Kuzey Ege’nin ova köyü Küçükköy son on yılda sanat ve kültür insanlarının yerleşim yeri haline geldi. Turizm değil, elbette kültür bu köyü ele alıp dantel gibi işleyebilir
Merhaba Kuzey Ege’nin ova köyü Küçükköy’den. Sarımsaklı sahiline beş dakika, Ayvalık’a on dakika uzaklıkta; gün batımının en özel noktalarından Şeytan Sofrası’na ise Sarımsaklı’dan da Ayvalık’tan da daha yakın.
Fatih Sultan Mehmet’in 1462’de Midilli Adası’nı Cenevizlilerden alması 28 gün sürer ve bu sırada Osmanlı ordusunun askerî gücü yeniçerilerin bir ortası (bölüğü), Midilli’nin karşısındaki şimdiki adıyla Küçükköy’de otağ kurar. Rumlar, daha sonraları buraya, “yeniçeri evi/yeri” anlamına gelen “Yeniçarohori” derler. “93 Harbi” diye bilinen 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı’nda, Balkanlar’da kaybedilen topraklardan sonra göç eden Müslüman Boşnak nüfusun bir bölümü
Zeus’un 9 kızı olmuştu; “moúsalar” -müzler- derlerdi bu sanat perilerine... Her biri isteyenin ruhuna ilham üflemeyi iş edinmişti kendine
Yaz mevsimi neşesi içindeyken hâlihazırda sohbet konusu yine mitoloji. Müze kelimesinin kökeni sanat perileri moúsalardan (müzler) gelir “Zeus’un kızları” olarak bilinen 9 kız kardeşin adları; hepsinin başı sayılan Kalliope (şiir), Klio (tarih), Thalia (komedi), Melpomene (trajedi), Urania (gökbilim), Erato (aşk), Terpsikhore (dans), Polhymnia (pantomim) ve Euterpe’dir (flüt). Bu, sanatın koruyucusu 9 perinin tamamına “Müzler” denilir.
İlham perisi dediğimiz yaratıcılık halinin birbirinden değerli halleridir her biri. İnsanlık tarihi boyunca yedi düvelin uygarlaşmasına analık eden Anadolu coğrafyasında bu sanat kızları o denli kişiye ilham verir ki saymakla bitiremeyiz.
Her ilhamın bir perisi
Tarih perisi Klio, ilhamıyla Herodot’un “Tarihin babası” diye anılmasını sağlar. Ya şiirin su perisi Kalliope? Kimi zaman Midillili Sofa’ya bade sunar; kimi zaman Yunus Emre’ye, Mehmet Akif’e, Nazım
Dağlar erdemlilere yakındır, denizler ise heyecana alışıktır. Karadeniz’de ikisi bir arada ve iç içedir her zaman
Yaz mevsimi hiç bu kadar neşe saçmaya hazır ve heyecan dolu hissettirmemişti birçoğumuz için. Bir an önce kapalı alanlardan dışarı çıkıp kendimizi derin mavi denizlere, serin dağlara, vadi içlerine ve nehir kenarlarına atmaya can atmaktayız. Bir dereden diğerine bir tepeden ötekine yeni bir seyahate çıkalım birlikte.
Karadeniz’e yakınsanız şayet Artvin şehrinin Şavşat kasabasından başlayın serinlemeye; doya doya yeşille iç içe olarak. Karagöl’e varın bir an önce ve Nergis’in kendi suretine âşık olmasına yol açan berrak göl suyunu ayna edin kendinize. Derin bir nefes alın ve tadın tertemiz Kaçkar havasını. Ardından sere serpe uzanın çayır çimenlere ve gök mavisinin çatısı altında tek başınalığın özgürlüğünü bedeninize hediye ettiğiniz için teşekkür edin kendinize. Ne güzeldir zaman zaman da olsa kendimize teşekkür etmemiz. Bunu sık sık yapabilenler
Hasan Saltık Anadolu’daki müzikal zenginliğin tüm renklerini yansıtmayı kendisine görev edindi. Anadolu’nun ezgilerini derledi, yayınladı ve pek çok sanatçı tarafından seslendirilmesine olanak sağladı
Anadolu’nun sözü Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır; kadim Anadolu’nun sesi ise Hasan Saltık’tı. Anadolu’nun sözü en içteninden “Merhaba” diye gürledi tüm dünyaya; Anadolu’nun bilimi, mitleri ve medeniyetlerinin bütün sanatsal-kültürel örnekleriyle. Anadolu’nun sesi Hasan Saltık can, “Gelin canlar bir olalım” düşüncesinin sesleriyle Anadolu’nun sesi oldu tüm Anadolululara ve tüm dünyaya.
Anadolu’daki müzikal zenginliğin tüm renklerini kendisine görev edindi. Süryani, Yezidi, Alevi, Bektaşi kaynaklı ve birçok etnik temelli eserlerin derlenmesinde, icra edilmesinde büyük çaba ve başarı gösterdi. Hollanda Kraliyet ailesinin “Prince Claus” nişanı ile Time dergisinin, “Türkiye’nin
Bu yaz kültür tarihimizin içerisinde maviyle tanışalım. Yeni dünyaya hazırlanalım
Uzun ve birçok bakımdan yorucu salgın sürecindeki ikinci yaz mevsimine giriyoruz. En mavisinden bir yaz mevsimi, tüm Anadolulular için neşeli, sağlıklı ve huzurlu geçer umarım. Yaz mevsiminin başlangıcının coşkusu mavi renkle özdeştir; deniz mavi, gökyüzü masmavi olduğundan elbette! Eylül ayı gelince, giderayak sarı renge bürünür ve iki renkli iz bırakır hatıralarımızda. Kış beyaz ve eril, ilkbahar dişil ve yeşil, sonbahar ise pastel tonlarında çok renklidir; hermafrodit bir kimlikte yol alır beyaz kışa doğru.
Bu yaz mavi mavi yola koyulun Anadolu’da; derelerin dere gibi olduğu yerlere gidin ve aynı nehirde iki defa yıkanmamak için kendinizi aşın. Hayatınızdaki değişimler size; iyiye, güzele, faydalı ve gerekliliğe dair dönüşümler sağlasın böylece.
Dağ dere tepe
Pırıl pırıl, ak pak, tertemiz bir dere arıyorsanız Artvin’e bağlı Maçahel Vadisi’ne gidiniz. Bol bol şelale, dere ve orman sizi bekler. Bu iki renkli mevsim size Anadolu’da her
Bayburt’un Beşpınar köyündeki Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nin “2021 Silletto Ödülü”ne değer bulunması Anadolu adına hepimizin gururudur
Kısa süre önce Avrupa Yılın Müzesi ödüllerini açıkladı. 2021 yılının altı ana kategorideki büyük ödüllerden birine, Bayburt’un Beşpınar köyündeki Kenan Yavuz Etnografya Müzesi layık görüldü. Silletto ailesinin kültürel mirasa katkı ve saygılarına ithafen Silletto ana kategori müze ödülü, Avrupa’daki birçok müzenin önünde Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’ne seçici kurul tarafından büyük bir teşekkür ve onurla verildi. Anadolu adına hepimizi gururlandıran bu ödülün müzemize layık görülmesinin gerekçesi ise ayrı bir onur kaynağıdır. Şöyle ki: “Kültürel mirası kökleriyle buluşturmuş, kültür zenginliğini görünür kılmış, yerel halk ile birlikte çalışarak bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine katkı sağlamış olması”
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da attıkları adım, cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolculuğun başlangıcıdır
Tarihsel takvim içerisinde ulus bilincimizi hatırlatan ulusal heyecanımızı bir kez daha uyandıran birçok olayın yıl dönümleri vardır. 19 Mayıs 1919, cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolda ilk adımdır. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının birlikte attığı bu adımın öncesindeki planlamalar ve sonrasında Ankara’ya, 23 Nisan 1920’ye kadar gidilen yolda neler yaşandı? Bu haftaki yazımızla 19 Mayıs 1919-23 Nisan 1920 aralığında bizler de bu kahramanlarla birlikte yürüyeceğiz.
Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması uyarınca tüm ordular terhis edilir, silahlar teslim edilmeye başlanır. Osmanlı generalleri bulundukları cephelerden İstanbul’a çağrılır. Mustafa Kemal, Suriye’den geldiğinde işgal altında bir başkentle karşılaşır. İstanbul Boğazı’nda demirleyen İtilaf Devletleri zırhlılarına bakarak, iç geçirir ve yaverine dönerek, “Geldikleri gibi giderler” der.
Osmanlı’nın
Artemis, Meryem Ana’nın öncülü olarak değerlendirilebilir. Çatalhöyük’ten bu yana ana tanrıça kültü Kybele gibi doğurgan değil besleyicidir
Gece tanrıçası Leto’nun kızı Artemis, ikiz kardeşi Apollon ve Dionysos gibi özbeöz Anadolulu’dur. Anadolu’nun son ana tanrıçası Artemis, Efes antik şehrinin koruyucusudur. Antik dünyanın yedi harika mimari eserinden biri, onun adına Efes’te inşa edilen tapınaktır. Bu anıtsal tapınak, 115 metre uzunluğunda 55 metre genişliğinde ve her biri 18 metrelik 127 sütundan ibaretti. İlk tapınak M.Ö. 625’te yıkılır. İkincisi ise M.Ö. 564’te yanar. Tapınak birçok kez yıkıma uğrar ve her seferinde yeniden yapılır. Efes Artemis Tapınağı, aynı zamanda dünyanın ilk bankası gibidir. Varlıklı Efesliler, değerli eşya ve takılarını, korunması için tapınağa bırakır ve bunun için tapınak rahiplerine bir ücret öderlerdi; âdeta bir banka kasası gibi... Öyle ya tanrıçanın evinden daha güvenli neresi olabilirdi ki!
Artemis, Meryem Ana’nın öncülü olarak