Günümüz dünyasının gerçeklerinden bıkanlar için en güzel formül, sihirli karakterlerin ve doğaüstü varlıkların renklendirdiği dünyalara dalmak. Gerçek insanların sahip olamayacağı güçlerle ve yeteneklerle donatılmış karakterlerin, çekici tiplerle vücut bulduğu beyazperde yolculuğu da bu sihirli formül için biçilmiş kaftan. Özellikle de roman serilerinden uyarlanarak filmleştirilmiş yapımlar! Bu uğurda neler yaratılmadı ki…
‘Harry Potter’ macerasını çocukluk yıllarından yetişkinliğe sürdürerek bütün dünyada sihir tutkusu uyandırıldı. ‘Twilight/Alacakaranlık’ serisiyle genç vampirlerin ve kurt adamların romantik kavgacı dünyasına dalındı. ‘Hunger Games/Açlık Oyunları’ ile gençliğin otoriteye başkaldırışı yaşatıldı. Bizdeki karşılığı ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ dizisi olarak düşünülebilen ‘X-Men’ sayesinde türlü yeteneklere sahip karakterleriyle, gençler başta olmak üzere büyük kitleler, olmazların oldurulduğu bir âlemin sihirli çekiciliğine kapıldı. Şimdiyse önce yazın dünyasında varlığını ispatlayan, sonra da beyazperdede can bulan ‘Vampir Akademisi’nin fırtınası estirilmeye başlandı.
VAMPİR KARAKTERLERİ TANIYALIM
Yeni bir gençlik fenomeni olarak karşımıza çıkan ‘Vampir Akademisi’, beslenme alışkanlıkları çok farklı olan taptaze karakterlerle tanıştırıyor bizi!
Alışılmış vampir hikâyelerinin günümüzde terk edildiği gerçeğini alabildiğine yansıtan ‘Vampir Akademisi’, beslenme alanı çeşitlilik gösteren gençliğin fenomeni olmak için her özelliğe sahip. Henüz vizyona çıkmadan Türkiye’deki facebook sayfasının takipçi sayısı 100 bini aşan film daha önce görülmemiş karakterleri, gerçek efsane ve mitlere dayanan hikâyesi ve hayranları tarafından çok başarılı bulunan oyuncu seçimleriyle, diğer kitap uyarlamalarından ayrılmakta.
Özel yeteneklere sahip olan vampir karakterleri başlıca üç ırkta toplanmakta… Moroiler, Dhampirler ve Strigoiler.
Moroiler, Aziz Vladamir Akademisi’ndeki Kraliyet soyundan asiller. Belli bir yaşa geldiklerinde kendilerine has sihir alanını seçmek durumundalar.
Bir Moroi prensesi olan Lissa Dragomir de, Kraliçelik yolunda adım adım ilerlerken korunması gereken bir vampir. Güzelliğinin yanı sıra büyü dünyasıyla arasında kopmaz bir bağ olan Lissa, tüm Moroiler gibi asil ve ölümlü.
İnsan ve vampir melezi olan Dhampirler ise hem gün ışığına dayanıklı, hem de ölümsüz. Moroilerin koruyucusu olarak bu dünyada yerlerini almakta. Güçlü kanlarına ve ölümsüzlüklerine rağmen Moroiler tarafından çoğunlukla hor görülen Dhampirler, Aziz Vladamir Akademisi’nde asillerle birlikte eğitim görmekte.
Gün ışığına hiç çıkamayan Strigoiler ise Moroileri yok etmek veya onları kendilerine dönüştürmek için fırsat kollayan kötü ve ölümsüz vampirler.
BENZEŞMELERİ VE ÖZGÜNLÜĞÜYLE BİR KARIŞIM
Bir Dhampir olan Rose Hathaway, Lissa’nın en yakın arkadaşı ve koruyucusu. ‘Güvenli okulda esir gibi korku içinde yaşamaktansa dışarıda özgür ve isimsiz olmak daha iyidir’ diyen Rose(Zoey Deutch) ve Lissa(Lucy Fray), aksiyonlu bir başlangıç yapan filmde, iki yıl süren kaçak özgürlüklerinin ardından Akademi görevlisi tarafından yakalanıp Montana ormanlarının derinliklerine gizlenmiş Aziz Vladimir Akademisi’ne geri götürülüyorlar. Macera da bundan sonra başlıyor.
İlk filmini karakterleri tanıtmaya ayıran ‘Vampir Akademisi’ni analiz ederken karşımıza çıkan tablo, bu yeni gençlik fenomeninin görsellik açısından olmasa da kimi ayrıntılarıyla, ‘Harry Potter’ ve ‘Alacakaranlık’ karmasının havasını taşıdığı!
12 Kraliyet soyunun yer aldığı Aziz Vladimir Akademisi’nin, yarattığı ortamla ‘Harry Potter’ı çağrıştırdığı yapımda anne-babasının ölümüyle tahtın varisi durumuna geçen Lissa’nın kötülerin hedefi olma durumu, karakterlerin sihir güçleri, ‘gölge öpücüğü’, duvarlara kanla yazılan tehdit mesajları, kediyi öldürüp kapıya asmak gibi ayrıntıların benzeşmesi dikkat çekici.
Öte yandan ilk bakışta ‘Harry Potter’ çerçevesinde algılansa bile ‘Vampir Akademisi’ndeki özgün ayrıntılar bütünü oluşturmakta. ‘Kan fahişesi’ olgusunun yarattığı ‘beslenme’ durumu Akademi’nin en dikkat çekici yönü! İnsanların gönüllü ‘besleyici’ olduğu okulda vampirlerin dini ritüellerini, Kraliyet soyu üstünden yürütmeleri de apayrı bir ilginçlik.
Ayrıca daha çok 17 yaş civarına seslenen ‘Vampir Akademisi’ndeki Moroiler ve Dhampirler arasında başlayan çekişme, ‘Alacakaranlık’taki Volturi ve Cullen klanlarının çekişmesini anımsatmakta.
BAŞLANGIÇTA DİKKATLİ TAKİP GEREK
Benzerlikleri ve farklılıklarının dışında ‘Vampir Akademisi’ filmi nasıl bir özellik taşıyor diye merak edilecek olursa, öykü akışının süresine yetmediğini söyleyebilirim. Aşırı hızlı temponun onca karakter ve mekân tanıtımını birbiri peşi sıra dizmesi izlenme keyfini aşağılara çekmiş!
Öyle ki, kitaptan bihaber seyirciler neyin ne olduğunu, konuyu anlamak için sürekli pür dikkat takip etmek durumunda. Kurgu da bu doğrultuda tam net değil. Filmde yönetmenden doğan işleniş kusurları da ne yazık ki mevcut. Konu ve karakterler sanki aceleye getirilmiş gibi. İlaveten diğer fenomen yapımların aksine buradaki dünya da daha karanlık ve monoton.
Sonuçta; gençlere çekici gelen karakterlerinin gücüyle ve aşk duygusallıklarıyla öne çıkacak olan yapım, başlangıçta çok kuvvetli olamasa da ilerisi için umut vaat etmekte!
Ruhlar arasındaki telepatinin, imkânsız ve romantik aşkların, taht kavgasıyla gelişen düşmanlığın ve hırsın Strigoiler aracılığıyla çevrilen entrikaların ilk adımını sergileyen, eski Amerikan Başkanı’nı ‘duvardaki resim’ bazında ve kan emicilik ortamında anımsatan ‘Vampir Akademisi’, eminim ilerleyen bölümlerinde geliştireceği konusuyla daha tatminkâr olacak; seyircisiyle daha kuvvetli ruh bağı kuracaktır.
Anibal GÜLEROĞLU