için de hayır.
Fox’un yeni ümitlerinden olan ‘O Hayat Benim’ de ilk bölümüyle dizi yarışına dâhil oldu. ‘Gözümüz aydın’ diyeceğim ama alınan sonuçlarla pek de aydın olamadı. Umutları ilk bölümden tüketmeden dizinin kritiğine geçecek olursak, ağa babanın zoruyla kopartılan Hasret ile Mehmet Emir’in aşk dramını, ismi Bahar konularak Nuran ile İlyas’a evlat verilen aşk meyvesiyle buluşturan ‘O Hayat Benim’, gecekondu mahallesindeki yaşamın salaşlığıyla zenginlerin dünyasının ışıltısını aynı potada eriten klasik bir yapım. Bu karışımın ateşini harlayansa, her zaman olduğu gibi ‘intikam’…
KADINSI YANSIMADA YEŞİM CEREN BOZOĞLU
Özgün senaryo olarak sunulan yapımın en dikkat çeken özelliği kadın hâkimiyetinde olması! Senaryo ve yönetim kadınlara teslim. Dolayısıyla kadın manzaralarının ağırlıklı olduğu yapımda duygu aktarımları da daha kadınsı bir hava taşımakta.
Bahar, evin yumuşak başlı ve özverili kızı olarak Külkedisi-Polyanna karışımı bir karakter… ‘Aşk Kırmızı’da masum duruşlu Zeynep’i canlandıran Ezgi Asaroğlu burada da aynı şekilde saflığın temsilcisi.
Efsun’u canlandıran, ‘İşler Güçler’de de Ezgi Asaroğlu’yla rol alan Ceren Moray ise aileye duyarsızlıkta marjinal bir tip… Onda her yol var. Hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük, kardeş sevgilisini ayartma, para biriktirip evden kaçma hevesi… Buna rağmen Nuran Hanım’ın gözdesi.
Yeşim Ceren Bozoğlu’nun oyunculuğunda hayat bulan Nuran Hanım ise dizinin ilk bölümündeki mihenk taşı adeta! Dizinin kalitesi onun rolüyle test ediliyor. Çevresindeki karakterler onun dozunda canlandırmasıyla değerlerini buluyor. Zaten ilk bölümün bütün yükü de Nuran karakteri vasıtasıyla Yeşim Ceren’in omuzlarında. Ezile ezile ezmeyi öğrenen Nuran’ın sergilediklerini çek, geriye bir şey kalmıyor.
BASİTLİKLER VE ABARTILAR
İnsanlara en büyük kötülüklerin yakınlarından, dost görünenlerden gelebileceği ana fikrine dayanan ‘O hayat Benim’, sırlarla yüklü Ateş karakteri olarak rol alan Keremcem’i ‘Merhaba Hayat’tan sonra bir kez daha Fox ekranında izleme fırsatı yaratırken, sahnelerindeki basitlik ve abartılarla da dikkat çekiyor.
‘O hayat benim de, ya gerisi’ dedirten senaryosuyla pek çok yapımdan ayrıntıları hatırlatan dizinin iyi kardeş-kötü kardeş klasiği, basitlik ve abartıların yoğunlaştığı yer. Koca ailenin geçimini, ev usulü kek-börek yapan bir dükkânda çalışarak sağlayan ve kar altındaki tanıtım görüntüsüyle ‘Benim Dünyam’ filmindeki Beren Saatli sahneyi hatırlatan Bahar’ın cebindeki son kuruşu verecek kadar saf olması, işe geç kaldım derken bulaşıkları da yıkaması ve benzeri detaylar ne kadar iyilik abartısıysa, Efsun’un güle oynaya sergiledikleri de o denli kötülük abartısı.
‘Benim Hala Umudum Var’ gibi kardeş zıtlıklarının yaratıldığı dizilerde bu gereksizliği kanıksadık artık. Ancak Efsun’daki doz aşımı ekstradan karakteri basitleştiriyor. Bahar’ın dediği gibi ‘Efsun abartma lütfen’ diyesi geliyor insanın.
Hele kuyumcu dükkânındaki sahne yok mu, mantık açısından tam bir fiyasko! Kuyumcu efsunlanmış bir halde Efsun’a göz süzerken bir bilezik göstermek için bütün diziyi tezgâhın üstüne sermesi, dizi dünyasında bile olacak iş değil. Hadi oldu diyelim, kuyumcuda kamera illa ki vardır. O zaman da yapılan bu hırsızlık çabucak tespit edilir. Gel gör ki bizimkiler hayalet altın soyguncusuna dönüşmüş. Her dükkândan bunu yapa yapa küpü dolduruyorlar ve yakalanmıyorlar. Güldürmeyin insanı.
‘Aşk Ekmek Hayaller’i anımsatan parçalanmışlıkla ortaya konan aile ilişkilerinde neler yaşanacağınıysa bölümler ilerledikçe daha net göreceğiz. Ama hastalıkla imana gelip torununu sahiplenmeye kalkan Yusuf’un ölüm olayını basitleştirerek bir nevi konunun yolunu açan ilk bölümden görülenlerle, 21 yıllık sırrın sonradan nasıl gelişeceğini tahmin etmek de pek zor değil.
Daha net söylemek gerekirse, bu haliyle pek doyurucu olmayan ‘O Hayat Benim’in kalıcı olabilmesi için kolaycılığa kaçmayıp acilen mantıklı sürprizler geliştirmesi ve sahne sunumlarıyla daha göz alıcı olması gerek. Yoksa ne Yeşim Ceren Bozoğlu’nun performansı, ne Sinan Albayrak’ın varlığı, ne de Keremcem’in fanları kurtarmaya yetmez.
Anibal GÜLEROĞLU