Zeus’un 9 kızı olmuştu; “moúsalar” -müzler- derlerdi bu sanat perilerine... Her biri isteyenin ruhuna ilham üflemeyi iş edinmişti kendine
Yaz mevsimi neşesi içindeyken hâlihazırda sohbet konusu yine mitoloji. Müze kelimesinin kökeni sanat perileri moúsalardan (müzler) gelir “Zeus’un kızları” olarak bilinen 9 kız kardeşin adları; hepsinin başı sayılan Kalliope (şiir), Klio (tarih), Thalia (komedi), Melpomene (trajedi), Urania (gökbilim), Erato (aşk), Terpsikhore (dans), Polhymnia (pantomim) ve Euterpe’dir (flüt). Bu, sanatın koruyucusu 9 perinin tamamına “Müzler” denilir.
İlham perisi dediğimiz yaratıcılık halinin birbirinden değerli halleridir her biri. İnsanlık tarihi boyunca yedi düvelin uygarlaşmasına analık eden Anadolu coğrafyasında bu sanat kızları o denli kişiye ilham verir ki saymakla bitiremeyiz.
Her ilhamın bir perisi
Tarih perisi Klio, ilhamıyla Herodot’un “Tarihin babası” diye anılmasını sağlar. Ya şiirin su perisi Kalliope? Kimi zaman Midillili Sofa’ya bade sunar; kimi zaman Yunus Emre’ye, Mehmet Akif’e, Nazım Hikmet ve yüzlerce şair baba ve anaya yudum yudum esin içirir.
Komedi müzü Thalia’nın ismi yüzümüze gülümseme bırakır, aklımıza Antik Çağ’ın Teoslularını getirir; onları Nasrettin Hocalar, İncili Çavuşlar izler. Melpomene ilham perimiz Latmos Körfezi’nde keçi ayaklı Anadolu tanrısı Pan ile sarmaş dolaştır. Öyle ya trajedi, “keçi türküsü” anlamını taşır. Urania ağır başlıdır ve gök kubbeden, gök kubbeye ilgi duyanların yanı başına iner bir çırpıda.
Tales, Anaksimenes, Harranlı Sâbiîler, Takiyuddin Efendi ve daha nicelerinin bakışları hep gökyüzündeydi; onlar, doğaya doğru soruyu sorarak doğru cevaplar alabildi ve Anadolu’nun bilimsel serüvenine ivme kazandırdı.
Erato, aşkın şiiriydi; akan sular durur; ilham perilerinin en derin, sessiz, serin ve yaratıcıya en yakın olanı Eros adlı bir tanrıda vücut bulur, Afrodit adlı bir tanrıçadan ise bade dağıtırdı.
Aşk bu ya! Aşka âşık bir can yarattı 13’üncü yüzyılda, adı Hz. Mevlânâ olan. Terpsikhore mi? Ritim ve dans elbette, bu zarif kızdan yayılır isteyene. Anadolu’nun her yerinde bir halk dansı bulunması boşuna değildir. Polhymnia perisi pantomim ve enstrüman erbabıdır. Kaval, tulum, kemençe birer Anadolu enstrümanıdır ve onları en iyi icra eden elbette Orpheus’dur.
Euterpe ise Antik Çağ’ın aristokrat müziğinin perisidir. Bu biraz da burnu havada olan ilham perisi, flütüne ilgi duyacakları özenle seçer.
Her ilgi duyuna yetenek bahşetmez. Çaba, arzu yeterli değildir onun için. Entelektüel birikimin yanı sıra virtüöz olabileceklere ilham üfler. Çünkü flütü icat eden tanrı, bu enstrümanın icrasında en küçük bir hatayı kabullenmez.
Marsyas nasıl çaldıysa onun gibi icra edilmelidir. Öyle ya! Marsyas kendisini küçük gören Apollon’u müzik yarışmasında yener. Marsyas’ın flütü Apollon’un lirine karşı öyle bir yankılanır ki, Frigya kayalıklarında buna tüm müzler de şaşırıp kalır!
Öldürmeyelim zamanı
İlham perilerinden ilham alabilmek için nezaket ve zarafet yeterlidir. Nezaket ve zarafet ehli olana ödül letafet olarak periler vasıtasıyla gönderilir. Yalnızlar sıkılır çoğu zaman; tek başına olanların ise yanı başlarında her zaman ilham perileri dolaşır. Müzikle dinlenmek, enstrüman icra etmek, şiirle kendini dile getirmek, tarihi bilerek yarınlara karşı öngörülü olabilmek, dans ederek özgürleşmek, komediyle eğlenmek, trajediyle saygın bir eleştiri gücü elde etmek, bilim sayesinde doğru soru sorup ve doğru cevap alabilmek, tek başınalığın muhteşem donanımlarının başında gelir.
Hayatımız boyunca müzler her zaman bize yakın olmalı ki, zamanı öldürmeyelim.