Trabzonspor, golü buluncaya dek her iki takımın albenisi ve renksiz futbolu adeta herkesin uykusunu getirdi. Türkiye’de şampiyon olmuş iki takımın maçında olduğumuzu 51. dakikada Yusuf Yazıcı’nın şapka çıkartan golünden sonra anladık... Golün ardından Trabzonspor ikinci golü bulmalıydı. Hakemin vermediği penaltılar ve direkten dönen toplar, bordo-mavili oyuncular üzerinde skoru koruma içgüdüsüyle baskı oluşturdu. Aslında böyle durumlarda Trabzonsporlu oyuncuların daha rahat topa hakim olmaları gerekirdi. Bu bölümlerde Abdülkadir ve Hubocan gözlerimizin pasını sildi.
Trabzonspor zaman zaman iyi oynadı. Fakat orta sahada lider bir oyuncusunun olmamasının sıkıntısını çekiyor. Bloklar arasındaki kopukluk pas alış - verişlerindeki arızalar Bursaspor’un zaman zaman etkili olmasını sağlasa da Trabzonspor Rıza Çalımbay ile yakaladığı havayı hakeme ve direklere rağmen kazanmayı bildi. Anlayacağınız Trabzonspor havaya girdi bir kere...
Dipnot: Ersun hocanın stoper olarak oynatmadığı Hubocan’ı izlediğinde neler düşündüğünü merak ediyorum? Ama futbolda dün yok... Gelinen noktada Hubocan stoper oynuyor, oynatılmadığı dönemlerde Trabzonsporlular iç çekmiyor değil...
21 Aralık 2009…
Bünyamin Kahriman ( 24), Serhat Kırkayak (23), Ahmet Muhammed Demirel (21), Mesut Keleş (19).
Dört aslan delikanlıya, gece saat 04’te pusu kurdu trafik canavarı Samsun Tekkeköy’de.
***
Fidan gibi delikanlılar Ankara’da öğrenciydiler. Okuyup büyük adam olacaklardı. Ülkede birbirlerine düşman kesilenlere, tribünlerde kıyasıya kavga edenlere ders vereceklerdi…
Trabzonspor-Fenerbahçe maçı öncesi bir araya gelip, Trabzon’a gitmeye karar kıldılar.
Cümle âleme ibret olsun, örnek olsun diye Fenerbahçeli Ahmet Muhammed Demirel’i de Avni Aker’e buyur ettiler. Trabzon’u gezdirmek, köylerini göstermek istediler…
***
Meteoroloji fırtına uyarısı yapmıştı ama bu fırtınanın, kuvvetli yağışın başaktörü Trabzonspor olacağından, gol sağanağı ile birlikte aralıklarla ve şiddetli yağacağından hiç bahsetmemişti!
Karadeniz Fırtınası öyle bir dakikada golü bulup soyunma odasına gitti ki; taraftarı için bol köpüklü kahveden keyifli, Kasımpaşa adına pişmiş kahveye üç tatlı kaşığı tuz atılmış gibiydi!
Hem o nasıl bir vuruştu Burak... Messi ve Ronaldo karışımı yakıştırmasını yapsak, yanlış dememiş oluruz herhalde!
Bordo-mavili takımın defansını Hubocan ile sezon başından bu yana ilk defa doğru oynarken gördük. “Elem tere fiş, kem gözlere şiş” demeye hazırlanırken, Trabzonspor stopersiz kalıyor. Mustafa’cık sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra aranmadı değil... Zira Kucka’nın bölge değiştirmesi, Trabzonspor’un orta saha oyununu çok etkiledi.
Konu açılmışken; Kucka ile de Trabzonspor bir başka... Ya Onazi’ye ne demeli? Fırtına’nın ele avuca sığmayan oyuncusuydu.
‘Abdülkadir-Pereira AŞ’ ortaklığından bahsetmek gerekirse; sağ tarafı İstanbul-Bolu otobanı gibi vızır vızır kullandılar!
Onur’a gelince, karşılaşmanın son bölümlerindeki kurtarışı güne damgasını vuran en güzel hareketti. Gerisi de çorap söküğü gibi geldi
Ligde kaybetmeye tahammülü olmayan, hep yarışın içinde olmak isteyen, Trabzonsporluların “ Rıza baba” dedikleri teknik adamla önce kendine gelen, sonra tırmanışa geçen Bordo-mavili takım için; olmak ya da olmamak karşılaşmasıyla adeta… O anlamda ligin tepesi yavaş yavaş şekillenmeye başlamışken Trabzonspor’un kazanmaktan başka çaresi yoktu…
41. Dakikaya kadar rakip kaleye atağı olmayan, bir başka ifadeyle Burak Yılmaz’ın Trabzonspor’u öne geçirdiği ana dek oyunun hakimi, pozisyonlara giren, rakibin pas bağlantılarını keserek Trabzonspor’a iki pas yaptırmayan Antalyaspor, sadece izleyenleri değil sahada oynayanların da hayranlıkla seyrettiği oyuncu Eto’o idi…
Eto’o tamam da, Burak Yılmaz gibi de golcünüz varsa, 41 kere maşallah dedirten goller izlersiniz, dün gece herkesin izlediği gibi… Adrese teslimde zamanı iyi ayarlayan Onazi’nin de hakkını teslim etmek gerekir…
Maçın kırılma anı ikinci yarı Maicon ve Onur’un karşı karşıya kaldığı pozisyondu; Onur’un kalede büyüdüğü; Maicon’un kaçırdığı… İki dakika sonra Trabzonspor adına golü kaçırmayan N’Doye idi… Stresi-sıkıntısı-gerilimi yüksek olan kilit maçların adamı N’Doye’nin golünden sonra Bordo-mavili takım bayağı rahatladı… Yusuf
Trabzonspor deplasmanlarda uzun zamandır kazanamıyordu ama en azından göze hoş gelen bir futbol oynuyordu, rakip kim olursa olsun, tabir caizse anasından emdiği sütü burnundan getirebiliyordu. Bu sezon İstanbul’da oynanan Fenerbahçe, Beşiktaş ve Başakşehir maçlarının tadı hala futbolseverlerin damağında; iyi oynayan fakat galip gelemeyen bir Trabzonspor...
Dün Sivassporlu futbolcular stres yapmayıp sakin, final paslarında da biraz dikkatli olabilselerdi Trabzonspor’u puansız gönderebilirlerdi. Trabzonspor’a dönecek olursak... Sahada ne oynadığını bilen futbolcu yoktu. Bilmek bir yana dursun, tanıyana aşk olsun...
Hadi Trabzonsporlular defans hatalarından gol yemeye alıştı tamam da, Sivasspor’un attığı gol öncesi “ofsayt var” diyerek bayrağını kaldıran Ekrem Kan’ın kararına uymayan orta hakem Ali Palabıyık’a ne demeli?
Abdulkadir oyuna girdikten sonra Trabzonspor’un rakip kaleye gitmek aklına geldi. Kucka’yı da iyi olanlara eklersek, parantez içinde söyleyeceğimiz şudur; Kucka ve Abdülkadir varsa, ikisi de oynamalıdır!
Kucka demişken, ikinci yarı Trabzonspor’un orta sahasında ayakta kalan tek adamdı… Zaten Trabzonspor’un galibiyet gölünde Mas’tan sonra emeği geçen diğer oyuncuydu...
Futb
Trabzonspor’un maçlarını izliyorsanız, kalp rahatsızlığınız falan var ise, her maç öncesi mutlaka hekiminizden “maçı izleyebilirsin” iznini almalısınız! Allah korusun ne olur ne olmaz!
Mesela dünkü maç, hele Burak Yılmaz’ın son dakikada attığı penaltıya kalp mi dayanırdı?
İlk köşe vuruşunda golü buldu Osmanlıspor. Hadi buna ‘kaza’ diyelim, ya ikinci kornerden yenen gole ne demeli? Halı saha maçı olsa rakip bu kadar boş bırakılmaz; Onur, Pereira arasında gidip gelen meşin yuvarlak, Akhisar maçını akıllara getirmedi değil…
Doğruyu söylemek gerekirse bu bölümlerde hiç de fena oynamadı bordo-mavili takım ama skor tabelası Trabzonsporluların sinirlerinin kemençe yayı gibi gerilmesine en büyük etkendi.
2-0’dan sonra az da olsa oyundan düşen Trabzonsporlu futbolcuları başta N’Doye ve Castillo’nun gözlerimizin pasını silen oyunları ayakta tuttu; Castillo’nun, Yattara’yı andıran hareketleri N’Doye’un zaman zaman kalesinde devleşen Hakan’ı avlaması, iki dakika sonra Burak Yılmaz’a yaptığı asist bozulan moralleri yerine getirdi…
Rakip forvetlerin Trabzonspor’a yapamadığını Trabzonspor’un defansı bir kez daha yaptı; Pereira bir günde ikinci kazasını yapıyor! Anlayacağınız, Trabzonsporlu
Karşılaşma öncesi tribünlerin iki takımı çağırıp alkışlaması çok güzel ve de özlenen hareketlerdi!
Trabzonspor, Galatasaray galibiyetinden dolayı moralli, Kayserispor’un da Fenerbahçe karşısında son dakikada aldığı beraberlikten ötürü keyfine diyecek yoktu hani...
Hem Trabzonspor hem de Kayserispor bir önceki maça anlam katmak adına bu maçta galip gelmek istedi ama dün Galatasaray maçındaki Trabzonspor’dan eser yoktu sahada.
Nerede o sağdan-soldan ataklar-bindirmeler yapan, iştahlı oynayan Trabzonspor?
Galatasaray maçında “mutlaka oynamalıydı” denilen Castillo’yu bilmesek-tanımasak, “ikizini oynatmışlar” diyeceğiz... Sezon başından bu yana ilk kez forma şansı bulmuşsun, alıp gideceğin pozisyonlar da buldun; istediğin, sevdiğin... Dedik ya Castillo’yu tanıyana aşk olsun...!
Galatasaray maçının yıldızı Onazi, göze gelmiş olacak ki, sakatlıktan dolayı mecburi değişiklik kurbanı oldu! Onazi ve Mustafa’nın sakatlığı Rıza hocanın, dolayısıyla Trabzonspor’un şanssızlığıydı demek yerinde olur.
Trabzonspor, Kayseri’de mağlup olmadıysa bunu Durica ve Uğur gibi gününde olan kaptan Onur’a borçlu... Kaptanın 77 ve 80’nci dakikalarda iki kritik kurtarışı, Galatasaray maçıyla morali tavan
Ailesiyle asker ziyaretinden dönen Trabzonlu beden eğitimi öğretmeni Cem, yakıtı bitmek üzere olan 61 plakalı aracıyla Hatay-Adana karayolu üzerinde bir yakıt istasyonuna uğrar…
Aldığı yakıtın ücretini ödemek için kasaya yöneldiğinde, istasyon sahibi olduğunu söyleyen kişinin “ Para işi kolay… Buralıyım ama ben de Trabzonsporluyum… Sizlere bir şeyler ikram edebilir miyim? ” teklifiyle karşılaşınca bi hayli şaşırır…
***
Bölgenin yumurta pişiren, bunaltan sıcağında bir şeyler içmek- serinlenmek ve de dinlenmek isteyen Trabzonlu aile, mekân sahibinin davetini seve seve kabul eder…
Kırk yıllık dostlarmış gibi sıkı bir muhabbete girerler. Tabi ki konu Trabzon ve de Trabzonspor’dur…
Ev sahibi sordu, misafir anlattı…