Galatasaray ligin yenilgisiz lideri... İyi ve coşkulu oynuyorlar. Mağlubiyeti olmadığı için de kredisi var...
Ya Trabzonspor?
Haftalardır kazanamamanın yarattığı stres, baskı futbolcularda özgüven kaybı oluşturmuş. Sakat ve cezalı oyuncular da en büyük şanssızlıkları...
Rıza Çalımbay, sarı-kırmızılı takımın topla olan birlikteliğini kesmek-önlemek için orta sahayı kalabalık tuttu; bu da haftalardır hata üstüne hata yapan defansın işini bir yerde kolaylaştırmak, aynı zamanda toplu hücum, toplu defans yapmak demekti...
İlk yarı istedikleri kısmen de olsa sahaya yansıtan takım Trabzonspor’du... Maçın hemen başında Muslera’nın kurtardığı, Okay ve Mustafa’nın kaçırdığı pozisyonlar var ki... Onlardan biri gol olsaydı, işin rengi çok daha değişebilirdi...
İkinci yarı oyunun hakimi tamamen Trabzonspor’du. Bordo-mavili futbolcular hocaları Rıza Çalımbay’ın istediklerini harfiyen yerine getirip, sarı-kırmızılı oyunculara oynama fırsatı vermediler. Görevini yapmayan oyuncu yoktu. Onur’dan tutun Abdülkadir’e varıncaya dek hepsi iyi mücadele ettiler, iyi oynadılar. Alanyaspor’a 3-0’dan maç veren, Akhisar’dan fark yiyen takım, lider Galatasaray’ı nasıl yendiye gelince; insan var olan gücünün ancak
Sadece maçların kırılma anları yoktur, ligin de kırılma maçları vardır; takımların geleceğini belirleyecek...
O anlamda Trabzonspor için o kadar zor bir maçtı ki, mutlaka kazanılması gereken…
Aksi halde Trabzonspor’a olacakları, camiada yaşanacakları tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok..
Çiçeği burnunda teknik adam Rıza Çalımbay’ın elinde Alaaddin’in sihirli lambası yoktu ancak ayağının tozuyla oyuncularının özgüvenlerinin yerine gelmesi adına çifte kavrulmuş mesai yapmıştır mutlaka... Zira Bordo-mavili takımın ligde aldığı puanın karşılığı bu değildi, olamazdı da…
Maça gelince…
Hani derler ya “futbol şansı yanınızda olacak”
Bir takım için en kötü şey; eksik kalmasıdır... 31. dakikada Sosa’nın atılmasıyla 10 kişi kalan bordo-mavili takımın kolu-kanadı kırıldı! O tecrübede bir oyuncunun, kartı olduğunu bilmesi, yapacağı bir hareketin nelere mal olacağını düşünmesi gerekir, üstelik böyle bir maçta... Bu durum Trabzonspor adına şansızlık, Malatya adına büyük bir şanstı... Bu bağlamda bir diğer benzerlik; ilk yarının uzatma bölümlerinde Okay’ın kendi kalesine attığı goldü; Akhisar maçında Mustafa’nın kendi kalesine attığı gol gibi...
Henüz maçın başında Durica’nın misafir Lopes’e ikram ettiği top, ikramı hediye kabul edip geri çevirmeyen TM Akhisarlı Serginho.. Kim demiş TM Akhisarspor “ligin en az gol atan takımı?” Hata yapma; bedelini ağır ödetirler; dün olduğu gibi...
İkramlar devam etti Trabzonspor’da. Durica’ya ayıp olmasın diye ligin en az gol atan takımı için Mustafa Akbaş girdi devreye bu defa... Akhisarlı oyuncular da şaşırdı bu duruma; misafir umduğundan fazlasını bulmuş, etti sana iki...
Durica ve Mustafa bunu yapar da, Larsson durur mu? Trabzonspor defansı yolgeçen hanı, elini kolunu sallayarak giden Larsson’a müdahale eden yok, e ne de olsa misafir, buyursun geçsin, Trabzonspor paramparça; 3-0...
Trabzonsporlular, Trabzon’da 3 farklı mağlubiyetten maçı 3-4 çeviren Alanyaspor’un yaptığını Trabzonspor’un da yapmasını bekleseler de, nerede o Trabzonspor? Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Trabzonspor yerlerde...
Abdülkadir’in golü bir umut, ha bir gayret ama bordo-mavili takımın gol yeme hastalığı devam etti, günün kötülerinden Mustafa’nın penaltısı; buyur buradan yak! Sen gel de ayıkla pirincin taşını!
Trabzonspor’un eski futbolcu Henrique’nin klas golü, Kadir’in Trabzonspor forması altında yıllardır
Her ne kadar babasının çalıştırdığı halı sahada meşin yuvarlak ile tanışmış olsa da, Çarşıbaşıspor kulübünün açtığı yaz futbol okulunda 9 yaşında futbola “merhaba” dedi Abdülkadir Ömür.
O’nu önce Çarşıbaşılılar tanıdı; sonra halı sahada başlayan namı sis bulutu gibi ilçeye ve çevreye yayıldı…
***
Çarşıbaşılıların kısaca “ Abdüş” diye seslendikleri çocuk, daha ilk yılında Trabzonspor alt yapı hocalarının dikkatini çekti…
Kısa zamanda ver elini Trabzonspor…
Kara kaşlı, kömür gözlü çocuk hayallerini ve rüyalarını süsleyen Trabzonspor’dadır artık.
İlk zamanlar heyecandan günlerce gözüne uyku girmemiş, yemek bile yiyememiş..
Minarelerden insanda ağlama isteği uyandıran akşam ezanı yükselirken, bir martı sürüsü denize değer gibi uçuyordu. Yağmur birikintilerine bata-çıka ilerleyen insanların tek derdi; bir an önce evlerine varmaktı. Çünkü gökyüzünden sicim gibi boşalan yağmur, insanları kapalı mekânlara girmeye zorluyordu.
Üsküdar’ın ara sokaklarında koşan insanların pantolonuna yapışan çamur parçacıkları, bir iskelenin ayaklarına tutunan midyeler gibiydi…
Yağmur ve soğuğa karşı montunun yakasını kaldıran arkadaşım Murat, vitrininde “sezon indirimi… maliyetine satışlar” yazan bir mağazanın önünde, ayaklarının altında bir karton parçası, dizlerini karnına çekmiş, dirseklerini dizlerine dayamış, avuçlarının arasına koyduğu başında Bordo-mavi şapka olan adamı işaret etti bana.
Akşamın o saatinde, Üsküdar’ın tam göbeğinde, hem bizim oralı, hem de Trabzonsporlu. Sana selam vermeden, senin halini hatırını sormadan, umursamaz bir tavırla yanından geçer miyiz be amca!
Geçimini insanları tartarak sağlayan yaşlı adama selam verdikten sonra, hem kilomuzu öğrenmek hem de iyi bir muhabbet ortamı sağlamak için
Beşiktaş ve Beşiktaşlıların keyfine diyecek yok, moralleri yerinde. Niye olmasın? Siyah-beyazlı takım Avrupa’da önüne geleni şamarlıyor, gelene iki, gidene üç atıyor.
Trabzonspor’a karşı eksik ve cezalı oyuncuları olsa da, kadrosu geniş, her oyuncunun alternatifi var, oynayan oynamayanı aratmıyor.
Maça moralli başlayan Beşiktaşlıların keyfine 13. dakikada tavan yaptıran Talisca idi. Talisca’nın akıl dolu attığı golde Trabzonspor defansının hatası olduğunu söylemeden geçmeyelim. Gerçi sezon başından bu yana gören görmeyene, duyan duymayana “Trabzonspor stopersiz oynuyor” diyor ya...
Siyah-beyazlı takımda Talisca ne ise, Trabzonspor’da Aldulkadir Ömür de o idi. Olcay’ın attığı golün, Beşiktaş’ın ekmeğini yediği için attığına sevinemeyen ve de eski Beşiktaşlı oyuncunun tribünlerden aldığı alkışların mimarı, Trabzonspor’un geleceği genç Abdülkadir’di. İlk yarının özeti bu...
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Beşiktaş’ta oynayan oynamayanı aratmıyor. Quaresma’nın yerine oynayan Lens gibi... Trabzonspor’da yine bir defans hatası, Trabzonspor 2-1 mağlup... Maçın kırılma anı, Lens’in 78’de kaleci Onur ile karşı karşıya kaçırdığı pozisyondu.
Bilhassa ikinci yarı geçtiğimiz sezon Trabzon’a oynanan
3-0’dan maç verilir mi?
Hem de Trabzon’da…
Üstelik adın Trabzonspor… Üstelik kaybettiğin takımdan daha iyi bir ekipsin…
İnsan rüyasında görse inanamayacağı skor; Trabzonspor 3-0’dan maç veriyor, şaka gibi..!
Yenilmeyen takım yoktur ama Trabzonspor ilk yarı mükemmel oynadığı maçın ikinci yarısında tel tel dökülüyorsa, oyuncu tercihlerinde hala daha hata yapmaya devam ediyorsa; en büyük sorumlusu teknik direktördür.
Maçın kırılma anları; Trabzonspor 2-1 galip durumdayken 61. dakikada Abdulkadir Ömür’ün, Başakşehir defansını hallaç pamuğu gibi atıp Yusuf’a verdiği top ve üst direğe çarpıp auta giden meşin yuvarlak, izleyenlere tırnaklarını yetirten, hop oturtup hop kalkmalarını sağlayan maçın berabere biteceğinin habercisi gibiydi, tıpkı durum 2-2 iken Epureanu ayağından çıkan topun 90. dakikada Trabzonspor üst direğine takıldığı gibi...
İki takım oyuncularını tebrik etmek gerekir... Keçiboynuzu tadında bir karşılaşma izlettirdikleri için; doyamadık! Bordo-mavili takım her geçen hafta üzerine koyarak iyi oynamaya devam ediyor ama defansının Trabzonsporlulara kalp krizi geçirttiğini de söylemeden geçemeyiz! Ersun hocanın maça Mustafa ve Okay ile başlamasını anlamak gerçekten zor!
Trabzonsporlu futbolcular, Başakşehirli oyuncuların topla dinlenerek oynamalarına müsaade etmedikleri bölümlerde çok etkili oldular ve de golleri bu bölümlerde buldular... İki kez öne geçip, İstanbul’dan galip dönememelerinin en büyük sebebi; en zayıf halkalarının defansının olmasından.
Burak’ın yıldızlaştığı geceydi... Bir futbolcu bir takımın havasını değiştirir mi diye soracak olursanız? Bu futbolcunun Sosa olduğunu