Nasıl ki, sanatçı olunmaz sanatçı doğulursa komedyenlik için de aynı durum geçerli. Her ne kadar ülkemizde komedi genellikle bel altı esprilerden ve durumlardan yaratılmaya çalışılarak basite indirgeniyor olsa da, insanları güldürebilmek için yetenek gerektiği de bir hakikat. Bunun için de uzun soluklu kaliteli komedi yapımlarına rastlamak oldukça güç. Salih Kalyon’la Tolga Çevik’i buluşturan ‘Komedi Dükkânı’ yarattığı farklılıkla bunu epeyce başarmıştı.
Bana göre ‘Komedi Dükkânı’ sadece değişik bir güldürü anlayışı olarak dikkat çekmekle kalmayıp Tolga Çevik’in de kariyerinde altın bir sayfa oldu. Bu altın sayfanın devamıysa ‘Arkadaşım Hoş geldin’le huzurlarımızda…
HAYKO, TOLGA, EZGİ… TEKMİLİ BİRDEN KOMEDİ!
Doğruyu söylemek gerekirse Yılbaşı Özel bölümündeki performansı pek gözüm tutmamıştı. Hele de yönetmenin hitap tarzı fazlasıyla kaba ve itici gelmişti. Nitekim bunu da sıcağı sıcağına belirtmiştim.
Ancak izleyici ilgisi programa olumlu etki etmiş olacak ki, sonrasında hem espriler düzeldi, hem söylem biraz daha zarifleşti, hem de dekorundan kostümüne, sunuma daha bir özen gösterilir oldu.
Yönetmenin ‘ulan’ alışkanlığı ilk bölüme oranla azalmakla birlikte sürüyor olsa da,‘Arkadaşım Hoş geldin’ özellikle Hayko Cepkin’in de yer aldığı son bölümüyle, oldukça iyiydi. Hayko, Tolga, Ezgi tekmili birden komedi yaşattı. Nitekim alınan sonuçlarla da bu özenli çalışmanın meyveleri toplandı.
Hayko’nun değme komedyenlere taş çıkartan yaratıcılığı ve müzik performansının yanı sıra Ezgi Mola’nın da bölüm başarısında payı büyük. Tolga Çevik’le çok uyumlu bir çift oluşturdukları kesinleşti.
Törkiş uzay mekiğiyle dekor kıytırıklığından kurtulan ve kostümleriyle de gösterilen özenin dozunu artıran yapımda, Ezgi Mola’nın durum toparlayıcılığıyla desteklediği Tolga Çevik de daha yaratıcı oldu.
Geçmişle kıyaslarsak, çıkışını çok iyi yapan ‘Komedi Dükkânı’nın sonlarına doğru gittikçe çaptan düşmüştü. Mizahı bayatlamış, diyalogları mantıksızlaşmıştı. Üstüne bir de ‘Sen Kimsin’ filminin aldığı gişe başarısına rağmen, içeriğiyle bende yarattığı hayal kırıklığını eklemeliyim.
Gerçek şu ki Tolga Çevik, bu tür performanslarda, filmlerde olduğundan çok daha iyi! Filmin belli bir senaryoya bağlı oluşundan mıdır yoksa yönetmen baskısından mı? Sahnedeki Çevik’i izlemek, sinemadakinden katbekat cazip.
ARKADAŞIM KENDİ KENDİNİ TELEF ETME!
Bölüm ilerledikçe kendini izleyiciye daha fazla kabul ettirmeye başlayan ‘Arkadaşım Hoş geldin’i son bölümüyle değerlendirecek olursak, Balayı oyunundaki diyaloglar biraz zayıf kalsa da Arkadaşım ve Ezgi, Dünya’yı kurtaran Türkler olmaya heveslenince yarattıkları ikilinin başarısını perçinlediler. Hem taşlamaları hem de yönetmeni haşlamaları çok hoşuma gitti. Arada kimi espri tekrarları ve anlamsızlıklar olsa bile sergilenen performans genelinde iyiydi.
Gerçi kendini aşıp amuda kalkma cevvalliğiyle uzay mekiği havasına girmeye çalışan Tolga Çevik’in burnunu kırmasına ramak kalmıştı ama olsun. Neticede kendi kendini telef etmek de dâhil olmak üzere, her şey sanat için!
Üstelik olur olmaz komutlarla kafa karıştıran, hatalarıyla Arkadaşım’ın diline düşen, Dünya’dayken yer çekimsiz ortam yaratabilecek kadar müthiş hayal gücüne sahip Yönetmen Bey, Arkadaşım’da hal mi bırakıyor? Onun tutarsız komutları sayesinde yaratılan komedide el ayağa dolanınca, hem kahkaha hem de böyle korkutan anlar bir arada yaşanabiliyor işte…
Hazır cevaplığın yanı sıra beden dilini kullanıp aksiyon yaratması da gereken Arkadaşım’a geçmiş olsun. Aman hareketlere dikkat! Bir dahakine bu kadar şanslı olmayabilir.
ARKADAŞIM ‘İNTİKAM’LA YER DEĞİŞTİRSE…
Hepsi bir yana Kanal D’nin yüzünü güldüren ve ‘Arkadaşım iyi ki geldin’ dedirten programın başarısını gördükten sonra aklıma takıldı…
Acaba diyorum, ‘Arkadaşım Hoş geldin’ bir türlü kendini gösteremeyen ‘İntikam’la yer değiştirse iyi olmaz mı? Bence bal gibi olur.
Nasıl ki Pazartesileri birinci kuşakta ‘Karadayı’ya karşı başarı gösterdiyse, Perşembeleri de ‘Kurtlar Vadisi Pusu’nun karşısına dikilip ‘İntikam’ı kurtarır. Zira birinci kuşakta yer alan ‘İntikam’ın mevcut durumda ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ya karşı hiç şansı yok.
‘İntikam’ şayet ikinci kuşağa alınacak olursa, tıpkı ‘Çalıkuşu’nun ‘Küçük Ağa’nın ardından devreye sokulmasıyla yaratılan durumdaki gibi, Kanal D’de toplanan izleyiciden rahatlıkla faydalanabilir. Önemli olan, müşteriyi çekip ayağını alıştırabilmek! ‘İntikam’ o saatte bunu başaramadı.
Neticede; ‘İntikam’ı ister finale yollayın, ister elde tutun denemeye değer! Hem belli mi olur, Arkadaşım bir omuz verir, izleyici ‘İntikam’ı keşfeder de dizinin ömrü uzar belki.
Anibal GÜLEROĞLU